Günümüzde ÖZETİ| ebeveynler, bebekleri yaklaşık 16 ile 20 haftalık olduğunda onların cinsiyetleri hakkında bilgi sahibi olabiliyor. Bunun ardından doğumun öncesinde bebekleri için alışveriş yapıyorlar. Bu noktada çoğunlukla, kızı olacak olan ebeveynlerin pembe renkli ürünlere, erkek bebek bekleyenlerin ise mavi renkli ürünlere yöneldiğini görüyoruz. Peki neden bu renkler seçiliyor?
Baştan söyleyelim, bu yazıda ya da internette bakacağınız herhangi bir kaynakta bu konuya yönelik net cevaplar bulmanız pek olası değil. Zira araştırmacılar, bu konu hakkında hâlâ çalışmalar yürütüyor. Fakat elimizde, bu duruma neden olduğu düşünülen oldukça güçlü sebepler bulunuyor.
En başından başlayalım: Renk seçenekleri pek de yaygın değilken bebekler ve çocuklar nasıl giyiniyordu?
Franklin D. Roosevelt (1884)Maryland Üniversitesinde tarihçi olarak görev yapan ve içeriğimizin konusu üzerine yazılmış bir kitabı olan Jo B. Paoletti’nin söylediklerine göre, yüzyıllar boyunca erkek veya kız fark etmeksizin tüm çocuklar için beyaz elbiseler tercih edildi. Yani cinsiyet ayrımı yapılmadı.
İyi de neden beyaz elbise?
1900-1910 arasıBunun sebebiyse yine Paoletti’nin açıklamalarına göre bez değişiminin kolay olması ve rengin solacağı korkusu olmadan kıyafetlerin çamaşır suyuyla yıkanabilmesiydi. Yani tüm ebeveynler için pratik bir çözüm oldu.
Beyaz renk giyen çocuklar ne zaman farklı kıyafetler giymeye başladı?
Bu alışkanlık, çocuklar 6 yaşına gelene kadar devam ettirildi. Buradan sonra ise cinsiyetlerine göre belli bir renk seçmediler. Erkekler babalarının, kızlar ise annelerinin giydiği türdeki kıyafetlere yöneldiler. İlk saç kesimleri de 6 yaşına geldiklerinde yapıldı.
Eski video kayıtlara baktığımızda çocukların da yetişkinler gibi giyindiğini görürüz. Bunu, bahsettiğimiz durumun bir örneği olarak görebiliriz.
Pastel renkler yavaşça yaygınlaştı. Yaygınlaştıkları zaman da bir gecede “mavi erkeklere, pembe kızlara göredir” denmedi. Hatta düşündüğümüzün tam aksi bir durum gerçekleşti:
Akılda tutmamız gereken bir nokta bulunuyor. O da kıyafetlerde yaygın olarak görülen pastel renklerin sadece mavi ve pembe olarak ortaya çıkmamış olması. Aralarında başka birçok renk olduğundan mavi ile pembenin belirli şeylere özel görülmesi oldukça uzun zaman aldı. Renklerin bebek kıyafetlerinde yaygın görüldüğü zamanlar 1800’lü yılların ortaları.
Burada tahmin edebileceğimiz üzere birbirinden farklı renkler, cinsiyet ayrımı olmaksızın küçüklerde tercih edildi. 1900’lü yıllarda ise işler köklü şekilde değişmeye başladı.
Pembe rengin erkeklere, mavi rengin ise kızlara göre olduğu savunuldu. Hem de sebepleriyle birlikte
1918 yılının haziran ayında Earnshaw’s Infant Department yayını “mavinin kızlara, pembenin ise erkeklere göre” olduğunu söylemişti. Bunun sebebiyse aynı yayının bilgilerine göre, mavinin daha zarif ve yumuşak olarak algılanırken pembenin daha güçlü ve katı bir renk olması.
Ardından TIME dergisi de bunu destekler nitelikte bir tablo paylaştı
1927 yılında paylaşılan bu tablo, cinsiyetlere göre uygun renkleri içeriyordu. Bu tabloda kullanılan bilgiler ise ABD’nin önde gelen kıyafet satıcılarından alındı. Bu bilgiler de erkek çocuklarının pembe, kız çocuklarının ise mavi renk giymesini destekliyordu.
Fakat bunlar herkes tarafından kabul gören açıklamalar değildi elbette. Cinsiyete göre renk ayrımı henüz yaygın olmadığından daha çok ‘göz ya da saç rengine uyumlu giden’ kıyafetler tartışılıyordu.
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından, yani 1940’lı yıllarda günümüzdeki ‘kızlar için pembe, erkekler için mavi’ anlayışı hâkim oldu:
Bu noktada Paoletti, konunun artık pazarlamayla ilgili olduğunu söylüyor. Zira söz konusu savaşın ardından kadınlara yönelik her üründe pembe renkler tercih edilmiş. Buradan sonra pembe renk, zaman içinde maskülen olmayan durumlara daha uygun görülmüş.
1960 yılına gelindiğinde bir nebze de olsa eskiye geri dönüldü. Buna ise başta zamanın cinsiyet eşitsizliği sebep oldu.
Bu zamanlarda gerçekleşen feminizm hareketi, beraberinde unisex kıyafetlerin tekrar tercih edilmesine de sebep oldu. Fakat bu sefer kız çocukları, bir nebze maskülen giyinmeye başladı. Bunun sebebiyse Paoletti’nin söylediklerine göre, zamanın ebeveynlerinin kendi kız çocukları için daha fazla fırsat istemesiydi. Kadın haklarının bu dönemde pek ön planda olmadığını hatırlamakta fayda var.
1985’e kadar, feminist hareketin de etkisiyle unisex kıyafetler yaygındı. Peki sonra ne oldu?
Cinsiyete göre üretilen ürünler tekrar yaygınlaşmaya başladı. Paoletti’nin bunu bağladığı iki sebep var. Bunların ilki doğumdan önce bebeğin cinsiyetini öğrenebilme avantajının yaygın oluşu. Diğer sebep ise buna bağlı olarak gelişen, bebek ürünlerinin farklı cinsiyetlere göre seri üretimi. Yani satıcıların cinsiyetlere özel ürünler üretmesi (havlular, bebek bezleri vb).
Bu durumun yaygınlaşmasıyla ebeveynler bebekleri için alışveriş yapmaya çıktıklarında belirli bir cinsiyete özel üretilmiş ürünlere yönelmeye başladı. Elbette bazı ebeveynler, sırf bebeklerinin cinsiyetini vurgulamak için de bu ürünlere yönelince süreç daha da hızlandı. Yani kabaca, feminist hareketle bastırılan bu renklerin tekrar ortaya çıkmasında teknolojinin, yaygınlaşmasında ise paranın rol oynadığını söyleyebiliriz.
Ek olarak Paoletti'nin açıklamasına göre bu zamanın feministleri, söz konusu kıyafetlerin kız çocuklarını diğerlerinin gerisinde bırakacağını düşünmedi.
1980’lerden günümüze…
Bu yazıyı okumadan önce bu durumu hiç sorgulamamış olabilirsiniz. Ya da aileniz bu durumun her zaman böyle olduğuna inanıyor olabilir. Araştırmacıların bile emin olmadığı bu konuları sorgulamıyor diye kimseyi suçlayamayız. Zira bunlar doğduğumuz andan itibaren toplumun bilincimize yerleştirdiği kurallar sayılır. Bilmemek değil öğrenmemek ayıp diyelim.
1980’lerde olduğu gibi şirketlerin pazarlama stratejileri hâlâ bu ürünlerin belirli renklerle belirli bir cinsiyete satılmasını destekliyor. Elbette bu sadece bizim ülkemizde olan bir şey değil.
Paoletti’nin dışında birçok araştırmacı, aynı konu üzerine çalışma yaptı. Ve yapılan çalışmalar sonucunda renklerin cinsiyete özel bir şekilde ayrılmadığı kanıtlanmış oldu.
Editor : Şerif SENCER