Gündem

‘Neyi Neden Bilmek İstemeyiz’

Jacques Lacan, acılarının ardındaki nedeni anlamak amacıyla kapısını çalan ama gerçeklerle yüzleşmemek için de ellerinden geleni yapan hastalarının durumunu tanımlamak için “cehalet tutkusu” terimini kullanır. Düşünür ve sosyolog Renata Salecl de Cehalet Tutkusu (Çeviren

‘Neyi Neden Bilmek İstemeyiz’
26-12-2022 00:21

İÇSELLEŞEN ÖZETİ| CEHALET!

Düşünür ve sosyolog Renata Salecl, Cehalet Tutkusu (Çeviren: Şafak Tahmaz / Timaş Yayınları) adlı kitabında anlatı boyunca önemli düşünürlerin ve fikir insanlarının argümanlarına referanslarda bulunarak cehaleti nasıl içselleştirdiğimizi hem gündelik hayattan hem de önemli toplumsal olaylardan örneklerle açıklıyor.

“Cehalet bir tercih midir?” sorusunun peşine düşen, cehaletin yaşamımızdaki özellikle de ilişkilerimizdeki yıkıcı ve yapıcı rolünü tekrar düşünmeye davet eden Salecl, kitabı kaleme alma nedenini şöyle açıklıyor:

“Bu kitabı cehalet tutkusunun doğasını irdelemek için kaleme aldım diyebilirim. Bir yandan travmatik bilgiyle uğraşmaktan nasıl kaçtığımıza odaklanırken, bir yandan da toplumların mevcut düzeni koruyan güç yapılarını ya da ideolojik mekanizmaları sekteye uğratacak bilgileri inkâr etmenin yeni yollarını nasıl keşfettiklerini anlamaya çalışacağım.”

KASITLI OLAN VE OLMAYAN CEHALET'

Kitapta cehaletin birçok türüne değiniliyor; “stratejik, kolektif, koruyucu”... Ama Salecl kavramı temelde ikiye ayırıyor demek yanlış olmaz; “kasıtlı cehalet” ve “kasıtlı olmayan cehalet”.

“Kasıtlı cehalet”, yani “bilmemeyi seçmek”, toplumsal bağlamda sıklıkla karşımıza çıkıyor. Devletler, şirketler, yüksek mevkideki insanlar statülerini korumak için zaman zaman - özellikle kriz anlarında - bilmemeyi seçiyor, olanı görmezden geliyor ya da inkâr ediyorlar.

Covid 19 salgınının başında bazı devlet adamlarının salgına karşı takındığı indirgemeci tavır bu durumun en güncel örneklerinden biri.

“Kasıtlı cehalet”in gündelik yaşamlarımızda da kuşkusuz bir karşılığı var. Salecl’ın bu konuya verdiği en çarpıcı örneklerden biri, partnerlerden birinin ölümcül bir hastalığın pençesinde olduğu ve “hastalıksız hafta sonu” fikrini ortaya atan çift.

Hafta içi doktor kontrollerinde perişan olan çift, hafta sonu başladığında hastalıkla ilgili tek kelime etmiyor, onu görmezden gelerek kendilerini bu yıkıcı süreçten biraz olsun korumaya çalışıyordu.

KENDİLİK ALGISINI TEHDİT EDEN BİLGİ!

“Kasıtlı Olmayan Cehalet” ise travmalarımızla yakından ilgili. Salecl’a göre insanların bilgiyle, özellikle kendilik algılarını tehdit eden bilgiyle oldukça travmatik bir ilişkisi var.

Dolayısıyla kendilik algımızı, alışkanlıklarımızı, düzenimizi, ilişkilerimizi sürdürebilmek için travmatik olanı istemsizce bastırıyor, göz ardı ediyoruz ki bu da bizi en başa, Lacan’ın tanımına geri götürüyor.

Kitap karmaşık terimlerden uzak, yalın ve akıcı bir anlatımla kaleme alınmış. Renata Salecl, hastalık, travma ve savaş gibi okuru zorlayabilecek konuları irdelerken konuya tarafsız bir yerden yaklaşıyor; böylece okuyucu özneyle empati kurabiliyor, öz eleştiri yapabiliyor. Bu noktada kelime seçimleri ve dili kullanış biçimiyle okura ufuk açıcı bir okuma deneyimi sunan çevirmen Şafak Tahmaz’ın emeği de kutlanmalı.

Bugünü, bu çağın karmaşasını anlamak, bilgiyi konumlandırmak, düşünce biçimimizi yeniden şekillendirmek, ezber yaklaşımlarımızı yıkıp yeni tanımlar inşa etmek için Cehalet Tutkusu aydınlatıcı ve sorgulayıcı bir çalışma.


Editor : Şerif SENCER
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER