İstanbul’un ÖZETİ| Eyüp semtinde Piyer Loti tepesine giden yolun başında, mezarlığın da sol tarafında duvarda bir tabela vardır. Bu tabelada ise şu yazı okunur:
"Cihan Pehlivanı Kara Ahmet 1871'de Hezargrat'ta doğmuş, 21 yaşında İstanbul'da Hergeleci İbrahim'den ders almış. 1899 yılında Cihan Pehlivanı ünvanını kazanmış, 1900'de Paris'te bulunmuş 1902'de İstanbul’da vefat etmiştir.” Belki bugün arkadaşları, “sevgi nişanesi” olarak bu mezarı yaptırmasalardı Kara Ahmet’in mezarını da bulmamız mümkün olmayacaktı.
Kara Ahmet, boyu 180, ağırlığı 105 kilo; kolları kalıplı, bilekleri kalın bir cihan pehlivanıydı.
Kara Ahmet, 1871’de bugün Bulgaristan sınırları içinde yer alan Deliorman topraklarında dünyaya geldi. Deliorman, tarih boyunca öylesine bir pehlivan madeniydi ki Koca Yusuf, Hergeleci İbrahim, Kurtdereli Mehmet, Filiz Nurullah, Kel Aliço gibi namlı pehlivanlar hep bu bölgeden çıkmıştı. Kara Ahmet de bunlardan biriydi.
Böyle bir kültürün içinde doğan Kara Ahmet, çocukluğundan itibaren güreşle ilgilendi. 20 yaşına bastığında bölgede, kendisine kafa tutabilecek bir pehlivan kalmamış; kendisinden yaşça büyüklerinin bile sırtını yere vurur hale gelmişti.
21 yaşında İstanbul’a geldiğinde tanınmış bir pehlivan olan Hergeleci İbrahim’in yanında eğitim aldı.
Eğitimlere başladığı sıralarda Kara Ahmet, 43 kg gülleyi zor bela kaldırırken bir süre sonra 75 kg gülleyle havada top gibi oynamaya başladı. Hergeleci İbrahim’in yanında gücünü kat kat artırdı ve ufkunu genişletmeye başladı. İlk ciddi müsabakasına 2 yıl sonra, 1894’te Gelibolu’da bir düğünde eğlence aracı olarak çıktı. Rakibi ise dönemin tanınan pehlivanlarından Kazandereli Memiş’ti.
Kazandereli’yi alt eden Kara Ahmet, gittikçe tanımaya başlarken yabancı organizatörlerin de dikkatini çekmişti.
Pierre adında Rum bir organizatörle anlaşan Kara Ahmet, Avrupa’ya giderek ünlü güreşçilerle müsabakalara katıldı.
Osmanlı’da genellikle yağlı güreş yapılıyordu ama Avrupa’da daha çok minder güreşi yaygındı. Buna rağmen Avrupa’da onlarca güreş müsabakasına katılan Kara Ahmet’in sırtı hiç yere gelmedi. 1896 senesinde galibiyetle İstanbul’a geri döndüğünde ise minderli güreş tarzına kendini daha yatkın bularak bu stil hakkında daha çok şey öğrenmek istedi.
Bu isteğinden dolayı o dönem ismi Mekteb-i Sultaniye olan Galatasaray Lisesi'nin beden eğitimi öğretmeni Faik Bey’den dersler aldı. Bununla da yetinmedi ve bir gayrimüslimin İstanbul’da kurduğu grekoromen güreş tarzında eğitim veren Totonya İdman Kulübü’nde idmanlar yapmaya başladı.
Kendisini her anlamda geliştirmeye adamış Kara Ahmet, aynı zamanda da Fransızca dersleri alıyordu.
Grekoromen (minder) güreşine yatkın olsa da yağlı güreşi tamamen bırakmamıştı. Avrupa’dayken Paris’te aldığı galibiyetlerle hafızalara kazınan Kara Ahmet, kendisinden 10 cm uzun ve 30 kg daha ağır, dişli bir Türk pehlivan olan Adalı Halil’le güreşerek berabere kaldıkları sırada 1899’da düzenlenecek olan Dünya Güreş Şampiyonası için Fransa’ya davet edildi.
Dünyanın her tarafından gelen pehlivanlarla güreşen Ahmet, finale kadar yükselerek ünlü Fransız pehlivan Laurent Le Beaucairois ile güreşti.
Final karşılaşması tam 1 saat 3 dakika 15 saniye sürdü.
Finalde de rakibi Beaucairois’i alt ederek dünya şampiyonluğuna adım attı. Kazanmasının ardından Fransızlardan bir meydan okuma daha geldi, bu rakibi ise 3 dünya şampiyonluğu bulunan ve farklı güreş alanlarına da hakim Paul Pons’tu.
İlk güreşlerinde kazanan çıkmadı; ikincisi de Kara Ahmet’in kaşı açıldığı için ertelenmiş, güreş üçüncü tura kalmıştı. Üçüncü karşılaşmalarında Paul Pons’u da alt eden Kara Ahmet, dünya şampiyonu unvanını korumaya devam etti.
Paris’te tüm rakiplerini yenen pehlivan, dünyayı dolaştı ve yenilgi yüzü görmedi.
Pehlivan, İstanbul’a elinde onlarca madalya ile dönmüştü. Dönemin padişahı II. Abdülhamid, kendisini saraya davet etti ve Osmanlı sancağını Avrupa’da gururla dalgalandırdığı için kendisini şeref nişanı ile ödüllendirdi. Ancak ilerleyen günlerde halkın gurur kaynağı olan cihan pehlivanı, beklenemdik bir zamanda, tarihler 1902'yi gösterdiğinde bir kahvehanede otururken yere yığıldı.
Ani bir kalp krizi sonucunda bilinci kapanan Kara Ahmet, henüz 32 yaşındayken hayata veda etti
veya öyle sanıldı!
26 Mayıs 1902’de sevenleriyle birlikte kılınan cenaze namazının ardından Piyer Loti’nin sol tarafındaki mezarlığa defnedildi. Ancak o gün oldukça ürkütücü bir şey yaşanmıştı; mezarlığın yanından geçenler, mezardan garip ses ve inlemeler duyduğunu söylüyordu. Sabah apar topar pehlivanın mezarı geri açıldı.
Söylenenlere göre Kara Ahmet, kanlar içinde kefenini yırtmış bir şekilde bulunmuştu. Tahminlere göre de kalp krizi sonucunda koma haline girmiş; öldü sanılarak diri diri gömülmüş ve daha sonra mezardayken kendine gelmişti. Mezardan çıkmak için debelenen pehlivanın elleri ve göğüs kısmı zarar görmüş, en sonunda da nefessiz kalarak boğularak can vermişti.
Bu acı olay üzerine mezarına tekrar defnedilen Kara Ahmet’in mezarının başında bugün şu sözler yazar: “Bahadırlıkta meşhur-ı cihândır, Kara Ahmet cihânın pehlivanı, zemine arkası hiç gelmemişken, felek yıktı yere o kahramanı, sukût-î penç ile kaydoldu tarih, cihân arslanı terk etti cihânı…
Kaynaklar: Ölümünün 100. Yılında Kara Ahmet, Osmanlı Pehlivanları
Editor : Şerif SENCER