Optimar ÖZETİ| Araştırma Başkanı Hilmi Daşdemir'in Star-Açık Görüş için kaleme aldığı "Anketler seçim sonuçlarına etki edebiliyor mu?" başlıklı yazısı şu şekilde;
En merak edilen konulardan biri manipülasyonun oy oranına etkisi. Bu sorunun cevabı: Hayır. Örneğin 2016 Amerikan seçimlerinin favorisi Hillary Clinton idi. Servis edilen anketlerde Trump'tan önde gösteriliyordu. Ancak sonuçta kazanan Trump oldu. 2020 Amerikan seçimlerinde de farklı farklı anketler servis edildi. Yarış Biden lehine bitti. Türkiye'nin en önemli sorunu olarak görülen maddeler şöyle: Yüzde 70,2 ekonomi, yüzde 5,8 Suriyeliler, yüzde 5,1 terör ve yüzde 4,4 işsizlik... 'Peki bu sorunu kim çözer?' diye sorduğumuzda AK Parti yüzde 26,6, CHP yüzde 17,2, İYİ Parti yüzde 7, HDP yüzde 6,6 ve MHP yüzde 4,6 diye cevap alıyoruz. Eğer gerçekten İYİ Parti yüzde 20'li rakamlarda olmuş olsa idi sorunlara çözüm olarak görenlerin oranı en azından yüzde 10'un üzerinde olurdu.
Günümüz dünyasında hedefe ulaşmak için her yolu mübah olarak gören bir kitle var. Geçmişte de vardı bu kitleden elbette. Ancak, onların elinde manipülasyon araçları oldukça sınırlıydı. Bugün sosyal medya denilen bir mecra var ki kimse burada okuduğu haberleri doğru mu yanlış mı diye sorgulamıyor. Bu haberler veya içerikler kendi dünyasına uygunsa doğru kabul ederek yaymaya başlıyor. Hele bir de tıkladığı haberler başka sitelerde de alınıp kullanıldı ise işte benim 'aynalı oda' diye tanımladığım bir alan. Birbirlerini destekleyen, pekiştiren haberler. Farkına varılmadan yıkanan beyinler, oluşan büyük bir dezenformasyon ağı... Daha önce dezenformasyon konusunda birkaç yazı yazdım. Bu yazımda haberlerle yapılan dezenformasyonlardan değil daha çok anketlerle yapılmaya çalışılan dezenformasyon ve algı yönetimi gayretlerinden ve bunların seçimlere etkisinden bahsedeceğim. Bu durum yalan haberlerle, olay ve haberlerin çarpıtılması şeklinde olabildiği gibi bazı yanlış verilerin yayınlanması yoluyla da yapılmaktadır. Bu veriler özellikle kamuoyunu manipüle etmek üzere çeşitli mecralarca servis edilmektedir. Artık, yalan habercilik, sahte araştırmacılık ya da anketçilik ayrı bir sektör olarak kendisine alan bulmaktadır. Maliyeti düşük ve yıkıcı etkisi oldukça büyük bir meslek haline gelmiştir. Bu konu daha yıkıcı bir hal almadan öncelikle ele alınarak değerlendirmelidir.
'AYNALI ODA'
Sizinle öncelikle yürütücülüğünü yaptığım Türkiye genelini temsilen 26 ilde 1613 katılımcı ile yüz yüze görüşme metoduyla gerçekleştirdiğimiz araştırmadan bazı sonuçlar paylaşmak isterim. "İnternet ortamında karşılaştığınız haberleri güvenilir buluyor musunuz?'' "Hayır" yanıtı yüzde 52,2, "Evet" yanıtı, yüzde 32,5 bu konuda fikri olmayanların oranı ise yüzde 15,3. Görüldüğü üzere internet ortamındaki haberleri güvenilir bulmayanların oranı oldukça yüksek. Araştırmada başka bir sorumuz "İnternet ortamında (sosyal medya dahil) okuduğunuz ya da gördüğünüz haberlerden sonra karşınıza çıkan benzer haberleri de okuyor musunuz?'' "Evet" yanıtı yüzde 50,2, "Hayır" yanıtı yüzde 37,6 ve "Fikrim yok, hatırlamıyorum" yüzde 12,2. Yani genel olarak internet kullanıcıları bir habere tıkladıktan sonra yapay zeka tarafından önlerine çıkarılan benzer haberleri de tıklayarak okuyorlar. Aynı haberi birden çok yerde görünce de zihinlerdeki algı pekişiyor. Tam bir 'aynalı oda'. Ne tarafa baksa yapay zeka birbirini destekleyen haberleri karşısına çıkarıyor. Son bir araştırma verisi; "Yalan haber yayarak toplumu manipüle edenlerin cezalandırılmasını nasıl karşılarsınız?'' "Olumlu karşılarım" yüzde 66,6, "Olumsuz karşılarım" yüzde 10,9. Bu konuda fikri olmayanların oranı ise yüzde 22,5. Görüldüğü üzere toplumda dezenformasyona karşı farkındalık oluşmaya başlamış ancak aynı zamanda tıklanan haberlerle oluşan 'aynalı oda'larda dezenformasyonların pekişme hali de mevcut.
