Uğur ÖZETİ| Dündar 2 köşe yazısında eski Meclis Başkanı İsmail Kahraman'ın "İzmir'in kurtuluşunda tek kurşun atmadık" dediği iftirasının yanında yürütülen projelerle ilgili de bilgileri çarpıtarak İsmail Kahraman hakkında itibar suikastına girişti. İsmail Kahraman çirkin iftira ve iddialara yazılı cevap verdi.
İşte İsmail Kahraman'ın Uğur Dündar'a cevabı:
SAYIN DÜNDAR ;
Sözcü Gazetesi'ndeki köşenizde , 2 ve 4 Eylül 2022 tarihlerindeki yazılarınızı okudum . Rize'nin Fethinin 561.Yıldönümünü Kutlama Töreninde yaptığım konuşmayı , bağlamından koparıp çarpıtanların beyanlarının doğru olduğunu kabul ettiğinizi gördüm Konuşma metnimi ekte iletiyorum . İki hususta görüşlerimi aktarmak isterim ;
Birincisi; "İstiklâl mücadelemizde tek kurşun atılmadı." diye bir beyanım yoktur . 1918 yılı başında, harpten çekilme kararı alan Ruslarla, topraklarımızı terk ederlerken herhangi bir çatışmamız olmadı, dedim. Diğer cephelerde ise ; ordumuz , milis güçlerimiz ve halkımızla birlikte , düşmanlarımızla çarpıştık , mücadele ettik. Kafkas ordumuz ile yaptığı savaşlar neticesinde Rusya, Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerimizde birçok il ve ilçemizi işgal etti. Rusya ; 1914'te on iki milyon askerle İngiltere ve Fransa'nın yanında yer aldı. 1917 İhtilâli'nde çarlığın sona ermesi ve Bolşeviklerin iktidara geçmesi üzerine harpten çekilme kararı alınca girdiği yerlerden ayrılıp gittiler . Rize'den 2 Mart 1918'de ayrıldılar. Sahil boyundaki 6 ilçeden de birer gün ara ile ayrıldılar. Her yıl, yediden yetmişe kurtuluş günü diye anma yapıyor, işgal anılıyor, esaret ve kölelik hatırlatılıyor.
Bunun tarih şuuruna, manevi ve milli duygulara uygun olmadığını düşünüyorum , yanlış buluyorum. Şahsi kanaatim bu... Zaten kazandığımız zaferleri kutlarken , bölgedeki şehirlerin kurtuluş törenlerini de yapmış oluyoruz .
Birinci Dünya Savaşı'na Almanya'nın yanında katıldık. İki milyon dokuz yüz bin askerimizle dokuz cephede savaştık . Bir milyon elli bin kaybımız oldu , bunun dört yüz bini şehittir . Dedem Yemen'de , ailenin tek oğlu olan dayım da Sarıkamış'ta şehit oldu . Bayrağımızdaki kırmızı renkte ceddimin kanı var . Şehitliğin ulviyetine inanan cihangir bir milletiz . Her ailede bir şehit veya gazi vardır, varisleri istiklâl madalyalarını şerefle taşımaktadırlar.
1.Dünya Savaşı'na girmemeliydik. Büyük yıkıma uğradık . Dört yüz çadırlı bir aşiretten; üç kıtaya , yedi denize hükmeden bir cihan devleti doğurduk. Yirmi milyon kilometrekareye ulaştık. 1910 yılında topraklarımız, dokuz milyon yüz bin kilometrekare idi . Savaşı sona erdiren 30 Ekim 1918 Mondros Antlaşması'nda , beş milyon beş yüz bin kilometrekare toprak kaybetmiştik . İstilaya uğradık . Yağmaladılar bizi . Meriç Irmağı ile Ağrı Dağı arasına sıkıştırıldık . Petrolümüz , madenlerimiz , boğazlarımız gitti , soyulduk . Narin bir söğütten koca bir çınara dönüşen muhteşem ağacın köklerini kuruttular . Hangi vatansever bu hicranın acısını iliklerine kadar hissetmez. Evet , harbe girmemeliydik . Cumhuriyet dönemimizde , tarafların bütün sıkıştırmalarına rağmen İkinci Dünya Harbi'ne katılmama başarısını gösterdik. Hukukun yanında tarih, ikinci ilgi alanımdır. Siyasi tarihimizi de, medeniyet tarihimizi de iyi bilirim . Tarih bilincinden yoksun idareci; pusulasız deniz kaptanına benzer . Tarihi öğrenemeyenler, onu tekrar yaşamak zorunda kalırlar. Tarihimizi peşin hükümsüz , tarafsız ve objektif bir bakışla iyi bilmeli ve incelemeliyiz.
İkinci husus; Çanakkale Şehitleri Anıtı'nın bakım ve onarımı konusudur . Anıtlar ve abideler devletlerin tapularıdır. Çok ciddi bir şekilde korunmalı , yaşatılmalıdırlar . Bu konu her kültür bakanının ve ilgili kurumların öncelikli görevlerindendir. Benden önceki ve sonraki bakanlar gibi gereken hassasiyeti gösterdiğime inanıyorum. İçinde yer aldığım Refah Partisi ile Doğruyol Partisi'nin ortaklığı ile kurulan 54.Refahyol - Erbakan, Çiller Hükümeti , siyasi tarihimizin çok başarılı, örnek çalışmalar yapan hükümetlerindendir . Ne yazık ki bir yıl iki günlük bir ömrü oldu. Güzelim hükümet , Türkiye'mizin gelişmesini istemeyen iç ve dış odaklarca sona erdirildi. Bugün Erbakan minnet ve özlemle anılıyor , uyum içindeki hükümet takdir ediliyor. Meşhur deyim ile " Bad'el Harab - ül Basra " " İş işten geçtikten sonra". Hükümet bir ibadet aşkı ile çalıştı. Kısa zamanda çok ve büyük işler başardık. İnşaat sahasında da eserler ortaya koyduk. Bunlardan birisi de Sarıkamış Şehitliği'dir. Projesi, plana konulması , yıllık icra planına girmesi , ihalesi , temel atılması ve açılışı bana nasip oldu . Bahtiyarım . Zamanımızda; ihalelerde özel fiyat yerine , Bayındırlık Bakanlığı birim fiyatları ile keşifler hazırlandı, müteahhitlik karnesi ve yeterliliği olan herkesin ihaleye katılması sağlandı . Yurt içinde ve yurt dışında birçok eser kazandırıldı, onarıldı. Çanakkale Şehitler Abidesi onarımı ve çevre düzenlemesi de plana dahil edildi fakat zaman yetmedi.
Benden bir önceki bakan döneminde başlayan çalışma benden dört bakan sonra, 2005 yılında tamamlanabildi. Ömrüm manevi ve milli değerlere hizmet ve hürmet ile geçti öyle de devam edecek. Bu hususta yanlış değerlendirmelerin temelsiz olduğunu belirtmek isterim.
Sayın Dündar, yılların tecrübeli bir yazarısınız , hayırlı çalışmalarınızda başarılar dileğimi iletiyorum.
www.idrak34.comEditor : Şerif SENCER