Ancak ÖZETİ| bu noktada bir problem daha var. Telefonları prizlerden kurtarmayı başardığımız dönem, Apple'ın MagSafe'i ortaya çıkardığı birkaç yıl öncesinde değil aslında yaklaşık 14 yıl önce başladı. Çoğumuzun bu durumdan haberdar olmamasının sebebi ise bu yenilikçi teknolojinin seneler önce pek rağbet görmemiş olması.
Peki kablosuz şarj teknolojisi hayatımıza ne zaman girdi ve şimdilerde oldukça yaygın bir şekilde kullanılan MagSafe bu konuda ne kadar başarılı?
Kablosuz şarj, gücü dock'tan veya şarj pedinden telefona aktarmak için elektromanyetik alanları kullanarak kablo ve fiş ihtiyacını ortadan kaldıran bir yenilik.
Aslında MagSafe ve bunun gibi diğer kablosuz şarj cihazları, endüktif şarj (inductive charging) kategorisine girmekte ve endüktif şarjın temelleri, 1990'ların başında Oral-B'nin ürettiği şarj edilebilir fırçalarla atıldı.
Ardından Visteon Corporation, 2007'de araçtaki farklı tanışabilir cihazlar için özel güç kablosu ihtiyacını ortadan kaldırmaya yönelik, araç içi bir kablosuz şarj teknolojisini tanıttı.
Elbette kablosuz şarj teknolojisi zamanla geliştikçe sunduğu yenilikler de değişim gösterdi. Bugün büyük telefon üreticileri tarafından benimsenen Qi gibi çeşitli kablosuz şarj alternatifleriyle, şarj pedleri ve cihazlar arasındaki uyumluluk sağlandı ve kablosuz şarj daha yaygın bir hâle gelmeye başladı.
Ayrıca Qi standardı da aynı şekilde endüktif şarj kullanarak bir nevi kablosuz güç aktarımına olanak sağlayan bir arayüz niteliğinde.
Büyük telefon üreticileri arasında bu teknoloji, Haziran 2009'da piyasaya sürülen Palm Pre ile başladı.
Palm Pre, cihaza güç iletmek için manyetik alanları kullanan ve Touchstone ismi verilen yerleşik bir endüksiyonlu şarj sistemiyle birlikte hayatımıza girdi. Kullanıcılar bu teknolojiyle birlikte kabloları takıp çıkarma derdinden kurtuldu ve telefon, Touchstone'a yerleştirildiğinde şarj işlemi otomatik olarak başladı.
Palm Pre'de kullanılan kablosuz şarj teknolojisinin arkasında, Kablosuz Güç Konsorsiyumu (WPC) tarafında geliştirilen Qi kablosuz şarj standı vardı. Böylelikle Qi, bu yenilikçi şarj sisteminin temelini atmış oldu.
Palm Pre'nin ardından Samsung da bu yenilikçi teknolojiye ayak uydurdu.
Samsung, 2011 yılında Droid Chargeback için ilk ticari kablosuz şarj cihazını piyasaya sürdü. Bunun yanında Galaxy S4 için de kablosuz bir şarj kapağı geliştirdi. Galaxy S6 ve S6 edge modelleri de kablosu şarjla gelen ilk cihazlardandı.
Qi standardını benimseyerek bu teknolojiye yeşil ışık yakan bir diğer telefon da 2012 yılında piyasaya sürülen Nokia Lumia 920 oldu.
Ancak bu teknoloji geçmişte pek bir rağbet görmedi. Ta ki Apple, bu yeniliği benimsemeye başlayana dek.
Apple elbette bu teknolojiden haberdardı ancak diğer markalar gibi aceleci davranmadı.
Bundan üç yıl önce iPhone 12 serisi ile birlikte tanıtılan MagSafe, Apple için bu yeni teknolojinin başladığının sinyallerini verdi ve MagSafe için kablosuz bir QI bobinini özel bir mıknatıs dizisiyle birleştirdi.
Elbette bu teknolojinin en dikkati çeken noktası; iPhone, AirPods ve Apple Watch'ları kablo derdiyle uğraşmadan şarj edebilmekti. Daha önce çeşitli markaların sunduğu bu yenilik dikkati pek çekmediğinden, toplumun büyük bir kısmı bu teknolojiyi Apple'ın başlattığını zannetti ve ilgi bir hayli fazla oldu.
Ancak MagSafe, Lightning kablodan daha pratik olmasına rağmen şarj etme noktasında çok daha yavaştı.
Bunun sebebi ise kablosuz şarj teknolojisinin olumsuz taraflarıyla ilgili. Örneğin ortam sıcaklıkları, MagSafe’in şarj hızını etkileyen önemli faktörlerden.
Lightning ve MagSafe’e 20 watt'lık bir adaptörle güç verildiğini düşünelim. Watt miktarı aynı olduğu için iPhone’un aynı hızla şarj olacağını düşünebilirsiniz ancak maalesef durum pek de öyle olmaz. Çünkü MagSafe’in kablosuz şarjı, Apple’ın resmî sitesinde de belirttiği gibi 15 watt ile sınırlıdır. Buna ek olarak aşırı ısınma başladığında bu hız, 7.5 watt'a düşer.
Yapılan bazı testler sonucunda bu güç azalması; MagSafe, telefona bağlandıktan sadece birkaç dakika sonra gerçekleşmeye başlar. Sonuç olarak iPhone, Apple Watch ve AirPods çok daha yavaş bir şekilde şarj olur.
Başka bir deyişle; cihazlar, Lightning’le yarım saat içinde %50 seviyesine ulaşırken MagSafe ile bu orana ulaşmak en az 1 saat alır. Ayrıca tek olumsuz yanı yalnızca bu da değil!
Cihazlar %50’den %100’e doğru ilerlerken Lightning ya da MagSafe oluşu fark etmeksizin şarj olma hızlarında yavaşlamalar görülür. Fakat Lightning kabloyla %100’e ulaşması sadece 1 saat sürerken MagSafe için bu süre, ortam sıcaklığına bağlı olarak 2 saat veya daha fazla olabilir.
Hatta MagSafe; iPhone, Apple Watch ya da AirPods çok fazla ısınırsa pilin zarar görmesini önlemek adına %80’in üzerinde şarj olmaya devam etmeyebilir. Aslında bu durum bir dezavantaj gibi görünse de Apple, pil sağlığını korumak için kabloyla pilin en fazla %80'e kadar şarj edilmesini öneriyor. Bunun detaylarını aşağıdaki içeriğimizde anlatmıştık.
Editor : Şerif SENCER