YAŞAMA ÖZETİ| TUTUNMAYA ÇALIŞAN KÜÇÜK İNSANLARİstanbul İstanbul (Everest Yayınları), aralarında Kaybolan Romanlar, Bilinmeyen Senaryolar, Unutulmuş Öyküler, Yazmak Doludizgin, Önemli Not - Orhan Kemal Soruyor, Zamana Karşı Orhan Kemal, Sessizlerin Sesi ve Eşe Dosta Selam gibi öne çıkan yapıtların da yer aldığı, yirmi yılı aşkın süredir babası Orhan Kemal’in yazı dünyasının izini süren Işık Öğütçü’nün edebiyat dünyasına kazandırdığı on ikinci Orhan Kemal kitabı.Orhan Kemal’in sekiz öykü kitabından seçilmiş, otuz dört kısa öyküsünün yer aldığı kitaptaki öyküler seçilirken İstanbul mekânlarının öykülerde geçmesi öncelenmişse de ana unsur yine yaşama tutunmaya çalışan küçük insanlar.Berber, garson, bakkal, dolmuş şoförü, belediye temizlik işçisi, bir lokma ekmek için sokaklarda, küçük tamir atölyelerinde çalışan çocuklar… Hepsi de Orhan Kemal’in hümanist bakış açışını dışa vuran tanıdık karakterler.Mekanlar ise İstanbul’un sokakları, gecekondu mahalleleri, kahveler, vapurlar, dolmuş durakları, tıklım tıklım otobüsler, ışıklar içindeki Taksim… Yani “Dilinen tarifi gayri mümkünsüz” şehir İstanbul…GEÇİM DERTLİ DÜNYALAROkur daha ilk öykü ile birlikte İstanbul’un 1950’li yıllarla birlikte artmaya başlayan karmaşasının, kent yaşamındaki yozlaşmanın ve küçük insanların geçim derdinin ortasında buluyor kendini.Sayfalar çevrildikçe Orhan Kemal’in yaşamındaki önemli yerler olan Haliç, Cibali ve Beyoğlu’nun altmış, yetmiş yıl öncesi duyumsanıyor. Bunda Orhan Kemal’in dili kadar Can Ersal’ın her öykü için yaptığı etkileyici illüstrasyonlarının da etkisi var.Duyumsanan bir başka şey de Orhan Kemal’in kendisi. Dikkatli Orhan Kemal okuru öykülerin bir kısmında onun yaşamından kesitler bulacaktır. ÖYKÜLERİNİ YAŞAMINDAN KESİTLERLE KALEME ALDIÖrneğin ölürken bile elli kuruşluk borcunu unutmayarak bir ahlak örneği gösteren gazete satıcısı bir çocuğun anlatıldığı “Elli Kuruş” isimli öyküde anlatıcı sabah saat dörtte yazı makinesinin başına geçtiğini belirtir öykünün başında.Bu, her sabah saat dörtten dokuza kadar çalışan, sonrasında arkadaşlarıyla, halktan insanlarla bir araya gelen Orhan Kemal’in ta kendisidir. Can Ersal’ın bu öykü için yaptığı resim de Orhan Kemal ve ailesinin 1954 ile 1966 yılları arasında Cibali’de oturdukları evdir.“Ömer Efendi Sokağı” isimli öyküde de Orhan Kemal (anlatıcı) ve bıyıklarını kesip Atatürk’ü Dolmabahçe’de ziyarete giden Abdülkadir Kemali Bey’in (anlatıcının babası) yaşamından ilginç ve belki de önemli bir kesit aktarılır.“Yabancı”da ise Çukurova’dan İstanbul’a vapurun ocağına kömür ata ata, iskelelerde tüccar eşyası indire bindire birlikte geldikleri Bor’lu arkadaşı, iş bulup para kazanabilmek için anlatıcıya “Geri durmaynan hiçbir şey ütemek kardaş, sokulak!” der.Kim bilir bu da yazdığı kitap ve senaryolar için ne verilirse kabul eden, vermezlerse isteyemeyen ve bu nedenle hayatı boyunca geçim sıkıntısı çeken Orhan Kemal’e çevresinden zaman zaman yapılan uyarılardan biridir.Diğer öykülerde de Orhan Kemal, kömür satış müessesesinin önünde kuyruğa girmiş bir vatandaş, dolmuşta para