17. ÖZETİ| İstanbul Bienali’ne paralel bir etkinlik olarak düzenlenen “Senin de yaran, Rosa” Sergisi’ne ev sahipliği yapan dışarıdan gri, içerisi pembe bina. Restorasyondan geçmiş olmasına rağmen duvarları yaralı, ahşap kapıları kırılgan.
Küratörlüğünü Pelin Uran’ın yaptığı sergi adını, 49 yaşında kendisini Sen Nehri’ne sularına bırakarak intihar eden Romanya doğumlu, Alman şiirinin önde gelen temsilcilerinden Paul Celan’ın “Coagula” şiirindeki bir satırdan alıyor.
(Pelin Uran)
YARALANABİLİR OLMAK
Anne ve babasını Nazi kamplarında kaybeden Paul Celan’ın atıfta bulunduğu Rosa “acaba Rosa Luxemburg mu” sorusunu akılda tutarak Uran’ın eşliğinde gezdiğimiz serginin teması “yaralanabilir olma” ve kırılganlık durumu. Ses, video yerleştirmelerine genellikle dikkatle okunması gereken metinler eşlik ediyor. Güney Koreli Jang Minsung’un bir feribot kazasında hayatını kaybeden öğrencileri andığı eserinde ise Japon geleneksel şiiri “haiku”lar karşınızda. “Seyrettiğimiz o karda yağdı mı yeniden” satırları bir Oruç Aruoba çevirisi. Kurtuluş Rum İlköğretim Okulu’nun terk edilmiş sınıflarında, öğrenci sıralarında işleri olan, farklı disiplinlerdeki yabancı sanatçılar Türkiye’de ilk kez sergileniyor.
(Gordon Hall’ın “Beni aşağı kaldır” isimli beton heykel yerleştirmesi, okulun tören salonunun ters izdüşümü.)
Gregory Whitehead, Gordon Hall, Jang Minsung, Johanna Hedva, Lata Mani- Nicholas Grandi, Adelita Husni-Bey, Amal Kenawy’ye Alev Ersan, Gamzi Hakverdi ve Özgür Demirci eşlik ediyor. Pelin Uran her hangi bir kurum desteği olmadan düzenlenen sergi için feminist teorinin metodolojisini kullandığını söylüyor ki bunlardan bir tanesi yaralarımızla yüzleşmenin önemine dair. Kerteriz noktası ise her an yaralanabilir olma durumu. Evet aslında bu bir yaralarla yüzleşme sergisi. Zaten ağırlandığı mekânın terk edilmişliği de toplumumuzdaki yaralardan bir tanesi değil mi? Üstelik yüzleşmemiz gereken bir yara.
www.idrak34.comEditor : Şerif SENCER