Kanal7 ÖZETİ| Medya Grubu Yönetim Danışmanı Muzaffer Şafak, gelişen teknolojinin televizyon ve radyo yayıncılığına etkisine ilişkin dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
İşte Şafak'ın o yazısı;
Günümüzde gelişen teknolojilerin baş döndürücü hızı, tüketim ve üretimin dizginlenemeyen ivmesi nedeniyle hep ve enlerin öne geçmesiyle insanlar sanıyoruz mutluluktan adım adım uzaklaşıyorlar.
Teknoloji, özellikle yayıncılık ve diğer mecralarındaki yeni ve ilginç buluşlarıyla hız kesmeden devam ediyor. Elbette bunu belirleyen ve lokomotif etki yapan, dilimize pelesenk olan Z kuşağı gerçekleştirmektedir.
Gerçekten de bu jenerasyonun her alanda belirleyici ,değiştirici ve planlayıcı etkisi her alanda ve her geçen gün artmaktadır.
Televizyon yayıncılığına dönersek elbette bu sektörü de eleştirmeliyiz, tek kaygının raiting uğruna, biteviyelik, benzer programların sürekli tekrarı, haber programlarının her kanalda ayni olması, hitap, içerik kıtlığı, reklamların senkronize başlaması, ayni anda yayınlanması, her kanalda sabah kuşağı kadın programları yayınlanması da ne yazık ki izleyicinin bunları talep etmediği anlaşılıyor. Tuhaf olan ise herkesin bundan şikayetçi olmasına rağmen bu tür programların devam etmesi.
Peki tüm bunlar olurken, özellikle televizyon yayıncılığında gelişme ve teknik ilerlemeler ne düzeyde ? hangi iyileştirmeler yapıldı? HD yayınların başlamasından bu yana Türk Televizyon yayıncılığında yayın çözünürlüğün arttırılması konusunda bir gelişme oldu mu? Elbette hayır, hatta pandeminin de etkisiyle yayın kuruluşları teknik altyapılarında iyileştirme yada köklü düzenleme yapamamışlardır.
Ancak, ülkemizde uzun bir süredir satılmakta olan Televizyon alıcı panellerinin neredeyse % 90’ı 4K ve HBBTV özellikli olmasına rağmen yayın kuruluşları neden HD yayınlarını hala sürdürüyor? Televizyon panel ekran boyutlarının 40 inch ve üzerine çıkması, duvardan duvara panellerin kullanılmaya başlamasıyla Standart Defination (SD) yayınların hala devam etmesi de çelişki gibi görülmektedir. SD yayınların büyük ekranlarda izlenmesi görüntü kalitesi sorunu nedeniyle tercih edilmemektedir. Bu olumsuzluğa rağmen hala majör kanallar tarafından bu format devam ettirtilmektedir.
Diğer bir soru ise, 4K yayınlar, neden TV panellerinin büyük bir kısmını bu yayını alacak özellikte olmasına rağmen ülkemizde 4K yayınlar başlayamıyor? 8K çözünürlüklü yayınların ise yıllar öncesinde gelişmiş ülkelerde başladığını biliyoruz.
İzleyici, diğer ülkeleri ve teknolojik gelişmeleri yakından takip ediyor. Nerede ne iyi, faydalı, verimli ,kaliteli ve ekonomik ne varsa biliyor ve talep ediyor.
Faydacılık , yeni nesille birlikte önceki nesiller üzerinde de etki yaratmaya başlamıştır. İzleyici ve dinleyici İnternet yayınlarında olduğu gibi edilgen olmaktan çok etken ve interaktif olmak istiyor ,klasik Televizyon iletim tekniği ile interaktivite mümkün değil. Ancak, ülkemizde 2 milyon adede ulaşan HBBTV panel sayılarının daha da artmasıyla izleyici yakında bu konfora ve imkana da kavuşmuş olacak.
Teknolojinin ve anında bilgiye ulaşmanın etkisiyle Kül yutmayan ve eldeki ile yetinmeyen yeni bir kuşak yetişiyor.. Sosyologlarla birlikte yayın kuruluşları da derinlemesine bu gerçeği incelemeli. Bu kuşak her alanda olduğu gibi özellikle yayın alanında da belirleyici olacağı anlaşılmaktadır.
