Başlık, ÖZETİ| Mahmut Esat Bozkurt’a ait. Din inanç ve duygusunun Osmanlı’dan beri nasıl soygun aracı olarak kullanıldığına, bunun devlet ve toplumda yarattığı sonuca işaret ediyor. III. Selim döneminde örneğin Valide Sultan Kethüdası Yusuf Ağa’nın yalısında Galata Kadısı Mehmet Emin Efendi başkanlığında “meclis-i şer’i enver” toplanır. Çünkü ünlü bestecilerden Hacı Sadullah Ağa ömrünün yedi yılını Yusuf Ağa’ya bağışlamak istemektedir. Kadılardan oluşan meclis isteği uygun bulur, onaylar. Ne var ki kısacık bir zaman sonra Yusuf Ağa ölünce cümle âlem şaşırır. Mahmut Esat diyor ki: “Şeriat namına yapılan bu maskaralığa âlem şaşıyor. Fakat ne beis var. Hibeyi ayetlerle tasdik eden cahil kadının patlayasıca midesiyle cebi doldurulmuştur! O, şeriatı ileri sürerek parasını çekmiştir.” Kaynağını da vermeyi göz ardı etmez Mahmut Esat. “İsteyen Cevdet Tarihi’nin 8. cildinin 452. sayfasına bakabilir” der ve devam eder.“Eski zamanların şeyhülislamlarından biri kadılıkları mezada çıkarırmış. Kim fazla para verirse kadılığı ona ihale edermiş. … Halep kadılığını bir cahile satmış, derken arkadan bir talip daha çıkmış; daha fazla para vermiş, aynı kadılığı ona satmak isteyince halkın gözünün önünde bin türlü rezalet cereyan etmiş”. Mahmut Esat ekler, “Fakat ne beis var. Hırsız şeyhülislam dini kullanarak ceplerini doldurmuş ya… Üst tarafı ne olursa olsun!”. Kuşku duyanlar için de Naima Tarihi’ni önerir.YETİM HAKKIMahmut Esat soygunculuğu yalnızca tarihten verdiği örneklerle anlatmaz. Yaşadıklarını yazar. Örneğin Emlak ve Eytam Bankası’nı kurarken gösterilen dirence dikkati çeker. Genç Cumhuriyet, ülkesinin imarını finanse edebilecek bir banka kurmak isterken Mahmut Esat bu bankaya eytamı yani yetimleri de eklemek ister. Osmanlı’nın son günlerinden itibaren yetimlerin mal varlıkları başkanlıklarını din adamlarının yaptığı Eytam Sandıkları aracılığı ile idare edilmektedir. Ne var ki yetim malları ve paraları değer kazanmadığı gibi kaybolup durmaktadır. Mahmut Esat yetim mallarını devlet güvencesine almak ister. Ama yasanın meclis görüşmeleri uzayıp gider, ulemadan olan milletvekilleri yasaya eytam karıştırılmasın der, direnir. Onların dirençleri nedeniyle yasa ancak 1925’te çıkar, eytam sandıkları tasfiye edilir, yetim paraları bankada güvenceye alınır. Üstelik banka işlemlerinden zarar görmemesi için ayrı bir fonda tutulur, faiz işletilir. (Ş.Halıcı, Yeni Türkiye Devleti’nin Yapılanmasında Mahmut Esat Bozkurt, s. 328-330) Mahmut Esat şöyle der: “Kendilerini din kisvesi içinde saydırmaya çalışan bu adamlar, bankayı kurdurmamak için ellerinden gelen tahrikleri yaptılar. Fakat başarılı olamadılar. Yetimlerin hakkı bunların hırsızlığından kurtarıldı. Neticede bu din soyguncularından birçoğu vaktiyle yedikleri yetim haklarından dolayı mahkûm oldular, şimdi hapishanededirler.” (Anadolu, 16 Mart 1933/ Toplu Eserler, c. IV, s. 395-396)Mahmut Esat aynı yazısında soygunculuğun benzer örneklerini sıralamayı sürdürür. Gençlere de öğüt verir: “Büyük Türk genci! Türk İhtilali yobazların dinsizlik dediği laikliği şu sana birer birer saydığım rezaletlerin ve bunlara benzer maskaralıkların önüne geçmek için ileri sürdü. Laiklik, dini, din soyguncularının elinden alarak en temiz yere, Türklerin vicdanlarına koydu. Allah’ın dinini soyguncuların elinde millet ve memleket aleyhinde kullanılır alet olmaktan kurtardı. Sen laikliği can pahasına da olsa müdafaa ederken bileceksin ki, vicdanları koruyor, din soyguncularını yok ediyorsun…”SÖMÜRENLER SALDIRIYORBu düşüncelerini İnkılap Enstitüsü’ndeki derslerinde de seslendiren Mahmut Esat, İslam dinine verdiği büyük değerle İslam’a zarar verenleri hedef aldığı için saldırılara uğradı, uğruyor. Saldırı tek merkezli de değil. Zira onun hedefinde yalnız din sömürücüleri değil, çiftçinin ve işçinin emeğini sömürenler yani “Kravatlı Eşkıyalar” da var. Bir sonraki yazımızda görüşmek dileğiyle…
Editor : Şerif SENCER
Editor : Şerif SENCER