Siyasetin ÖZETİ| içinde elbette küçük tatlı atışmalar ve provokasyonlar da var. Ancak kimi zaman bu durum sosyal medyada gördüğümüz dezenformasyon örneklerine de sebep olabiliyor. Dezenformasyon; yani kelime anlamıyla bilgi çarpıtma, özellikle konu siyaset olunca sıklıkla başvurulan bir yöntem.
Bu denli bilgi kirliliğine müsait gündemlerde elbette gördüğümüz her şeyi bir süzgeçten geçirmemiz oldukça zor. Zira herkesin elinde internet var ve herkes, gördüğü her şeyi paylaşabiliyor. İnternette gördüğümüz bilgilerin doğruluğunu teyit etmemiz ve bunların doğrusunu öğrenmemiz için ise aslında yine interneti kullanmamız yeterli. Birkaç yanlış bilgiyi düzelterek başlayalım.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda henüz oy kullanma işlemi yeni tamamlanmışken bile yanlış bilgilerle karşılaşmıştık. İddialara göre seçime %93,6’lık oranla rekor bir katılım sağlanmıştı.
Oy kullanırken veya sandık başında görevimizi yaparken hepimiz gördük ki seçime katılım bir hayli yüksekti. Dolayısıyla rekor seviyede katılım sağlandığı iddiasını hiçbirimiz garipsememiştik.
Ancak YSK Başkanı Ahmet Yener, yaptığı açıklamayla yurt içi katılım oranının %88,92, yurt dışı katılım oranının ise %52,69 olduğunu duyurdu.
Geçtiğimiz günlerde ise çok sayıda kesilmiş kimliğin çöpe atıldığını görmüştük ve bu durum akıllarda soru işaretleri bırakmıştı.
Kimliklerin kimin tarafından çöpe atıldığı ve neden kesildiği bilinmiyordu ve sosyal medyada bu kimlikler “sahte oy” iddialarına bile sebep oldu.
Teyit.org, yaptığı araştırma sonucu kimlikleri bir eczane çalışanının çöpe attığını ve bunların müşteriler tarafından eczanede unutulan kimlikler olduğunu ortaya çıkarttı. Zira kimliklerin büyük çoğunun eski olması da bir yerlerde unutulmuş olabilecekleri ihtimalini güçlendiriyor.
Gördüğünüz bilgilerin doğruluğundan emin olmak için yapmanız gereken ilk şey ‘kaynağına’ inmek.
Gördüğünüz bir görseli veya bir bilgiyi ‘doğru’ kabul etmeden önce; küçük bir internet araması yapmanız faydalı olacaktır. Özellikle konu gördüğünüz bir görsel ise; Google üzerinden "Görsel Arama" butonunu kullanarak kaynağına gidebilirsiniz.
Yukarıda da anlattığımız çöpe atılan kesik kimlikler gibi haberlerde ise görsel arama yeterli olmayacaktır. Zira kaynağın kendisi olmasına rağmen; kimlikleri çöpe atan eczacının aslında bu durumdan haberi bile yok. Bu sebeple de bu gibi durumlarda biraz daha sabırlı olmak ve resmi açıklamaları beklemek oldukça önemli.
Bir başka iddiaya göre ise milletvekilleri için verilen oylar, cumhurbaşkanı adaylarına verilen oylarla eşleşmiyor; eksik veya fazla çıkıyordu.
Sosyal medyada ortaya atılan iddiaya göre; İzmir, İstanbul gibi şehirlerde milletvekilleri için kullanılan oylar, cumhurbaşkanlığı oylarına kıyasla 100-200 bin daha fazlaydı. Bu iddiaya sebep olan ise yurt dışından verilen oyların bölüştürülmesinden kaynaklanıyordu. Yani kullanılan oy sayıları aynıydı yalnızca bazı grafiklerde yurt dışında kullanılan oylar da grafiklere dahil ediliyordu.
