Hafif ÖZETİ| oluşu, yıkanıp sayısız kez kullanılabilmesi ve pratik kullanım sağlaması gibi sebeplerden hayatımıza hiç düşünmeden dahil ettiğimiz plastik kapları, mikrodalgaya koymak ne kadar doğru?
Belki çok uzun zamandır aklınızı karıştıran bu sorunun cevabını verelim ve yiyeceklerimizi ve içeceklerimizi plastik bir kap içinde mikrodalgaya koymalı mıyız, koymamalı mıyız buna bakalım.
Ne yazık ki gıda ambalajlarından kahve fincanlarına kadar birçok plastik, zararlı kimyasallar içerir.
Bu kimyasallar östrojen ve testesteron gibi hormonları olumsuz etkileyebilecek bir güce sahiptir ve endokrin bozucu kimyasallar olarak adlandırılan bu maddeler, yediğimiz yemeklere de karışabilir. Peki nasıl?
Bunun gerçekleşmesinin temelde iki farklı yolu vardır. Kullandığımız plastikler zamanla aşınır ve yapısındaki bazı küçük parçaları kaybeder. Aşınan bölgelerden ayrılan parçalara mikroplastik adı verilir ve bu parçalar, biz farkında olmasak da yemeklerimize karışır.
Bir diğer yol ise endokrin bozucu kimyasalların ısıya maruz kalması sonucu, plastiklerden sızması ve böylelikle yemeklerimize karışmasıdır. Aslında plastiği mikrodalgaya koymak, durumu yalnızca biraz daha kötüleştirir. Çünkü plastik ısıtıldığında hem kimyasalların sızması hem de mikroplastiklerin dökülmesi daha olası bir hale gelir.
Gelelim plastiklerin içerdiği kimyasallara.
Plastik ürünlerdeki endokrin bozucu kimyasallardan bazıları, daha çok BPA olarak bilinen Bisfenol A ve flatatlar olarak adlandırılan bir kimyasal sınıfıdır. Aslında her iki kimyasal türü de plastiğin daha sağlam ve uzun ömürlü olmasına katkı sağlar fakat bir diğer yandan vücudun hormonlarını da olumsuz etkiler.
Özellikle BPA’lar 1960’lardan beri yiyecek saklama kapları, içecek bardakları ve biberon yapımında oldukça yaygın bir şekilde kullanılır. Bu madde, östrojen fonksiyonlarını taklit eder ve BPA’ların çok az miktarlarda olsa da tüketimi, büyük oranda böbrek problemlerine davetiye çıkarır. Bunun yanında flatat kimyasalına maruz kalmak da yüksek tansiyon ve kalp-damar rahatsızlıklarını bir hayli tetikler.
Bu noktada ilgili sağlık kurumları, farkında olmadan tükettiğimiz BPA’ların çoğunun, emilmeden vücudumuzdan atıldığını ifade ederek derin bir oh çekmemizi sağlıyor.
Hepimizin bildiği gibi, zararlı kimyasallara maruz kalma açısından bebekler ve çocuklar yetişkinlere göre daha fazla risk altındadır. Ancak BPA’nın 2012’den itibaren biberonlarda, 2013’ten itibaren ise bebek maması ambalajlarında kullanımı yasaklanmıştır.
Ayrıca uzmanlar, “mikrodalgaya konmaya uygundur” ibaresine sahip plastik kapların bile %100 güvenli olmadığını ve tehlikenin her zaman devam edeceğini vurguluyor.
Yine plastik maddelerde “BPA, flatatlar veya diğer potansiyel olarak zararlı maddeler kullanılmamıştır” ibaresiyle karşılaşılmadığı sürece de bu ürünlerde bu ve bunun gibi zararlı kimyasalların, yüksek ihtimalle var olabileceği ifade ediyor.
Özetle; plastikler, zaten kendi oluşumları sebebiyle zararlı kimyasallar içeren ürünlerdir. Üstüne üstlük onları mikrodalgaya ve bunun gibi ısı yayan çeşitli ev aletlerine maruz bırakmanın, insan sağlığı noktasında olumsuz etkilere sahip olduğunu söylemek mümkün.
Kaynaklar: Healthline, Scienceline
Editor : Şerif SENCER