Dezenformasyon ve manipülasyon için kullanılan yöntemlerden birisi de araştırma sonuçlarıdır. Siyasal araştırmalar yayınlanmaya başladığından beri hep tartışılagelmiştir. Bazıları siyasal araştırmalara sadece isabet edip etmemesi yönünden bakmış, bazıları da araştırma sonucunda parti politikalarını belirlenmek ve mevcut politikaların kamuoyunda anlaşılıp anlaşılmaması yönünden ele almıştır. Siyasal araştırmalar konu oldukça kamuoyunun öncelikli sorusu ya da ilgilendiği nokta, hangi partinin yüzde kaç oy alacağı oluyor. Ancak, araştırma ile toplumun sorun alanlarını görüp o alanlar için politika üretebilir, ürettiğiniz politikaların toplumdaki etkisini ölçebilirsiniz. Kamuoyu araştırmalarından istifade edebileceğiniz daha birçok başlık sayabiliriz elbette ama daha önce de birçok kez kullanılan gayri ahlaki bir yöntemi daha ele almak gerekiyor; manipülasyon. Siyasal anketlerde manipülasyon yapmak, lehine manipülasyon yapılan parti ya da kişinin oy oranını artırır mı?
En temel sorulardan birisi manipülasyonun oy oranına etkisi. Ancak, size meraklandırmadan bu sorunun cevabını vereyim: Hayır. Önce dışarıdan bir örnek verelim. 2016 Amerikan seçimlerinin favorisi Hillary Clinton idi. Servis edilen anketlerde Trump'tan önde gösteriliyordu. Ancak sonuçta kazanan Trump oldu. 2020 Amerikan seçimlerinde de farklı farklı anketler servis edildi. Yarış Biden lehine bitti. Kamuoyu araştırmalarında sahada bulunan rakamları propaganda amacıyla farklı servis edenler oluyor. Araştırma etiği açısından yanlış olan bu hareket kabul edilemez. Ayrıca, amaçlanan kamuoyunda oy verme davranışını etkileme durumu da sınırlıdır. Hatta hiç mümkün değil de denilebilir. Türkiye'deki yakın tarihli bazı seçim tahminlerine bakacak olursak bunu daha iyi görürüz. Yazdıklarımda kendim de bir araştırma kurumu yöneticisi olmam sebebiyle firma ismi yazmayacağım. Ama gazeteci ya da bireyler olarak araştırılırsa söylediklerim rahatlıkla teyit edilebilir. 2007 seçimlerinde DP için yüzde 16, yüzde 18, yüzde 20 gibi rakamlar paylaşan bir araştırma firması vardı. Sonuçları da kamuoyunda yer alıyordu. Seçim sonucunda DP yüzde 5,42 oy aldı. Bir araştırma sonucu bu kadar yanılmaz. Eğer amaç manipülasyon değilse tabii. Yine 2007'de CHP için yüzde 28- 30 gibi rakamlar paylaşanlar vardı. Yine o firmalar AK Parti için yüzde 30'lu rakamlar paylaşıyorlardı. AK Parti yüzde 47 oy aldı. CHP ise yüzde 22 oy aldı.
GANDHİ EFSANESİ
2009 seçimlerinde AK Parti için tersinden algı yapmak isteyen Türkiye'deki küresel sistemin en büyük paydaşı bir firma AK Parti için yüzde 50 oy oranı paylaştı. AK Parti 2009 seçimlerinde yüzde 38 oy aldı. 2009 seçimlerinde Kemal Kılıçdaroğlu CHP İstanbul Büyükşehir adayı idi. Kılıçdaroğlu ile çalışan 'gür' sesli bir araştırma firması sahibi "Kılıçdaroğlu farkı kapatıyor" vb gibi yorumlar yapıyordu. Kılıçdaroğlu kendi oy kullanamadığı gibi AK Parti adayı Kadir Topbaş da seçimi 8 puanlık bir fark ile kazandı. 2011 seçimleri öncesi CHP'ye ABD ve Alman istihbarat örgütünün taşeronu olarak FETÖ kaset kumpası kurdu. CHP Genel Başkanı Baykal istifa etmek zorunda kaldı. Kılıçdaroğlu genel başkan yapıldı. Tüm ana akım medya ve belli odaklar Kılıçdaroğlu'nu 'Gandhi' benzetmesi ile servis ettiler. Yine o 'gür' sesli araştırmacı "Gandhi tuttu Kılıçdaroğlu CHP oyunu yüzde 35'lere çıkardı." yorumları yaptı. Sonuç, Kılıçdaroğlu CHP oylarını bir miktar artırsa da -CHP oyları neden ve ne şekilde arttı o ayrı bir yazı hatta kitap konusu olabilir.- yüzde 25 oy alabildi.
