Maraton ÖZETİ| Savaşı M.Ö. 490 yılında gerçekleşti ve pek çok öyküye konu oldu. Atinalı 900 savaşcının umutsuzca Sparta’dan gelecek takviye kuvvetleri beklemesi ve bu sırada Perslerin son saldırı için hazırlık yapmaları savaşın düğümünü çözecekti. Ancak Atinalı komutanlar, savunmada kalmak yerine karşılarındaki 200 bin kişilik orduya saldırmaya karar verdiler. Antik tarihin en önemli zaferlerinden birini Atinalılar kazandı. “Tarihin babası” Herodot ise bu savaşı ve savaşçıları anlatırken bir askere özellikle dikkat çekti: Atinalı Epizelos.
Herodot’a göre, yakın dövüş başladığında Epizelos aniden kör olmuştu. Ancak savaş meydanını terk etmedi. Körlüğünün fiziksel bir nedeni yoktu. Devasa ve sakallı bir adamı gördüğünü ve bu adamın, önüne geçerek karşısındaki düşmanı öldürdüğünü anlatacaktı. Arkadaşları için bunun açıklaması basitti. İnsanlara yardım eden Yunan Tanrıları devreye girmişti. Ancak Epizelos’un körlüğünün savaşın gerilimine bedensel bir tepki olduğu düşünüldüğünde günümüzde sık duyulan bir kavramın ilk tanımlayıcı öykülerinden biriyle karşılaştığımızı düşünebiliriz: Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB).
Çalışmalar göstermiştir ki travmalar, türünden bağımsız olarak benzer bazı psikolojik sonuçlara yol açmıştır. Bu alandaki bilimsel çalışmalar ise 19. yüzyıl sonları ve 20. yüzyıl başlarında hareketlendi.
O yıllarda çalışmalar tren kazaları ve sonrasında da savaş konularında öne çıkmaktaydı. Yaşanan psikolojik durumlara verilen isimlerde ortama uygun olarak “gülle etkisi”, “asker kalbi”, “savaş nevrozu” ve “travma şoku” olarak adlandırılıyordu .
İkinci Dünya Savaşı ise verinin yaygınlaştığı bir dönemin ilk kitlesel travmalarından biriydi. Savaşta psikolojisi bozulmuş askerler gündemde daha fazla yer tutmaya başlamıştı. Let there be light (Işık Olsun) belgeselinde, yönetmen John Huston, TSSB hastalarını ele aldı. 1945’te çekilen 58 dakikalık filmde, psikiyatri tesisindeki bir grup eski gazinin öyküsü anlatılıyordu. Ne yazık ki Huston’ın filmi o dönem askeriyenin bakış açısına uygun değildi, 1980’e kadar halktan saklandı. Huston’a göre içerik, “Amerikan askerlerinin savaştan daha güçlü bir şekilde geri döndükleri” söylemine ters düşmüştü. Ancak 1970’lerde Vietnam savaşına katılmış ABD’li gazilerin teşhisleri konunun yayılıp isminin kalıcı olarak konmasını sağladı. İlerleyen yıllarda sözü geçen tüm durumların aslında ruh durumunda benzer klinik tablolara yol açtığı görüşü kabul edilip bulgular ortaya kondu. Günümüzde de psikiyatri alanında tanı kriterlerini bilimsel anlamda içeren DSM-5 adlı kılavuzda “Travma Sonrası Stres Bozukluğu” olarak yer almıştır.
DEPREMIN ETKİLERİ
Büyük felaketi yaşadığımız 6 Şubat 2023 depremi çok sayıda insanımızı yaşamdan kopardı, daha da fazlasını yalnızca fiziksel ya da maddi değil ruhsal açıdan da bir yardım gereksiniminde bıraktı. TSSB, bir depremden sonra hayatta kalanlar arasında en yaygın olumsuz psikolojik tepki ya da durum olarak kabul edilir. Yapılan analizlere göre deprem sonrası TSSB görülme sıklığı yetişkinlerde yüzde 67’ye, çocuklarda yüzde 60’a kadar varabilmektedir. Riski artıran faktörler ise yetişkinlerde kadın cinsiyeti, düşük eğitim düzeyi ve düşük sosyoekonomik durum, enkaz altında kalmak, korku yaşamak veya yaralanmak iken çocuklarda ileri yaş, yüksek eğitim düzeyi, enkaz altında kalmak, yaralanmak ve deprem sırasında yaralanmaya veya ölüme tanık olmak olarak sıralanabilir. Van’da gerçekleşen 2011 depremini yaşamış öğrencilerle 8 yıl sonra yapılan bir araştırmada öğrencilerin genelinin “orta” ve “orta-ağır” TSSB belirtileri gösterdiği belirlendi.
Tabi ki travmayla bizzat karşılaşma, travmanın şiddeti ve süresi kişide oluşabilecek TSSB’nin gelişim ve gidişatını etkiler. Nispeten sakin bir yaşam süren Norveç’te bir boya fabrikasında oluşan patlama sonrası yapılan çalışmada kurtulanların yüzde 80’inde TSSB geliştiği gözlenmiştir. Meksika’da yaşanan deprem sonrası bu oran yüzde 32 olarak tespit edilmiştir. TSSB, travmatik olayı yeniden yaşama hissi, geçirilen travmayı hatırlatan olaylardan etkilenme, yer, kişiler ve etkinliklerden kaçma veya uzak durma, duygusal tepkilerde dengesizlik gibi belirtileri ile kendini gösterir. 1999 Gölcük depremini yaşamış bir arkadaşımın İstanbul’da 2019’da 5.8 şiddetinde gerçekleşen nispeten hafif bir depremde masanın altına donmuş bir şekilde saklanması ve bina dışına bile çıkacak enerjiyi kendinde bulamaması durumun bir örneğidir. Toplumu etkileyen benzer felaketlerde sürecin bitmesi ile her şeyin normale dönebileceği inancı vardır. Bu durum, olayın kişilerin ruh halinde yaratabileceği artçı sarsıntıların göz ardı edilmesine yol açabilir. Yaşadığımız depremin yıkıcı etkilerinin her açıdan uzun süre devam edeceği görülüyor. Görünür sorunları bile görmezden gelmeye eğilimli politikalar ise bu dönemde tanık olduğumuz durumlar. Etkilenen tüm vatandaşlar için TSSB açısından koruyucu ve tedavi edici uygulamaların, ilgisiz eğitimlerden gelmiş değil tam anlamıyla yetkin kadrolarla planlanması ise kritik önemde.Kaynakça:Ediz KURT, Arzu GÜLBAHÇE, (2019), Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 23, Sayı 3, 2019, 957 - 972,Lofti S. IGUSABDER, 3 (2017): 275-286Tang B. Int J Environ Res Public Health. 2017 Dec 8;14(12):1537.Herodotus 6.117.
Editor : Şerif SENCER