
Fotoğraf:
ÖZETİ| MAHMUT TURGUT- Edebiyata şiirle başladınız ve yayımlanmış dört şiir kitabınız bulunuyor: Ertelenmiş Deniz, Harf Atışları, Taşkın Boşluk ve Sevgiye İnanır Zaman. Yazmaya
nasıl başladınız? Sizi şiire götüren nedenler nelerdi?Şiire ortaokul yıllarında yöneldim. Liseye geldiğimde ilk şiirlerimi yazmaya başladım. Göynük (Bolu) Lisesi açıldığında ilk öğrencileri
arasında yer aldım, 1978 yılı olmalı. O yıl ilk şiir yarışması düzenlendi lisede; arkadaşlarım katıldılar ama ben şiir yazmama ve şiir yazdığım bilinmesine karşın başvuruda bulunmadım.Katılımcılar birer birer şiirlerini okudular yazılı metne bakarak. Okuma faslı bittiğinde müdürümüz başka katılmak isteyen arkadaşımız var mı diye sordu. Arkadaşlar en arkada oturan beni işaret edip adımı söyleyince sahneye çıkmak zorunda kaldım.Bereket yazdığım şiir ezberimdeydi, okudum. Sonuçlar açıklandığında birinci seçilmiştim. “Arkadaşınız hem yazdığı şiirin niteliği hem de bu şiiri kendini vererek duygulu şekilde okuduğu için birinci seçilmiştir” demişti okul müdürü. Dünyalar benim olmuştu!Ödül olarak, Hemingway’in Silahlara Veda isimli romanını verdiler. Şiirin
adı “Bunalmak” idi ve aynı yıl
ilçede çıkan Göynük gazetesinde yayımlandı.Şiire götüren nedenlere gelince… Şiir, içten gelen bir şey, bir ruh durumu, bir varoluş tarzı. Dünyaya, nesnelere anlam verme çabası belki. Kierkegaard’ın varoluş için söylediği şiir için de geçerli sanırım: Kesin bir sığdırılamayan, apaçık bir nedene dayandırılamayan bir oluş, olagelme biçimi.-
İlk şiirlerinizin yayımlandığı dönemlerde ülkenin sizi etkileyen ortamı nasıldı?Ortamdan kastettiğiniz kültür ve edebiyat ortamı ise olumlu, üretken bir ortamdı.
İkinci Yeni şiirlerinin peş peşe yayımlandığı, edebi ortamın zengin olduğu bir ortamdı. Siyasi
olarak da 12 Mart etkilerinin, baskının
geride kaldığı, öykü, roman ve şiir kitaplarının art arda yayımlandığı bir ortamdı.Bilgi Yayınevi’nden çıkan Attilâ İlhan’ın,
Hasan Hüseyin Korkmazgil’in şiir kitapları, Sait Faik’in öykü kitapları, Oktay Akbal’ın o güzelim denemeleri, Hilmi Yavuz’un Cem Yayınevi’nden çıkan şiir kitapları, Nâzım Hikmet’in şiir kitapları, ilk aklıma gelenlerden.- Günümüz şiirini, bu şiirin dil ve imge boyutunu nasıl değerlendiriyorsunuz?Bu soruya
genel bir yanıt
vermek güç, hatta doğru değil bana kalırsa. Çünkü
farklı poetik metinler üretiliyor. Bir yanda anlatımcı şiiri üretenler, bir yanda Ece Ayhan tarzı anti-şiir yazanlar var. İmgeye aşırı yaslananlar, İkinci Yeni’yi andıran poetik tavrı sürdürenler var.Öte yandan lirikten vazgeçmeyenler; düzyazı şiire yönelenler, felsefi şiiri sürdürenler var. Gelenekten kopmayan, herhangi bir akıma ya da eğilime indirgenemeyecek şairler de var.İmge, felsefi açıdan, tinin hareket halidir. Şiirde ise, poetik evrenin metafizik yapısını somutlaştıran bir şey. Önemli olan, imgenin şiirde kullanılmasından çok, şiirde oynadığı rolün ağırlığıdır. Bu bir denge işi tabii, tutturamazsanız şiir biter.

