“Brüksel’deki ÖZETİ| gurbetçilerin fotoğrafını çekmek istiyorum, en alttakileri” dedi Türkiye’den gelen arkadaşım. “Bizim gurbetçileri” diye de ekledi. Bu konuda farkındalık ve duyarlılık yaratmak için 2012’de “Avrupalı Türke gurbetçi ya da Almancı denilmesin” diye kampanya yapmış hatta Türk Dil Kurumu ile görüşüp sözcüğün tanımını gözden geçirmelerini istemiş, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın (YTB) o zamanki başkanı ile konuyu ele almış ve medya yöneticileri ile de “artık gurbetçi kullanılmasın” görüşmeleri yapmış biri olarak ayrıntılı bir “gurbetçi” muhabbetine girmedim. Sadece birkaç günlüğüne de gelmiş olsa fotoğraf tutkunu konuğumuz gelmişken Brüksel’deki “öteki Türkiye’yi” yani bizimkileri fotoğrafla kayıtlara geçirmek olursa da ileride bir sergi açmak istiyordu. Bizimkiler derken aslında tanım genişti. Sadece Türkler değildi görüntülemek istedikleri. Müslüman kökenli göçmenlerdi amacı.
6 BİNİ AŞKIN EVSİZ
“Türklerin ‘Eşekli Park’ diye tanımladığı Josaphat Parkı’nı gezersen ilginç manzaralara rastlarsın. Schaerbeek Belediyesi’ndeki benim de sık sık yürüdüğüm bu güzel parkta banka oturmuş iki kadının çekirdek çitleyerek muhabbet edişlerini ve çekirdekleri etrafa atışlarını bizzat gördüm. Yaşlı amca ile teyzenin el ele olmasa da yan yana yürüyüşleri ya da çimenlerin üzerine yayılıp piknik yapan yabacı kökenli aileler ilginç olabilir. Hiçbir şeye denk gelemezsen parkın içinde beslenen üç eşeği görüntülersin. Sonra da Chaussée de Haecht Caddesi’nde bir tur atman yeter. Sadece Rue l’Olivier sokağı ile caddenin kesiştiği yerde bulunan minik Nasrettin Hoca heykeli etrafında öbeklenen sokak muhabbeti yapan yabancı kökenlileri hocanın heykeli ile birlikte görüntülemen de ilginç olabilir” diye sesli düşünmeye devam ettim. “Belediye başkanı Türk kökenli Emir Kır’ın olduğu Saint-Josse-Ten-Noode belediyesinde de bir gezinti işe yarar. Brüksel’de Schaerbeek Belediyesi’nden sonra Türklerin yoğun olarak yaşadığı bir belediye burası çünkü. Fas kökenliler ise daha çok Anderlecht’te ve adı terörle çağrıştırılan Sint-Jans-Molenbeek’te yaşıyor” diye ekledim. Arkadaşım “Ne duruyoruz, haydi gidelim” demesiyle yola çıkmamız bir oldu. Otomobille seyrederken “Dur sana öteki Brüksel’i gezdireyim, orası çok daha ilgini çekecek” diye önerdim. Daha da meraklandı. Dünyanın en varsıl ülkeleri arasındaki Belçika’da, Avrupa Birliği’nin başkentinde sefaletle, “Öteki Brüksel”le yüzleşince ve Belçika’da yaklaşık 20 bin evsiz ve “yuvasız”ın bulunduğunu öğrenince bir acayip oluyor insan. Evsizler ne yazık ki Belçika’da kent yaşamının doğal bir parçası haline geldiler son yıllarda. 6 bini aşkın evsizin yaşadığı Brüksel’de kışın çok soğuk geçen günlerinde evsizler donarak ölme tehlikesi atlatırlar her yıl.
(Bülent Kızılkuş’un bir hazine gibi fotoğraf makinesine nakşettiği öteki Brüksel’den kesitleri görmek için hazırlayacağı sunumu ve sergiyi merakla ve heyecanla bekliyorum.)NOEL BABA DİLENİYOR!
Brüksel’de “öteki Brüksel şehir turu”na Rue Neuve alışveriş caddesinden başladık. Oradan yürüyerek eski kent meydanı Grand Place’a gidecek sonra da Merkez Tren İstasyonu’na çıkacaktık. Dilenciler ve evsizleri gördükçe heyacanlanıyor fotoğraf makinesine sarılıyordu.
Öteki Brüksel rehberi havasında açıklamalar yapıyordum. Bu konularda çok yazmıştım. Yıllar önce Güney Tren İstasyonu’nda soğuktan donarak ölen ve öldüğü diğer bir evsiz tarafından günler sonra farkedilen evsizi hiç unutamam. Daha geçtiğimiz aylarda aynı yerde uyuyan bir evsizin yakılması ise yüreğimizi sızlatmıştı. Noel Baba kıyafetleri içindeki dilenciyi “Noel Baba dileniyordu, gözlerimle gördüm” diye yazıya aktarmıştım.
Belçika’da politikacılar sadece hava soğuyunca evsizleri hatırlıyor. Yıl boyunca evsizlere ve dilencilere rastlamak mümkün oysa. Sorunun yapısal bir yaklaşıma ihtiyaç var. Politikacıları birkaç gün de olsa Brüksel’de “evsizler gibi sokakta yaşatma” işe yarayabilir.
“Yoksulluğun başkenti Brüksel” diye de bir yazı yazmış ve artan yoksulluğa dikkat çekmiştim. Türkiye’den gelen sanat ve fotoğraf tutkunu arkadaşıma “Zamanında çok yazdım ama artık evsizler, yoksullar, dilenciler gibi konuları ve öteki Brüksel’i yazmak istemiyorum. Daha keyifli konuları ele almak istiyorum. Öteki Brüksel’i yazarken çok üzülüyorum, hatta bazen gözlerimden yaş damladığını görüyorum” dedim.
‘SANAT İÇİN DAYAK YERİM’
“Öteki Brüksel şehir turu”muz henüz bitmemişti. Daha sokak fahişeleri ve uyuşturucu satıcıları vardı. İş başa düşmüştü. “Sanat için gerekirse dayak da yerim” dedim mecburen. Flaman Kraliyet Tiyatrosu (KVS) etrafındaki sokak fahişelerini gösterdim. Öteki Brüksel içinde de ötekileştirme vardı. Örneğin Brüksel’in genel ev bölgesi bir acayipti. Yaşlılar ve zenciler farklı bir alanda, çoğu eski Doğu Blokundan gelen genç fahişeler ise hemen Kuzey Tren İstasyonu’nun yanındaki caddede çalışıyordu. Fahişelerin kırmızı ışıklarla vitrinlerde bedenlerini sergiledikleri evlerin sahiplerinin çoğu Türktü. Neredeyse günlüğü 100 Avro’ya kiraya veriyorlardı.
Kuzey Tren İstasyonu’nun civarında genç uyuşturucu satıcılarını da gösterdim. Dönüşte önce Chaussée de Haecht’a ve Nasrettin Hoca heykeline sonra da Saint-Josse-Ten-Noode Belediyesi’nde Place Houwaert’a uğradık. Bayağı geç olmuştu. “Eşekli Park” a, Josaphat Park’ına uğrayarak turu tanmamladık. Gribouille ve Camille 2017’de üçüncü bir arkadaşa Napoléon’a kavuşmuşlardı.
[email protected]
www.idrak34.comEditor : Şerif SENCER