Teknoloji

Tarihteki En Büyük Dolandırıcılık Vakası: Enron Skandalı - Webtekno

Göz alıcı finansal başarılar, yüksek enerji devrimi ve sürdürülebilir büyüme vaatleriyle dolu bir Amerikan devi: Enron Corporation. Ancak bu görkemli görüntünün ardında, bir finansal felaket ve etik ihlaller bataklığı var.

Tarihteki En Büyük Dolandırıcılık Vakası: Enron Skandalı - Webtekno
30-01-2024 21:18

Enron ÖZETİ| Skandalı, bugün üniversitelerde bile ders olarak okutulan, tarihin en büyük şirket dolandırıcılığı olarak biliniyor. 2001'de patlak veren bu olay, o dönemin ünlü bir enerji şirketi olan Enron'un iflasını, doğal olarak da birçok yatırımcının ve çalışanın hayatını etkileyen mali yıkımı beraberinde getirdi.

Döneminin öncüsü olan ve yıldızı parlayan Enron, bu parlak görünüşünün ardında manipülasyon ve dolandırma saklıyordu.

Enron Skandalı, şirketin iflasıyla sonuçlanan ve ABD tarihindeki en önemli mali skandallardan biridir.

enron skandalı

1985 yılında Houston şehrinde enerji şirketi olarak kurulan Enron, kısa sürede Amerika'nın enerji ve hizmet sektörlerinde etkileyici bir güç hâline geldi.

Doğal gaz faaliyetleri, iletişim ve kâğıt sektöründeki liderliğiyle büyük bir başarı grafiği çizdi. Ancak bu parlak döneminin ardında şirketin tarihindeki en büyük skandallardan biri gelişmekteydi. Enron'un çöküş süreci, yasal muhasebe kurallarını ihlal etme noktasında başladı.

Şirket, zararlarını diğer şirketler aracılığıyla gizleyerek bilanço dışına çıkarma pratiğiyle kötü bir üne sahipti. Yasa dışı muhasebe işlemleriyle elde edilen bu sonuçlar, şirkete yanıltıcı bir güçlü imaj kazandırarak hisse senedi fiyatlarını şişiriyordu. 

Bu olayda, dönemin en büyük beş denetim ve muhasebe firmasından biri olan Arthur Andersen'in de adı geçiyor.

Andersen, Enron'un mali tablolarını denetliyordu ve Enron'un hileli muhasebe uygulamalarını örtbas etme görevini üstlenerek 2000'de denetim hizmetleri için 25 milyon dolar ve danışmanlık hizmetleri için 27 milyon dolar olmak üzere toplam 52 milyon dolar ücret almaktaydı.

Finans çevreleri, Arthur Andersen'in finansal işlerde karışıklıklara yol açtığına dair şüpheler taşısa da şirketin sağlam itibarı bu şüpheleri gölgede bırakmaktaydı.

Kenneth Lay .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }

Ancak Andersen'in yatırımcılar adına etkili bir denetim gerçekleştirememesi ve zamanında uyarılar yapamaması, skandalın ortaya çıkmasıyla ciddi eleştirilere maruz kalmasına neden oldu.

Ayrıca Enron'un kirli işleri gün yüzüne çıktığında Arthur Andersen firmasında, Enron'un denetiminden sorumlu olan denetçinin önemli belgelerin bir kısmını kâğıt kıyma makinesinden geçirdiği gerçeği ortaya çıktı ve şirket kamuoyunda büyük tepki çekti. 

1985 yılında Kenneth Lay tarafından Houston Natural Gas ve InterNorth şirketlerinin birleşmesiyle kurulan Enron, hızlı bir büyüme grafiği yakalayarak 1992'de Kuzey Amerika'nın en büyük doğal gaz satıcısı konumundaydı.

Şirket, yüksek gelir kaynakları ve etkili lobi faaliyetleri sayesinde başarılı bir ivme kazandı ve kâr elde ederek dünya genelindeki yatırımlarını artırdı.

Bu olumlu durum, Enron hisse fiyatlarına da yansıdı.

Jeffrey skilling

1998'e kadar hisseleri, S&P 500 endeksinin ortalama büyüme oranının biraz üzerinde bir artış göstererek yatırımcısına düzenli bir getiri sağladı.

Ancak 1999 yılında hisselerinde görülen %56'lık olağan dışı artış, endeksin büyüme oranının üzerinde gerçekleşti. 2000 yılında ise durum daha da çetinleşti ve Enron hisseleri, S&P 500 endeksine kıyasla %87'lik bir artışla ön plana çıktı.

Şirketin inanılmaz hızla büyüdüğüne dair veriler ortadaydı. 1996-2000 yılları arasında %750'den fazla bir büyüme kaydeden şirket, gelirlerini 13,3 milyar dolardan 100,7 milyar dolara çıkardı.

2001'in ilk dokuz ayında elde ettiği 138,7 milyar dolarlık gelirle Enron, Fortune Global 500 listesine altıncı sıradan girmeyi başardı.

Bu çarpıcı büyüme, genellikle enerji sektörü gibi yılda %2-3'lük büyüme gösteren sektörler için bile olağanüstü bir durumu temsil ediyordu.

Bu "olağanüstü başarı" aslında kullanılan muhasebe hilelerinin bir sonucuydu.

enron skandalı

Mesela şirket, imzaladığı uzun vadeli anlaşmalardan beklenen kârın gerçekleşmediği durumlarda bile yatırımcılara yanıltıcı raporlar sunarak bu projelerden hiç alamadığı parayı kaydediyordu.

Enron, sağlıklı olmayan bir durumu gizlemek adına bu şekilde gelirlerini şişirmeye çalışarak mümkün olduğunca çok anlaşma yapma çabasına girişti ve bu sayede gerçekte elde ettiğinden çok daha fazla gelir elde etmiş gibi görünüyordu.

Bununla da sınırlı kalmayarak sunduğu aracılık ve danışmanlık hizmetlerinde, alınan komisyon ücreti yerine aracılık edilen ticaretin toplam değeri gelir olarak muhasebeleştiriliyordu.

İptal edilen projelerin maliyeti zarar olarak kaydedilmiyor, borçları gizlemek adına paravan şirketler kullanılıyor ve kredili işlemler dahi satış olarak kaydediliyordu.

Enron'un denetçiliğini üstlenen Arthur Andersen, firmanın bu muhasebe hilelerini görmeme konusunda büyük bir baskı altında kaldı.

Özellikle Enron yönetimi, Andersen'in istenen adımları atmaması durumunda başka bir denetim firmasıyla çalışacaklarını ima etmesi, denetçi firmanın muhasebe hilelerine karşı isteksiz davranmasına neden oldu.

20 Eylül 2000'de Wall Street Journal'da görev yapan bir muhabir, Enron'un enerji sektöründe nasıl yaygınlaştığına dair bir haber yazarak bu konuya dikkat çekti.