- Şairin dayandığı felsefi bir zemin mutlaka vardır, diyorum. Şiir ve felsefeye dair neler söylemek istersiniz?Hayli kafa yorduğum, birden fazla yazı yazdığım bir konu. Zamana Baktım Petrarca’da* şiir ile felsefe
arasındaki ilişkiyi 21 fragmanda işleyip açıklamaya çalıştım. Yine Kelimeleri Sevmek’te* Yücel Kayıran poetikası üzerine yaptığım incelemede söz konusu ilişkiyi irdelemeye çalıştım.En genel anlamıyla insan dünyası felsefesiz olmaz. Dolayısıyla şiirin üretiminin de dayandığı bir felsefi zemin vardır. Her şairin bir metafizik dünyası vardır.Vurgulamakta yarar görüyorum: Felsefi şiir, düşünce liriği
gibi formlar olmakla birlikte bu durum, bir felsefi görüşün şiir biçiminde dile getirilmesi demek değildir. Zira yazmanın, düşünmenin, insana ve dünyaya bakmanın iki ayrı tarzıdır şiir ile felsefe. İlki sözcüklerle, imgelerle, duygularla yapılır; ikincisi kavramlarla, rasyonel düşüncenin
yöntem ve kurallarıyla.Dolayısıyla düşünce şiirinin ya da felsefi şiirin yapımı hiç de kolay değildir. Düşüncenin ağırlığını kaldırmaz şiir, buharlaşıverir. Şairin derdi, bir fikri savunmak, bir fikri okura
kabul ettirmek değildir. Şairin derdi
yeni bir gerçeklik, yeni bir
dünya kurmaktır.

Fotoğraf: MAHMUT TURGUT- Edebiyat yolculuğunuzu deneme ve aforizmalar türünde devam ettiriyorsunuz: Söz Lekesi, Zamana Baktım Petrarca, Kelimeleri Sevmek ve Uyuklayan Suların Adaleti*. Neden deneme - eleştirel deneme? Sizi bu türe neler yönlendirdi?Denemeyi Oktay Akbal’ın kitaplarından okudum ilk kez ve yer yer şiirsel tat aldığım bu denemeler, beni deneme okumaya yöneltti. Deneme okumayı şiir, öykü okumak kadar sevdim hep. Daha
sonra Fethi Naci, Mehmet H.Doğan, Asım Bezirci gibi yazarlardan eleştiri, eleştirel deneme yazılarını okumaya başladım.Dolayısıyla deneme ve eleştirel deneme yazılarını yazma duygusu da hem okuma zevkimden hem de okuduklarım üzerinde düşünmek ve bunları edebi okurlarla paylaşmak ihtiyacından doğdu.- Yaşadığımız bu dijital hız çağında edebiyat nasıl anlam kazanır? Kazanıyor mu?Bu konuyu da uzun bir inceleme-deneme yazımda (Kelimeleri Sevmek) irdelemeye çalıştım. Edebiyat neredeyse insanın var olduğu günden itibaren var olan, her çağda varlığını sürdüren bir tinsel etkinlik, bir kültürel olgu. Dolayısıyla içinde yaşadığımız dijital çağda da varlığını sürdürüyor, sürdürecek.Ben edebiyatı basılı metin, kitap ve dergi olarak algılayıp sevdim hep. Ama edebi metnin dijital ortamda üretilmesine ve paylaşılmasına da
karşı değilim. Bunun da edebiyatın yaygınlık kazanmasına, edebi metinlerin
çok daha çok okura ulaşmasına katkı sağladığına inanıyorum.İnançtan öte, bu konuda yapılan araştırmalar da var; söz gelimi Çin’de edebi metinleri
internet üzerinden okuyan insan sayısı (iki yıl önce) 333 milyon.- Bundan sonra okuyucalarınızı neler bekliyor?Yargısal Empati başlıklı yeni çalışmamda
sosyal psikoloji ile hukukun kesiştiği bir noktayı ele alıyorum. Konusunda ülkemizde yayımlanan ilk kitap olacak. Bunun dışında şiir ve deneme, eleştirel deneme çalışmalarım sürüyor.* Uyuklayan Suların Adaleti, İzan Yay., 108 s., 2022 / Zamana Baktım Petrarca, 2. baskı İzan Yay., 184 s., 2022 / Kelimeleri Sevmek, İzan Yay., 224 s., 2022 / Sevgiye İnanır Zaman, İzan Yay., 72 s., 2022.
Editor : Şerif SENCER