üstünün unutulacağı kaygısı taşıyan bir yolcu, Haliç vapurunda cambazlık numaralarıyla para kazanmaya çalışan minik bir kızın derdini dinleyen duyarlı bir insan olarak çıkar karşımıza. TOPLUMSAL GERÇEKÇİ VE DEVRİMCİ KALEMİNDEN İNSAN VE EKMEK KAVGASI!Türk edebiyatının 1945-1970 arası dönemine damgasını vuran Orhan Kemal, toplumsal gerçekçi ve devrimci bir çizgi ile ele aldığı eserlerinde insan ve ekmek kavgası üzerinde durmuştur. İstanbul eserlerine yazar, 1951’de ailesiyle İstanbul’a taşındıktan sonra girer.Pek çok yazar eserlerinde İstanbul’u anlatmış ama hiçbiri Orhan Kemal’in baktığı pencereden bakmamış ya da bakamamıştır. Prof. Dr. Handan İnci’nin Ahmed Hamdi Tanpınar ve Orhan Kemal’in eserlerindeki İstanbul’u kıyasladığı bir makalesinde, Abdülhak Şinasi Hisar, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Orhan Pamuk’un İstanbul’a bakarken dikkatlerini aşağı yukarı aynı kültürel ve tarihsel malzemeye yönelttiklerini ancak Orhan Kemal’in İstanbul’un tarihsel kimliğinden çok, yoksul insanlarla ilgilendiğini dile getirir.ORHAN KEMAL’İN KARMAŞIK VE KEDERLİ İSTANBUL’U!İnci’ye göre “Orhan Kemal’in İstanbul’u, yaşama mücadelesiyle didişip duran insanların, bozuk yollarda ilerlemeye çalışan arabaların, seyyar satıcıların yarattığı kakafonik uğultuyla bir karabasan gibidir.”¹ Yazarların vazgeçilmez anlatı mekanlarından biri olan İstanbul’un bu karmaşasını, fakir semtlerini ve çalışan küçük insanların kederlerini Orhan Kemal kadar derinlemesine verebilen olmamıştır.Seçkide; “İşadamı”, “Ömer Efendi Sokağı”, “Yabancı”, “Süpürgeci”, “Hamam Anası” ve “Elli Kuruş” özellikle altı çizilecek öyküler. Bunlar arasında alegorik anlatıma başvurduğu tek öyküsü denilebilecek “Hamam Anası” içerik açısından diğerlerinden çok farklıdır.Anlatıcı, onarılmakta olan bir caminin merdivenlerinde oturan “Arap karısı”nı ne zaman görse kafasında “Mısır ehramları ve bu ehramların yapılmasında çalıştırılan binler, belki de yüz binlerce emekçinin iş gücüne insafsızca el koyan bilmem kaçıncı sülaleden hükümdarlar canlanır.” IŞIK ÖĞÜTÇÜ: ‘KİTABIMIZ, İSTANBUL’UMUZA ORHAN KEMAL’DEN BİR ARMAĞAN’Kadın, beş bin, altı bin, yedi bin yıldan beri yaşamakta ve hala ehramlar yapılırken can veren kocasının öcünün Firavun Tutankamon’dan alınmasını istemektedir.Öykünün son cümlesi, yazıldığı 1955’den günümüzün diktatörlerine bir mesaj gibidir; “Kim ne derse desin, bu sabırlı kadın günün birinde Tutankamon’dan hakkını alacak, asırlardır çektiklerini onun hükümdar burnundan fitil fitil getirecek! Ben buna inanıyorum.”Seçkiyi yayına hazırlayan Işık Öğütçü, “Kitabımız yaşayan İstanbul’umuza, sokaklarında, caddelerinde yürümüş, insanlarını gözlemlemiş, yaşamış, onlarla birlikte İstanbul’u solumuş, kalemiyle ekmeğini kazanmış Orhan Kemal’den bir armağan olsun” diyor Önsöz’de. Bu armağan için Orhan Kemal’e, Işık Öğütçü’ye ve Can Ersal’a teşekkürler…¹ Handan İnci / Hangi İstanbul? Ahmed Hamdi Tanpınar ve Orhan Kemal’in Gözünden Şehre Bakmak / Yıllık: Annual of Istanbul Studies 2 (2020) / s. 151-156.
Editor : Şerif SENCER
Editor : Şerif SENCER