Olağanüstü ÖZETİ| dönemlerde birikerek gelen sorunlar daha da büyür. Olağanüstü dönemlerin olağanüstü sorunları olağanüstü çözümleri gündeme getiriyor.
Son dönemde dünyada yaşanan olaylar ile ilgili bir yazıya Karl Marx’ın Komünist Manifestosu’nun girişindeki “Avrupa’da komünizm hayaleti dolaşıyor”dan yola çıkarak “Dünyada dolaşan bir hayalet: Kamulaştırma” başlığı konulmuştu. Kamuculuk hayalet değil, günümüzün gerçeği, içine girilen, pandemi ile daha da hızlanan yeni dünya düzeni sürecinin bir olgusudur ve dünya genelinde yükseliyor.
İNGİLTERE ÖRNEĞİ
Yükselen kamuculuk dünyanın birçok ülkesinde neoliberal tahribata karşı bir çözüm olarak gündemdedir. Öyle ki neoliberalizmin merkezi İngiltere’de önce Galler, daha sonra da İskoçya demiryolları işletmelerinin kamulaştırılması kararı alındı. Bunu Manchester’da özelleştirilen şehiriçi otobüs işletmesinin kamulaştırılacağı kararı izledi.
Hollanda merkezli bir araştırma ve düşünce kuruluşu olan Transnational Institute’un verilerine göre 2000–2019 arasında 58 farklı ülkede 2 bin 400 kent çeşitli hizmetleri kamulaştırdı.
İspanya bu dönemde sağlık, enerji, eğitim gibi çeşitli sektörlerde 105 yeniden belediyeleştirme gerçekleştirilmiş. Bu sayı Almanya’da 255, ABD’de 81, Fransa’da ise 150’nin üzerinde. Araştırmaya göre Avustralya dışında tüm kıtalarda su yeniden kamulaştırılıyor.
TÜRKİYE’DEKİ DURUM
Dünya genelinde yükselen eğilim Türkiye’de de yaşanıyor.
Kamuculuk 1945-80 arasında altın çağını yaşadı. 1960’ta kalkınma plancılığının benimsenmesi güçlü bir kamucu anlayışın geliştirilmesini sağladı. 1970’lerde dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de maden, petrol, toprak reformu başlıkları altında devletleştirme ve kamulaştırma ile ilgili bir dizi düzenleme yapıldı, TBMM’de kamuculuk ile ilgili çok sayıda yasa çıkarıldı.
Ama bu alandaki düzenlemeler, özelleştirme rüzgârının estiği 1980’lerde bu ideolojinin Türkiye’deki temsilcisi Turgut Özal döneminde peş peşe değiştirildi, bu yasa ve düzenlemelerle oluşturulan yapılar dağıtıldı birimler özelleştirildi.
SÜREÇ TERSİNE DÖNÜYOR
Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, KİT’lerin Özelleştirilmesi Yasası’nın onaylanması üzerine 25 Kasım 1994’te Meclis’te yaptığı konuşmada, “Son sosyalist devleti yıktıklarını” ilan etmişti. Çiller, özelleştirme sayesinde, “Eğitimin önünü açtıklarını ve daha iyi sağlık hizmeti vereceklerini” söylüyordu. Ama şimdi o süreç tersine dönüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 3 Mart 2021’de “Kamu İktisadi Teşebbüslerini gerekiyorsa yeniden yapılandıracağız” dedi.
Eski adıyla Et Balık Kurumu yeni adıyla Et Süt Kurumu güçlendirilerek yeniden hizmete sokuldu. Eski tanzim satışlara benzer satışların yapılması için Tarım Satış Kooperatifi adıyla 1000 market açıldı.
Bunlar Almanya, İngiltere ve diğer ülkelerdeki iktidarlar gibi Türkiye’de de AKP’nin tercih ettiği yöntemler değil, içine girilen yeni dünya düzeni sürecinin kaçınılmaz sonucudur, yaşamın gerçeğidir.
"KAMUSAL İNSAN"
Konunun başka bir noktasına dikkat çekmek istiyoruz.
Pandemi gibi olaylarda kamuculuk açısından devletin önemi görüldü. Aynı şekilde su ve şehiriçi ulaşım örneğinde görüldüğü gibi kamuculuk konusunda yerel yönetimlerin de önemli bir yeri var.
Eğitim, sağlık ve güvenliğin özelleştirildiği, emeğin ve toprağın metalaştırıldığı bir dönemde yapılan özelleştirmelerle aynı zamanda devletsizleşen bir toplum oluşturulması amaçlandı. Konuya bir de bu açıdan bakmak gerekir.
Son söz: Kamuculuğun olmazsa olmazı “kamusal insan”dır.
KAMU KARŞITLIĞI TUTMADI
Kamulaştırma ve devletleştirmeler 1960’ların ortasında dünyada zirveye ulaştı. 1974 yılında Birleşmiş Milletler Devletlerin Ekonomik Hakları ve Görevleri Sözleşmesi ile devletlerin kendi topraklarında faaliyet yürüten yabancı yatırımları düzenleme, denetleme yetkileri kapsamında millileştirme ve kamulaştırma hakları tanındı. 1980’lerde tersine çevrilen bu süreç, ideologları ve siyasal gücü elinde bulunduranların bütün çabasına rağmen tutmadı, kamuculuk karşıtı politika ve uygulamalar başarısız olduğu için kamuculuk yeniden yükseliyor.
www.idrak34.comEditor : Şerif SENCER