Bilgilerin doğruluğundan emin olmak için ise ‘sevdiğiniz’ haber kaynaklarını değil; objektifliğinden emin olduğunuz kaynakları takip edebilirsiniz.
Yalan veya yanlış bilgiler genellikle medyada hep aynı cümlelerle verilir. Örneğin; seçime katılım oranı %93,6 olarak yayıldığında bu haberi neredeyse tüm yerel medya tek cümle şeklinde sundu. Ancak bu bilgiyi kimin açıkladığı, ne zaman açıkladığı gibi bilgiler haberlerde yer almıyordu.
Bir haberde eksik bir bilgi gördüyseniz ya da haberi okuduktan sonra kafanızda sorular oluşmaya başladıysa haberin doğruluğundan şüphe duyabilirsiniz.
5N1K kuralını hepimiz biliyoruz ancak bilmeyenler için yeniden hatırlatalım: Ne, Nerede, Ne zaman, Niçin, Nasıl ve Kim. Işte bir haberin yanıt vermesi gereken ana sorular bunlar. Eğer bu sorulardan çoğuna, gördüğünüz haber yanıt veremiyorsa; şüphe duymakta haklı olabilirsiniz.
Elbette yine bazı durumlarda haberlerin kesinliği olmayabiliyor ve 5N1K’daki sorulardan bazıları eksik kalabiliyor. Ancak böyle bir durumda farklı kaynakları kontrol etmek, farklı bilgilere ulaşmanıza yardımcı olabilir.
Sabırlı olmakta da fayda var.
Hepimiz sürekli seçimle ilgili gelişmeleri takip ediyoruz ve gördüğümüz her yeni bilgiyi arkadaşlarımızla, ailemizle paylaşıyoruz. Yani aslında bilgiyi elden ele yayıyoruz. Ancak doğruluğundan emin olmadığımız bir bilginin yayılması, çok daha büyük sonuçlar doğurabiliyor.
Yanlış haberler, anlık şok etkisi yaratarak arkadaşlarınızla paylaşmanıza sebep oluyor.
İnsanlar, tepki verdikleri veya vermek istedikleri haberleri paylaşmaya daha fazla meyillidir. Şimdi bunu kısa bir örnekle açıklayalım.
Diyelim ki internette “İngiltere’de bugün hava çok güzel!” yazılı bir paylaşım gördünüz; bu bilgiyi arkadaşlarınıza gönderir miydiniz? Yüksek ihtimalle çoğumuz bu bilgiyi okumadan geçer, yukarıya kaydırmaya devam ederdik. Ancak “Tüm ülkelere pasaportsuz giriş yapılacak” yazılı bir paylaşım görseydik bunu, arkadaşlarımıza göndermeyi bir kenarıya bırakalım; sokağa çıkıp bağırmak isterdik. İşte yalan haberler de sosyal medyada tam olarak böyle yayılıyor; sevincimizi, öfkemizi, nefretimizi veya şaşkınlığımızı diğer insanlara yansıtma isteğimizle. Bir diğer deyişle; anlık duygularla hareket ederek, “Paylaş” butonuna düşünmeden bastığımız için.
Unutmayın ki ülkemizde bir dezenformasyon yasası var ve bu yasaya göre internetteki yanlış/yanıltıcı bilgileri yaymak bir suç. Bu sebeple herhangi bir paylaşımda bulunmadan veya bir bilginin doğruluğundan gerçekten emin olmadan önce iki kez düşünün. Bilginin kaynağını öğrenmeye çalışın, 5N1K’ya yanıt arayın, sizi fazla şaşırtan bilgilerden şüphe duyun, resmi kaynakları takip edin ve hep birlikte biraz daha sakinleşelim. :)
İnternette gördüğünüz yalan haberleri nasıl ayırt edebileceğinizle ilgili bilgilere bu içeriğimizden de ulaşabilirsiniz:
Editor : Şerif SENCER