
Yeni ÖZETİ| Şafak Yazarı Ali Saydam, bugünkü köşesinde Ahmet Hakan'ın İmamoğlu hakkında kaleme aldığı yazıya yanıt verdi.
İşte Ali Saydam'ın köşe yazısı:
Ahmet Hakan kardeşim dünkü yazısında özetle demiş ki; “İmamoğlu karşıtı olup da kendisini sürekli eleştirenler, onun gündemden düşmesine izin vermiyor, Saraçhane odaklı İmamoğlu ekiplerinden çok daha fazla İmamoğlu için çalışıyorlar.”
Kendisine ancak kısmen katılabildiğimi söylemeliyim… Neden kısmen?.. Yanıt, iletişim kuramında…
Hani, iletişimin nihai amacı ‘ikna ve değişim’ ya… İkna; tanınma ve beğeninin (itibar) sağlanmasıyla mümkün olabiliyor… Değişim ise vaat ve güven gerektiriyor…
Ahmet kardeşimin altını çizdiği şey; sadece ‘tanınma’ ile ilgili… Evet, eleştirel yaklaşılsa bile bir kişiden sürekli söz etmek, onun sadece tanınma yüzdesini artırır… Diğer parametreleri etkilemez ki; o parametreler olmaksızın ikna ve değişim elde edilemez. Başka bir deyişle, seçim sadece tanınmayla kazanılmaz.
Bu bağlamda Ciguli örneğini sık sık hatırlamakta yarar vardır. Rahmetliyi tanımayan yoktu… Ancak, açlık ve sefalet içinde öldüğü biliniyor… Yani, tanınmanın, beğeniyle desteklenmediği, vaat ve güvenle bir araya getirilemediği sürece pek bir işe yaramadığını iddia etmek abartı olmaz…
Sosyal medya ortamı, Ekrem İmamoğlu’nun ‘vaat ve gafları’ ile dolu… Haber siteleri de konuyu detaylarıyla ele almış. Örneğin Kubilay Dikmen’in yaptığı çalışmanın bir bölümü şöyle…
5 yılda İstanbul’un deprem sorununu çözeceğiz, dedi; çalıştaydan öteye gidemedi! ‘100 bin konut dönüştüreceğiz’ dedi, 5 binini bitiremedi! ‘15 bin yeni sosyal konut yapacağız’ dedi, o vaadi de yerine getirmedi! ‘Ulaşım sorununu çözeceğiz’ dedi, tam bir çileye dönüştürdü! ‘Mevcut metro hattını 2 katına çıkaracağız’ dedi, tek bir metro ihalesine çıkmadı! ‘100 bin araçlık kapalı otopark yapacağız’ dedi, yapmadıkları gibi İSPARK’ı bile batırdı! ‘İstanbul’un 2 yakasına 2 yeni otogar yapacağız’ dedi, tek bir çivi bile çakmadı! ‘Megabüs hattı yapacağız’ dedi, var olan metrobüsleri bile işletemedi! ‘70 km yeşil koridor oluşturacağım’ dedi, doğal yaşam alanlarını koruyamadı. ‘İBB’de hiç kimsenin ekmeğiyle oynamayacağım’ dedi, binlerce emekçiyi işinden etti!
5 yılda 5 milyar dolar maliyetle tüp geçit yaparak İstanbul’un trafik sorununu çözeceğim diye büyük büyük vaatlerde bulunan İmamoğlu’na “Denizaltından kent içi yolculuk” sorulduğunda verdiği yanıt, siyasi iletişim tarihine geçecek türdendi: “Onu da hatırlamıyorum…”
2019 seçimleri öncesindeki yuva kuran gençlere haftada bir gün sosyal tesislerde ücretsiz düğün vaadi olan evlilik desteği sorusuna “Hatırlamıyorum” cevabını vermişti.
“15 bin sosyal konut üreteceğinizi söylediniz?” sorusuna “Yanlış hatırlamıyorsam 10 bin olması lazım” demiş, 5 yılda 100 bin konutun dönüşümü vaadini “Valla hatırlamıyorum, ben onları önüme almadım. Yanlış bir şey söylerim, bu beni bağlar” diye karşılamıştı… 22 şehir tiyatrosu yapacağı vaadi yine aynı kaderi yaşamıştı: “Biz sayı vermedik. Hatırlamıyorum…”
Aslında şu anki ‘siyasi iletişim’ turlarında daha akıllıca davranıyor; hiçbir vaatte bulunmuyor… Tek bir ‘kilit mesajı’ var: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı devirmek!.. Onun dışında ekonomi ve enflasyon, enerji ve maden politikaları, millî savunma sanayi yaklaşımı, Akdeniz’deki münhasır ekonomik bölgeler, Suriye, Irak, Azerbaycan, Ukrayna, Filistin hakkındaki görüşleri… Tüm bunlarla ilgili tek bir vaat yok ortada…
Bu ‘aday adayının adayı’ zatı, Cumhurbaşkanlığı pozisyonunda görebiliyor musunuz? Der Spiegel’e göre bölgesel değil, bölgeler üstü aktör hâline gelen Türkiye’nin geleceği böyle bir adaya mı teslim edilecek?!
Sevgili Ahmet kardeşim, şimdi bunları yazıyoruz diye, sence İmamoğlu’na hizmet mi etmiş olduk?.. Onun ikna kabiliyetini ve seçmen nezdindeki beğenisini artırmış mı oluyoruz?..
Bilindiği gibi cızırtılı bir radyonun önüne koyacağınız en güçlü amplifikatör, cızırtıyı etrafa en güçlü şekilde yayar…
Öyle değil mi?..
Çanakkale geçilmez…
Millî birlik ve beraberliğimizin imkânsızı başarabileceğinin sembolüdür 18 Mart Çanakkale Zaferi… Türk milletinin pranga kabul etmez ruhunun göstergesi…
1. Dünya Savaşı sırasında 18 Mart 1915 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu’nun zaferiyle sona eren Çanakkale Deniz Savaşları’nın, şehitlerimizin anıldığı gündür 18 Mart…
Halkbank’ın çevrim içi dergisi “Beraber” (https://shorturl.at/OuEyM) çok güzel anlatmış; tam da gençlerimize gönderebileceğimiz gibi kısa, öz ve o ruhu, o maneviyatı yansıtır biçimde:
“Çanakkale Muhabereleri 18 Mart’ta bitmedi. Deniz harekatıyla İstanbul’a ulaşamayacağını anlayan İtilaf Devletleri bu kez Gelibolu Yarımadası’nda kara harekâtına girişti. 25 Nisan 1915 sabahı Arıburnu’na çıkan düşmanın karşısına, 27. Alay’dan geriye kalan askerler ve 57. Alay’la birlikte 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal dikildi; ‘Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum! Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir’ diye seslendi askerlerine. Gün boyu devam eden kanlı çatışmalar sonunda Mehmetçik, büyük bir gayret ve inançla kendilerinden üç kat fazla olan 12 bin kişilik Anzak kuvvetini geri püskürtmeyi başardı.”
Vatan ve bağımsızlığı için kendini çoktan gözden çıkarmış olanların, onca yokluk, imkânsızlık karşısında fizik gücü, teçhizatla değil, ancak ve ancak iman gücü ve kahramanlıkla kazanabileceği bir zaferdi bu! Öyle de oldu!..
110 yıl önce “Çanakkale’nin geçilmez” olduğunu tüm dünyaya gösteren ve ülkemizi her türlü melanetten sakınmak için canlarını siper etmekten kaçınmayan başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehit ve gazilerimizi saygıyla anıyoruz…
Editor : Şerif SENCER