Kurtuluş ÖZETİ| Savaşı utku ile sona ermiş ve sıra yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş çalışmalarına gelmişti. Gazi Mustafa Kemal Paşa, yeni alfabenin kabulünden sonra, 08 Ağustos 1928 tarihinde, İstanbul Sarayburnu Parkı’nda halka şöyle hitap etmiştir: “Bu ulus, utanmak için yaratılmış bir ulus değildir, övünmek için yaratılmış, tarihini övünçlerle doldurmuş bir ulustur. Ama ulusun yüzde sekseni okuma yazma bilmiyorsa bunun suçu bizde bu günün insanlarında değildir. Türk'ün karakterini anlamayarak kafasını bir takım zincirlerle saranlardadır. Artık geçmişin düzensizliklerini kökünden kazıma günlerindeyiz. Yanlışlıkları düzelteceğiz. Yanlışlıkların düzeltilmesinde bütün yurttaşların çalışmalarını islerim. Ulusumuz, yazısı ile kafası ile bütün uygarlık dünyasının yanında olduğunu gösterecektir…"
İsmet İno¨nu¨ ve Hasanogˆlan zı·yaretı·Türk Ocakları ve Halk Evleri devrimlerin yayılmasında büyük görevler yapmıştır. 1928–1935 öğretim yılları arasında, “Halk Mektepleri” sayesinde kent ve köylerde toplam olarak 778.192’si erkek, 307.967’si de kadın olmak üzere okur-yazar belgesini alanların genel toplamı 1.086.159’u bulmuştur. Bu kurumlar, pek çok yayın ve eser ortaya koymuş, pek çok insanın topluma kazandırılmasını sağlamıştır.
Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan, 1935 yılında TBMM’de yaptığı konuşmasında; “Ülkedeki 40.000 köyün 35.000’de okul ve öğretmen bulunmadığını” söylemiş ve eğitimin ortalama 3 yıl olduğunu ilave etmiştir. Eğitim tablosu bu durumda olduğunu bilen Atatürk, dikkatini ordunun zeki çavuş ve onbaşıları çevirmiştir. O çavuşlardan birini köyünde bir çocuğa ders verirken gören Atatürk, onların eğitilerek öğretmen yapılması talimatını Milli Eğitim Bakan Saffet Arıkan’a vermiştir.
1936 yılında Atatürk’ün direktifi üzerine Eğitmen Kursları kurulmasıyla, “Anadolu Aydınlanması” başlamıştır. 1937 yılında, İzmir ve Eskişehir, Kastamonu ve Kırklareli’nde olmak üzere dört “Köy Öğretmen Okulu” kurulmuştur.
Köy enstitüsünde marangozhaneYapılan bu iki deneyden sonra, 17 Nisan 1940 tarihinde “Köy Enstitüleri” kurulmuştur. Kısa sürede 21 sayısına ulaşan “Köy Enstitüleri” ne sadece köy çocukları alınıyor ve mezun olduktan sonra kendi köyünde öğretmen olması öngörülüyordu. Parasız yatılı olan bu okullar, köy çocuklarını cumhuriyet aydınlanmacısı ve devrimci olarak yetiştiriyordu. Verilen eğitim, yapıcı, yaratıcı, uygulamalı ve üretici idi. 1946’ya kadar amacına uygun çalışmalar yapıldı. Ancak bu çalışmalar toprak ağalarının ve karşı devrimcilerin hoşuna gitmedi. 1954 yılında, “Köy Enstitüleri’ tamamen kapatıldı ve yerine “Öğretmen Okulları” açıldı.
“Köy Enstitüleri”, açık kaldığı 12 yılda; 18.000 öğretmen, 2.000 sağlık memuru ve 8.000 eğitmen yetiştirmiştir. Bunların arasından pek çok yazar ve şair, müzisyen, ressam ve yönetici çıkmıştır. “Köy Enstitüleri’nin kapatılmasının üzerinden 70 yıl geçtiği halde birçok panelde ve söyleşilerde anılmakta ve hakkında yüzlerce kitap yazılmaktadır. Bu eğitim hamlesi, aydınlıktan korkanlarca yok edilmeseydi ne olurdu? Bu gün köylerimiz modern tarım ile dünya ülkeleriyle yarışır bir durumda olurdu. Atatürk Türkiye’si, O’nun istediği “Çağdaş” seviyelere ulaşır ve aşardı. Dünyanın beğendiği “Köy Enstitüleri” modeli yerine, her 2-3 yılda bir değişen eğitim modellerini uygulayarak, eğitimde, sağlıkta dünyada sonuncu olmaya mahkûm edildik. Demokraside ve insan hakları konusunda karnemiz kırıklarla dolu iken, şimdi de 4+4+4’lere mahkûm edildik.
Beş yıl içinde, yaşları 80 ile 90 arasında olan 30 Köy Enstitülü mezun ile yirmi saate yakın röportaj yaptım. Amacım, ileriye dönük ülkemiz eğitimine “Köy Enstitüleri Belleği”ni oluşturmaktır.
Hazırladığım “Köy Enstitüleri Destanı” belgeselimde; bu okulların kuruluşunun utkusunu, verdiği eğitimi ve kapanışının hüznünü anlatan Köy Enstitülü mezunu “Aydınlanma Neferlerinin” artık çoğu hayatta değil, bu nedenle röportaja devam etmem gerekiyor, kanısındayım.
17 Nisan 2023
Ahmet GÜREL
ADD Gyk Üyesi Genel Başkan Baş Danışmanı
Editor : Şerif SENCER