İthaki ÖZETİ| Yayınları'ndan üç yeni kitap: Sürekli birbirinden farklı işlerde çalışan, kalıcılık peşinde bir kişinin hikâyesi Geçici (Hillary Leichter / Çeviren: Tülin Er); bu dünyada bir amacı olmadığını düşünen Burak'ın hikâyesi Masa, Bayrak, Sandalye (Serhat Çelikel) ve fantastik dünyasında tanrıların faniler üzerindeki acı oyunlarını anlatan Ölühane Kapıları / Malazan Yitikler Kitabı 2 (Steven Erikson / Çeviren: Cihan Karamancı)
GEÇİCİ
Geçici (Hillary Leichter / Çeviren: Tülin Er) sürekli birbirinden farklı işlerde çalışan, kalıcılık peşinde bir kişinin hikâyesini anlatıyor. Kalıcılığa giden yolda, mütemadiyen yeni bir işe yerleştirilen, sorumluluğu neyse onu yerine getirip sıradaki “yerleştirme”yi bekleyen bir Geçici… İşi ise her şey olabilir; büyük bir şirketin Yönetim Kurulu Başkanı’nın yerine bakmak, bir korsan gemisinde çalışmak, bir evin kapılarını açıp kapamak, hatta bir katilin yardımcısı olmak…
PEN / Hemingway İlk Roman Ödülü adaylarından Geçici, sürrealist bir mizah anlayışı ile kapitalizm eleştirisinin iç içe geçtiği, iş dünyasındaki görünmez tehlikeleri sergileyen, sıradan yaşamın tuhaflığına dikkat çeken, kimliğimizi nasıl inşa ettiğimizi irdeleyen, günümüzün laneti “esnek ekonomi” sorununa eğilen, hem ciddi hem alaycı bir manifesto.
“Bir Salvador Dali tablosu çağdaş bir roman olarak yeniden tasarlansaydı bu kitap ortaya çıkardı.” Parade“Leichter, sorduğu şu soruya dengeli bir cevap sunuyor: Her şey iş olarak kabul edildiğinde, onun dışında kalmak nasıl mümkün olabilir?” VultureMASA, BAYRAK, SANDALYE
2009’da Renkzaman, 2012’de Pencere, 2016’da Karlar Altında Körler Ülkesi adlı kitapları yayımlanan Serhat Çelikel, ikinci romanıyla okur karşısında.
Masa, Bayrak, Sandalye bir dostluk hikâyesi. Romanın başkişisi ve anlatıcısı konumundaki Burak’ın, ev arkadaşları Ece, Cemil ve hem evlerine hem aralarına sonradan dahil olan Yasemin’le yaşadıkları, onlarla birlikte kendini yeniden ve durmadan keşfetme hâli ve dünya üzerindeki her şeyin geçip gidiyor oluşu, bu hikâyenin temel taşlarını oluşturuyor. Roman boyunca paylaşılanların uçuculuğunu ise Burak’ın aralıklarla yinelediği cümle temsil ediyor: “Kimseye zararım yok, galiba bu dünyada bir amacım da yok.”
Çelikel, kendi hâlinde dört üniversite öğrencisinin hayatında olan biten ufak tefek şeyleri mevsim mevsim anlatırken, önce bu olağan akışı bozan olağandışı olaylara, sonra da romanın var olma sürecine dahil ediyor okuru. Bu duraklar, romanın bir dostluk hikâyesinden fazlası olduğunun kanıtı.
"Burak kendisini de taklit etmelerini bekledi fakat henüz aralarına katılmış Yasemin’in bile saçlarını tepesinde topladığı zamanlarda yaptığı bir hareketle dalga geçildikten ve buna gülündükten sonra başka gülünçlüklere geçildi. Kendisini taklit edecek olsa bunun nasıl bir hareket olacağını düşündü, aklına bir şey gelmiyordu. Sürekli kullandığı bir hareket, bir kelime, bir yüz ifadesi düşündü ama böyle bir şey de bulamadı. Bazen karşıdaki nasıl konuşursa, nasıl davranırsa kendisinin de buna hemen uyduğunu, karşısındaki gibi şeyler söyleyip, karşısındakine benzer hareketler yaptığını düşünür ama buna canını sıkmazdı. Burak’ı diğerlerinden ayıran bir şey muhakkak olmalıydı, bir ilginç yan, yalnızca ona has bir şey olmalıydı. ‘Yok,’ diye düşündü. ‘Bu hayatta hiçbir amacım da yok.’"
ÖLÜHANE KAPILARI / MALAZAN YİTİKLERİ KİTABI 2
Ölühane Kapıları / Malazan Yitikler Kitabı 2 (çeviri:Cihan Karamancı), zamanın ve kumların ölü uygarlıkların üzerini örttüğü, bir zamanlar denizken artık ölümcül güneşin kavurduğu Kutsal Raraku Çölü'nde geçiyor.
Malazan İmparatorluğu hâkimiyeti altındaki Yedi Kent kıtasında esen sıcak çöl rüzgârlarında bir isyanın fısıltıları taşınıyordu. Raraku Çölü’ndeki saklı bir vahada, Sha’ik ismindeki peygamber, Dryjhna Kıyamet Kitabı’nın eline teslim edilmesini bekliyordu. Kehanete göre, Sha’ik kitabı açtığında, intikam tanrıçası uyanacak ve Yedi Kent hürriyetini geri almak için ayaklanacaktı.
Yedi Kent kıtasında gerçekleşmeyi bekleyen tek kehanet bundan ibaret değildi. Hayvan cismine bürünebilen şekildeğiştirenler, verilmiş kadim bir sözün peşinden Yedi Kent’e akın ediyor, hem çölde hem de büyülü kovanlarda birbirleriyle çatışıyorlardı. Kana susamış çöl kumlarını besleyen bu çatışmalar, Yedi Kent’i hiç olmadığı kadar tehlikeli ve korkunç bir yer hâline getiriyordu.
Tanrıların faniler üzerindeki acı oyunları devam ediyor, kumlara gömülü sırlar keşfedildikçe fanilerin entrikalarının ne kadar önemsiz olduğu açığa çıkıyordu. Ancak ne tanrıların ne de fanilerin hesaba kattığı bir gerçek vardı: Tanrılar da entrikalara kurban gidebilirlerdi.
“Steven Erikson okurun gerçeklik algısını değiştiriyor.” Stephen R. Donaldson“Elinizden düşüremeyeceğiniz, soluk soluğa, George R. R. Martin'in eserlerindeki vahşiliğe sahip bir kitap.”Elizabeth HaydonEditor : Haberpanelim