2018 seçimlerine geldiğimizde de seçimlerle ilgili manipülasyon ve dezenformasyonlar had safhada idi. Birileri İYİ Parti oylarını yüzde 22, yüzde 18, yüzde 16 gibi rakamlarla gösteriyordu. Sonuçta İYİ Parti yüzde 9,8 oy alabildi. Eğer o araştırmaları gerçekten yapıldı kabul edersek o servis edilen anketler yüzde 100- 150 yanılmış oldu. Bir araştırmada böyle yanılma olmaz. Cumhurbaşkanı adayı olan İYİ Parti genel başkanı Meral Akşener partisinden yüzde 30 daha düşük oy aldı yüzde 7,29. Yine o dönem birileri Meral Akşener'i 'Başkan' olarak servis ediyorlardı. Demek ki servis edilen anketler sonucu değiştirmiyormuş. Bir araştırmacı olarak son dönemde "İYİ Parti oyları yükseliyor. yüzde 18, yüzde 20, yüzde 21 oldu." diyenlere "2018 seçimleri öncesi de böyle söyleniyor, sonuç servis ediliyordu. Sonuç ortada." diyorum. Geçtiğimiz hafta bir gazeteci İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dikbayır'ın bazı araştırma firmalarından her hafta kademeli olarak İYİ Parti oylarını artırarak sonuç yayınlanmasını istediğinin medyaya düşmesiyle gündem oldu. Ben firmaların sayısının daha fazla olduğunu biliyorum. Neden sadece onları servis etti o da ayrı bir tartışma konusu olabilir. Ama netice itibariyle öyle anket servis etmekle bir partinin oyu artmaz. Bir de saha gerçekliği var.
Sahada İYİ Parti lehine öyle çok ciddi bir yükseliş olduğunu söyleyecek veri elimizde yok. Birkaç veri ile bu konuyu açmaya çalışayım. Türkiye'nin en önemli sorunu olarak görülen maddeler şöyle: Yüzde 70,2 ekonomi, yüzde 5,8 Suriyeliler yüzde 5,1 terör ve yüzde 4,4 işsizlik... Peki bu sorunu kim çözer diye sorduğumuzda AK Parti yüzde 26,6, CHP yüzde 17,2, İYİ Parti yüzde 7, HDP yüzde 6,6 ve MHP yüzde 4,6 diye devam eden bir sonuç var. Eğer gerçekten İYİ Parti yüzde 20'li rakamlarda olmuş olsa idi sorunlara çözüm olarak görenlerin oranı en azından yüzde 10'un üzerinde olurdu. Demek ki böyle bir hava yok. Yine aynı soruda "Kararsızım" diyenler yüzde 9,5 ve "Hiçbiri" diyenler yüzde 23,9. Özetle burada seçmen "AK Parti çözemezse hiçbiri çözemez" diyor bir taraftan da.
AKŞENER'İN OYU, PARTİSİNDEN DÜŞÜK
"2023 Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde kime oy verirsiniz?" şeklindeki açık uçlu soruya Meral Akşener diyenlerin oranı yüzde 5,4. 2018'de cumhurbaşkanlığı seçimlerinde partisinden yüzde 30 kadar düşük oy alan Akşener bugün aday olsa partisinden yüzde 50 daha az alabilecek. Yani Akşener'in "Ben başbakan olacağım" lafı da boşa değil. Cumhurbaşkanlığı için hiçbir şekilde karşılığı yok. Olmayan bir koltukla iddiası varmış gibi görünmeye çalışıyor. Türk siyasal hayatına baktığımızda başka bir veri ve gerçeklik var: Geçmişte merkezde kurulan partiler, kurulduktan sonra yüzde 50'lerde oy alarak Türk Milleti tarafından desteklenmiş. Bunu Demokrat Parti'de 1950'de görüyorsunuz. 1961'de, daha somut olarak 1964'te görüyorsunuz. 1983'te Anavatan partisi ile görüyorsunuz ve en son olarak da 2002'de AK Parti ile görüyorsunuz. Geçmiş siyasal hayatımızda Türk Milleti'ni ardından sürükleyen liderlerin geçmişte bir başarı hikayeleri var. Menderes başarılı bir çiftçi ve üstelik Atatürk'ün dikkatini çektiği için CHP'de siyasete davet ediliyor. Demirel'in döneminde sulama çok önemli ve yurdun dört bir tarafına baraj yapıyor, 'barajlar kralı' olarak anılıyor. Özal, Türkiye ekonomik bir darboğaza girmişken '24 Ocak kararları' ile ülkenin rahatlamasını sağlıyor. Erdoğan'ın efsane bir İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı var. Kronik sorun olan çöp, su gibi sorunları çözüyor. Sonra da düşüncesi sebebiyle hapse atılıyor. Özetle yukarıda saydığım liderlerin hepsinin bir başarı hikayesi var.
AKŞENER'İN NESİ VAR?
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun tabiri ile "stajyer" İçişleri Bakanlığı var. Birileri 28 Şubat'ta Akşener'den bir kahraman çıkarmaya çalışırken 32. Gün programında 28 Şubat kararlarının nasıl uygulayıcısı olacağının teminatını veriyor. Görmeyenler bakabilirler. Sonuç olarak; sizden ve partinizden olmaz Meral Hanım. İstediğiniz kadar sahte anketlerle kendinizi yüksek göstermeye çalışın "Vermemişse Mabud neylesin Sultan Mahmut" hesabı.