Yayın içeriklerinde de benzer değişimlerin etkilerini yakında göreceğiz. Güncel olan ve habercilerin de diline yerleşen, kartların yeniden karılması metoforu televizyon ve radyo yayıncılığı için de uygulanmalı ve dikkate alınmalıdır.
İzleyici her geçen gün klasik haber kanallarından uzaklaşıyor. Ekranlarda neredeyse her gün, siyasi, ekonomik ve politik benzer konular, benzer konuşmacılar ve konuşmacılar gibi davranan ve konuklarını raiting uğruna kızıştıran, insicamlarını etkileyen, konuşmaları bölen, tansiyonu isteyerek yükselten, konuklarından çok kendi düşüncelerini anlatmaya çalışan dersini pek çalışmamış Moderatörleri! izleyici artık pek de önemsemiyor. Bu tür yayınlardan, çok sayıda izleyici olumsuz etkilenmektedir. Yayın kuruluşları ve yöneticileri dil kullanımı, diksiyon, anlatma tekniklerini hayata geçirmelidir.
Ancak, çok sayıda haber kanalı bu yöntemleri bıkmadan biteviye tekrar ediyor. Aslında bu alanda profesyonel örnekler hayli çok, incelendiğinde; David Rubinstein, Walter Cronkite ve diğer benzerlerinde olduğu gibi, konusuna hakim, doğaçlama yapmaktan kaçınan, sistematik, ufuk açan, analitik, fiziğinden çok sunumu ile ön planda olmaya çalışan kaliteli Moderatör örnekleri Avrupa ve Amerika’da program yapan çok sayıda yayın kuruluşunda yer alıyor.
Televizyon sektöründe bu gelişmeler olurken Radyo yayıncılığında ise durum pek de iç açıcı gözükmüyor. Türkiye’de toplam ulusal bölgesel ve yerel lisanslı radyo sayısı 1000 adedin üzerindedir. Sadece İstanbul gibi büyük bir megapoldeki terrestrial radyo yayıncı sayısı 100 adettir. Bu sayıya internetten iletilen radyo yayınları dahil değildir. Yurtdışı benzer şehirlerdeki karasal yayın sayısı 50 adedi geçmemektedir. Ülkemizde bu kadar çok yayıcının olması, yayınların teknik ve içerik kalitesine de olumsuz etki yapmaktadır.
Yerel radyo yayıncılığının stratejik önemi yüksektir. Açık iletim tekniği olan uydu yayıncılığında değişik sebeplerle kesinti ihtimali varken, yerel yayınlar uydu yerine karasal linkleri kullanmaları nedeniyle bu olumsuzluktan etkilenmezler, bu da yerel yayıncılığı ülke güvenliği açısından da önemli ve stratejik hale getirmektedir. Bu iletim yöntemi ile kesintisiz yapılan yayınlar tabii afetlerde de bölgesel ve yerel fayda sağlayacaktır.
Yerel ve karasal yayın yapan lisanslı radyo yayıncı sayısı toplam radyo yayıncı sayının içindeki payı çok yüksektir. Yerel yayıncılar enerji ,RTÜK payları, yıllık frekans kiraları ve diğer işletme giderlerinin yükselmesi nedeniyle özellikle küçük illerdeki yerel yayıncılar yayınlarını sürdüremez hale gelmiştir. Diğer ülkelerdeki gibi özellikle yerel radyo yayıncıları ekonomik olarak desteklenmelidir.
Radyo yayıncı sayısının yüksek olması ve her geçen gün radyo reklam Pazar büyüklüğünün azalması rekabetin artmasına yol açmaktadır. Bu durum toplam içerik ve teknik kalitenin de düşmesine yol açmaktadır. Teknik kalite, elbette Televizyon tekniğindeki kadar dinleyicide olumsuz etki yapmayabilir ancak, yayın içerikleri, programcılar, sunucular, konuşmacılar, konuklar ve kullanılan dil vs. sorun çıkarabilmektedir.
Ülkemizdeki İzleyiciler ve dinleyiciler yurtdışı örneklerinde olduğu gibi yayınların içerik ve teknik kalitesinin daha yüksek olmasını bekliyor.