Sadece ÖZETİ| oturup bir şeyler izleyerek vakit geçirmek istediğiniz bir pazar günü veya hafta içi işten gelip zihninizi boşaltmayı iple çektiğiniz bir günde aklınıza gelen ilk fikir muhtemelen Netflix’tir. Hatta bazen izleyeceğiniz şeyi seçmek bile size zor gelir.
Netflix’in bu deneyimi iyileştirmek için kullandığı tekniklerden biri de üzerine geldiğimiz içeriğin anında fragmanını oynatmak. Düşününce mantıklı geliyor fakat bu özelliği derinlemesine inceleyince detaylarına çok şaşıracaksınız.
Her şeyden önce, “karar yorgunluğu” kavramına bir göz atalım.
Karar yorgunluğu denilen kavram, biz farkında olmasak da hayatımızın her alanında karşımıza çıkıyor ve kararlarımızı etkiliyor. Gün içinde sürekli seçimler yaparak zihinsel olarak yorulduysanız bir tükenmişlik hissiyatı duyabilirsiniz.
Bunun sonucunda, ufak tefek bile olsa kararlar almakta zorlanırsınız veya yanlış kararlar alabilirsiniz. İşte tamamen psikolojik olan bu sürece, karar yorgunluğu deniyor.
Yorgun bir günün ardından tabii ki karar yorgunluğu da devreye giriyor.
Yoğun bir iş veya okul temposunun ardından eve gelip beyninizi hiçbir şeyle meşgul etmek istemezsiniz, sorumluluklardan kaçarsınız, kararlar almaktan uzak durursunuz.
Böyle zamanlarda, izleyeceğiniz bir şeyi seçmek bile sizin için yorucu ve zor bir iş olabilir. Netflix de bu durumu iyileştirmek için içeriğimizin konusu olan tekniği kullanır. Tabii ki burada amaç, yalnızca bizim menfaatlerimizi düşünmesi değil.
Fragman izlemek, bizim o içeriği izleyip izlemememizde rol oynayan birincil etken.
Fragmanlar, içeriğin ne hakkında olduğuyla ilgili bizi bilgilendirir ve izleyip izlemememiz konusunda bir karara vardırır. Netflix’in başarmak istediği de bu karar sürecini hızlandırıp seçilen içeriğin oynatılmasına geçmektir.
Elbette iş zekâsına sahip en iyi beyinlerden bazılarını bünyesinde çalıştıran Netflix, dışarıdan gördüğümüzden çok daha fazla plan yapıyor.
Şirket, uygulamanın bu göz atma özelliğini kullanarak “tembellikten kaçınma” olarak bilinen psikolojik ilkeyi kullanıyor. Tembellikten kaçınmayı, “meşgul olduğumuzda daha mutlu olmamız” olarak da özetleyebiliriz.
Yavaş hareket eden bir asansör düşünün, hemen sinirimizi bozmaya başlıyor. Ya da otobüste giderken boş boş etrafı izlemek yerine telefonla oynuyoruz veya kitap okuyoruz değil mi? İşte burada tam olarak bu ilke devreye giriyor.
Peki Netflix bu ilkeyi nasıl mı kullanıyor?
Birinci amacı insanları eğlendirmek ve bunun yanında para kazanmak olan şirketin belki de en sinir bozucu yanı, sonsuz seçenekler içinden ne izleyeceğimize karar verme sürecimiz.
Seçenekler arttıkça, gezindikçe ve bir şey bulamadıkça daha çok canımız sıkılmaya başlıyor. Ancak üstüne geldiğimiz içeriğin fragmanı oynatıldığında bize, görsel-işitsel bilgiler veriyor ve “tembellikten kaçınma” ilkesinden gelen boşluk hissimizin kapanması sağlanıyor.
Dışarıdan basit gibi görünse de bu özellik gerçekten o kadar etkili ki daha sonra; Prime Video, Zomato ve YouTube gibi başka platformlar da kullanmaya başladı.
Kullanıcı odaklı platformlar, bu ilkeyi kullanarak müşterilerinin deneyimlerini daha iyi hâle getirip biz farkında olmasak da memnuniyetimizi sürdürüyorlar.
Hatta bunun en bilindik örneklerinden biri ise internet bağlantımız kesildiğinde Google'ın karşımıza çıkarttığı, boş kalıp orayı terk etmememizi sağlayan dinozor oyunu!
Kaynaklar: Choice Hacking, Workland, Science ABC
Editor : Şerif SENCER