Çakar, Ziraat Bankasının İstanbul Finans Merkezi'ndeki genel müdürlük binasında düzenlenen toplantıda, ekonomi ve bankacılık sektöründeki gelişmeleri değerlendirdi, 2024'e ilişkin beklentilerini paylaştı.
2022 ve 2023'ün, bütün dünyada "enflasyonla mücadele yılları" olarak geçtiğini ifade eden Çakar, küresel ekonomide ciddi bir yavaşlama olduğunu, büyümenin sorun olmaya başladığını söyledi.
Türkiye'nin büyüme konusunda her zaman pozitif ayrıştığını, 1923 ila 2022 yılları arasında ortalama büyümesinin yüzde 4,8, 2003-2023'teki büyümenin yüzde 5,4 olduğunu kaydeden Çakar, Türkiye'de büyümenin 2023'te muhtemelen yüzde 4,5 olarak gerçekleşeceğini, 2024'te de yüzde 4 olarak öngörüldüğünü, yurt dışında yaşanan gelişmeler nedeniyle büyümenin iç talep kaynaklı olduğunu, bunun çok arzu edilen bir durum olmadığını belirtti.
OVP'yi çok gerçekçi bulduğunu ifade eden Çakar, enflasyon konusunda bir miktar iddialı olmakla birlikte bütün olarak bakıldığında OVP'nin, ciddi, tutarlı ve öngörülebilir bir program olduğunu vurguladı.
'Enflasyon mayısta zirveyi görecek'
Enflasyonun bu yıl yüzde 40-45 bandında şekilleneceğini düşündüğünü aktaran Çakar, "Enflasyon, mayıs ayında en üst düzeye gelip düşüşe geçecek. Mevcut uygulanan politikalarda bence asla acele etmemek lazım. Bence enflasyonun yüzde 40-45'lere inmesi zaten olağan, bu olacak. Önemli olan enflasyonun yapışkan olmadan, kalıcı hale gelmeden düşürülmesidir. Orada bizim daha dikkatli olmamız, mevcut politikaları daha olgunlaştırarak devam etmemiz önemli." diye konuştu.
Çakar, OVP'nin çok kapsayıcı olduğuna işaret ederek, "Faiz politikası etkin olarak uygulanıyor. Miktarsal sıkılaştırma adımları hala devam ediyor. Selektif olmayan kredilerde yüzde 2,5 oranında büyüyebiliyoruz. TL'nin güçlendirilmesine yönelik makroihtiyati tedbirler devam ediyor. Merkez Bankası, fazla likiditeyi çekecek sterilizasyon adımlarını atmaya devam ediyor. Zorunlu karşılık oranları şu anda banka bilançolarının yüzde 15-16 seviyelerine kadar geldi ki bunlar çok ciddi oranlardır. Bankacılık sektörü için de ciddi maliyettir aynı zamanda..." değerlendirmesinde bulundu.
'Yapışkan enflasyonun yönetimi hayati önemde ve ona çok dikkat edilmesi gerekir'
Alpaslan Çakar, yarın Merkez Bankasının faiz kararı toplantısı olduğunu hatırlatarak, şunları kaydetti:
"Ben de herkes gibi düşünüyorum. Piyasa faiz oranlarını çok fazla etkileyeceğini düşünmüyorum. Mevduat piyasasında şu anda faiz oranları TL cinsinden yüzde 45-50 bandında. Kredi faiz oranları yüzde 45-55 arasında bir bantta gidip geliyor. Dolar faiz oranları kredilerde yüzde 9'lar civarında, avro faiz oranları da yüzde 7,5-8 bandında. Yıl sonuna kadar faiz oranlarının çok daha artarak devam edeceği kanaatinde değilim. Merkez Bankasının, faiz artırım sürecini piyasa beklentisi doğrultusunda muhtemelen ocak ayı itibarıyla tamamlayacağı kanaatindeyim. Bizim alacağımız kararlar yurt dışından bağımsız olmayacak. Fed'in mayıs, haziran itibarıyla faizleri yavaş yavaş aşağı doğru çekeceğini düşünüyorum. ECB de faizleri düşürecek. Bütün dünyada faiz artırım sürecinin sonuna gelindiğini söyleyebiliriz. Onlar faizi indirdiklerinde biz de onların ardından, makro verilerin de ışığında onları takip edeceğiz diye düşünüyorum. Bizdeki faiz indirim süreci, onlardan bir süre sonra olacaktır. Bu ne zaman olabilir? Takvim söylemem çok doğru değil ama son çeyrek içerisinde ülkemizde de faiz indirim sürecine doğru gidileceğini düşünüyorum. Tabii burada Merkez Bankasının, veri setiyle hareket edeceğini tahmin ediyorum, enflasyon oranına göre hareket etmesini bekliyorum. Yapışkan enflasyonun yönetimi hayati önemde ve ona çok dikkat edilmesi gerekir. Bu bağlamda da piyasayı korumak, reel sektörü korumak, tekrar potansiyel hızda büyümeyi sağlamak adına da mevcut bazı mekanizmaların daha aktif şekilde işletilmesi gerekir. Bunlardan bir tanesi selektif kredi politikasıydı. Bu seçici kredi politikasına mutlaka devam etmek gerekiyor. YTAK kredileri, piyasayı korumak ve yatırımı teşvik etmek adına çok önemli. Reeskont üst limitlerinin artırılması da önemliydi."
