Apple’ın, ÖZETİ| radyasyonu standartlara uygun hâle getirmesi için yapacağı güncellemeyle ilgili bir gelişme olmamasının yanı sıra iPhone 12 kullananlar başta olmak üzere birçok telefon kullanıcısı kendi telefonuyla ilgili tereddüt etmeye başladı tabii.
Bu içeriği okuduktan sonra ise kendi cihazınızın radyasyon değerini ölçüp ya rahat bir nefes alacaksınız ya da endişeleriniz daha da artacak...
Cep telefonlarımız olmadan bir hayat düşünmek artık imkânsız.
Öğrenmek istediğimiz her şeye tek tıkla erişebildiğimiz, iletişime geçmek istediğimiz herkese bir mesaj veya telefonla ulaşabildiğimiz, günlük işlerimizi kolayca halledebildiğimiz, tüketim zevklerimizi tatmin edebildiğimiz telefonlar olmadan yaşamımızı sürdürme düşüncesi bile korkutucu gelebiliyor.
Günümüzde, sağladığı birçok avantajın yanında elbette dezavantajları da var. En basitinden, içeriğimizin de konusu olan radyasyon maruziyeti. Peki bu radyasyon seviyesi bize ciddi bir endişeye kapılmamıza sebebiyet verecek kadar zararlı mı gerçekten?
Telefonlarımızın yaydığı radyasyon, bir tür ‘iyonlaştırıcı olmayan’ radyasyon.
İyonlaştırıcı radyasyonlar; kızılötesi, gama ve X ışınları tarafından yayılıp DNA’nın yapısını değiştirmeye sebep olabiliyor.
Ancak telefonlarımızda bulunan radyasyon, radyo frekanslarından yayılıyor ve bu da iyonlaştırıcı içermiyor. Yani doğrudan DNA hücrelerine zarar verip kansere sebep olacak kadar enerji taşımıyor. Tabii bu, ileride araştırmalar artıp FM radyo dalgalarının da neden olduğu hasarları görmeyeceğimiz anlamına gelmiyor.
Şirketler, telefonların yaydığı radyasyon değerini açıklamak zorunda.
SAR (Specific Absorption Rate) değeri, telefon kullanırken ne kadar radyofrekansa maruz kaldığımızı hesaplamak için kullanılıyor ve bu değer; telefondan telefona, modelden modele değişiklik gösteriyor.
Burada, telefon üreticilerine de rol düşüyor. Markalar, hem küresel radyasyon standartlarına (ideal değer: 1.60 W/kg- 2.0 W/kg) uygun telefonlar üretmeli hem de SAR değerlerini açıklamalı.
Editor : Şerif SENCER