Türkiye'nin en büyük probleminin tasarruf olduğunu vurgulayan Çakar, yakın dönemde dünya konjonktürünün hep Türkiye aleyhinde olduğunu ancak bu süreçte iyi gelişmeler de kaydedildiğini, enerji maliyetlerini ciddi anlamda azaltacak gelişmeler yaşandığını, turizm ve yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinin de bu sürece olumlu katkı vereceğini düşündüğünü aktardı.
'Avrupa ve Amerika'dan çok ciddi anlamda kaynak girişi bekliyorum'
TBB Yönetim Kurulu Başkanı Çakar, ABD ve Avrupa'nın faiz indirimiyle beraber Türkiye gibi ülkelere sermaye akımları olacağını düşündüğünü ifade ederek, "Bu da bizim kur üzerindeki baskıyı azaltacaktır. Avrupa ve Amerika'dan çok ciddi anlamda sermaye girişi bekliyorum. ABD ve Avrupa'daki faiz indirimleriyle beraber iyi hikayesi olan gelişmekte olan ülkelere ciddi bir akış olacağını tahmin ediyorum." şeklinde konuştu.
Yurt dışı finansman boyutuna bakıldığında, seçim öncesi dönemde 2,1 milyar dolar çıkış, seçim sonrası dönemde, Mayıs-Aralık 2023'te ise 11,5 milyar dolarlık giriş olduğunu dile getiren Çakar, "Yani 2023'ü 9,3 milyar dolar girişle kapattık. Bu yıl menkul kıymet ihraçlarından 1,5 milyar dolar giriş oldu. Bunlar ciddi anlamda girişin olduğunu gösteriyor." dedi.
Türk bankacılık sektörünün yurt dışı borçlanmasının 116 milyar dolar olduğunu, bunun 78 milyar dolarının krediler, 19 milyar dolarının para piyasalarından alınmış borçlar, 19 milyar dolarının da menkul kıymet ihracıyla sağlanmış kaynaklardan oluştuğunu bildiren Çakar, önceki yıllarda yurt dışından borçlanma yaparken dönem dönem zorluklar yaşanabildiğini ancak şu anda borçlanma ve talep noktasında hiçbir sorun kalmadığını söyledi.
Çakar, "Vadeler uzuyor, maliyet de giderek düşecek. Para bulunabiliyor, artık talep var. Maliyetler de CDS'in düşmesiyle beraber gerileyecek." dedi.
Kredi notları konusuna değinen Çakar, son zamanlarda gerek ülke gerekse bankalar ve şirketlerle ilgili bu konuda güzel haberler aldıklarını kaydetti.
'TL, çok cazip olmaya başladı'
Alpaslan Çakar, TL'nin çok cazip olmaya başladığına dikkati çekerek, "Yurt dışı yatırımcılar, önce tahvil ve hisse senedi piyasasına girer. Bu talebin de oluşmaya başladığını görüyoruz. Seçim sonrası dönemde tahvil piyasasına 2 milyar dolarlık, hisse senedi piyasasına 2,5 milyar dolarlık bir giriş var. Kredi piyasasında da giriş var. Dolayısıyla önümüzdeki süreç itibarıyla bu anlamda, daha doğrusu sermaye hareketleri anlamında rahat olduğumuzu, daha pozitif bir geleceğin bizi beklediğini söyleyebilirim." ifadesini kullandı.
Şu anda ciddi bir bütçe disiplini içerisinde hareket edildiğini, bütçe disiplini konusunda net bir duruş olduğunu vurgulayan Çakar, şöyle devam etti:
"Kararlı setin mutlaka devam etmesi lazım. Sermaye hareketlerinin başlayacak olması dolayısıyla kur üzerindeki baskının azalacak olması önemli. Enerji, turizm ve yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinin vereceği katkı önemli. Selektif kredi politikası, YTAK kredileri ve reeskont kredileri hayati önemde. YTAK kredileri bu sefer doğru bir kurguyla yapılıyor. Bunların hepsi dikkate alındığında, yüzde 40-45 yapışkan enflasyonu yönetmek çok önemli. Oradaki parasal genişleme ve gevşemeyi kontrollü götürmek gerektiğini söylüyorum."
'Seçim sonrası dönem, Türkiye'ye olağanüstü bir fırsat sunuyor'
TBB Yönetim Kurulu Başkanı Çakar, seçim sonrası dönemin Türkiye'ye olağanüstü bir fırsat sunduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"4,5 yıllık istikrarlı bir dönem sunuyor. Bunu mutlaka fırsata çevirmek ve değerlendiriyor olmamız lazım. Çünkü hiçbir seçimin olmadığı bir dönemden bahsediyoruz. Küresel konjonktürün de artık bu problemleri kısmen aştığı bir dönem olacak. Bunlar olduğunda o dönemi mutlaka 'doğru reformlar dönemi' olarak değerlendirmek lazım. Yapısal bazı problemlerimize tamamen eğileceğimiz ve bunları yöneteceğimiz bir dönem olarak değerlendirmek gerekiyor. Seçim sonrası dönemde, özellikle mart sonrası enflasyon noktasındaki kararlı duruşun devam edeceği kanaatindeyim. Enflasyonun yönetilmesi konusundaki kararlı duruşun devam edeceği kanaatindeyim. Biz fiyat istikrarını sağlamadan finansal istikrarı sağlayamayız. Finansal istikrarın olmadığı bir ekonominin geleceği olamaz. Doğru bir finansal istikrar için öncelikle bu fiyat istikrarını, enflasyonu makul seviyelere çekme zorunluluğumuz var. Seçim sonrası uygulanan net bir kararlı duruş var. Bu kararlı duruşta Sayın Cumhurbaşkanı'mızın desteği ile ekonominin bütün paydaşlarının tam bir mutabakatla ve toplumsal bir sözleşme içerisinde hareket ettiğini görüyoruz. İş dünyasının da programın arkasında olduğunu söyleyebilirim. Bizim de bunun arkasında net ve kararlı duruşu göstermemiz lazım. Çünkü OVP bizim için çok önemli bir yol haritası, çok önemli bir çıpa, gerçekçi bir yaklaşım. Bizim seçim sonrası yeni bir hikayemiz var. Bu hikayeye şu anda bütün taraflar inanıyor, arkasında duruyor. Biz zaten bu hikayeden vazgeçemeyiz, bunu sonuçlandırmamız lazım."
'Kredi büyümesinin bu yıl yüzde 40 civarında olacağını düşünüyorum'
Alpaslan Çakar, 2024'ün bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de "bir restorasyon", "bir normalleşme yılı" olduğunu belirterek, "Bizim aslında 2025'i satın almak adına 2024 yılını kullanıyor olmamız lazım. 2025'i bir atlama, sıçrama yılı yapabilmemiz için bu yıl bu tamiratlarımızı, bu restorasyonumuzu, bu normalleşmemizi mutlaka sağlamamız lazım. Çünkü dünya böyle yapıyor. Herkes buna göre pozisyon alıyor. Biz de bunu yapıyoruz. 2024, daha sakin ama hazırlıkların tamamlanacağı bir yıl olacak. Ama 2025'in, ülkede düzenlemelerin, regülasyonların, otoritelerin konuşulduğu bir dönemden çıkıp reel sektörün, bilançoların, şirketlerin, yatırımların, ekonominin konuşulduğu bir yıl olmasını hedefliyoruz ve bekliyoruz " diye konuştu.
2025 enflasyonunun OVP'de yüzde 15 olarak öngörüldüğünü hatırlatan Çakar, bu kararlı duruş devam ettiği sürece bunun yakalanabilir bir hedef olduğunu dile getirdi.
Kredi büyümesinin bu yıl yüzde 40 civarında olacağını düşündüğünü aktaran Çakar, kurun da bu yıl enflasyondan fazla artmayacağı kanaatinde olduğunu, doların 39-40 lira olacağını düşündüğünü söyledi.
Editor : Şerif SENCER