Özellikle ÖZETİ| evinizi paylaştığınız canlılardan da anlayacağınız üzere hayvanlar, çiftleşme dönemine girer ve bu dönemlerde yoğun bir üreme isteği yaşarlar.
Peki temelde bir hayvan olan biz insanlar neden böyle bir döneme girmeyiz? Yoksa giriyoruz ama biz mi farkında değiliz?
Hayvanlar, yavrularını daha elşverişli dönemlerde dünyaya getirir.
Çoğu hayvanın üreme mevsimi vardır. Böylece yavrular; daha fazla yiyecek olan, güneş ışığının iyi seviyede olduğu ve hava şartlarının çok sert olmadığı dönemlerde doğar veya yumurtadan çıkar. Elbette, senede iki kere kızgınlığa giren köpek ırkları veya yıl boyu üreyen kemirgenler gibi istisnalar da var.
Canlılar dünyasında, “mevsimlik yetiştiriciler” ve “sürekli yetiştiriciler” olarak ikiye ayrılırız.
Ayılar veya sincaplar gibi “mevsimlik yetiştiriciler”, yılın belli zamanlarında cinsel aktivite gösterirler. Üstelik bu türlerin dişileri, yalnızca belirli zamanlarda artan cinsel aktiviteye yol açan fizyolojik ve davranışsal değişiklikler getiren bir döngü yaşarlar. Gebelik gerçekleşmezse rahimdeki endometriyal astar yeniden emilir.
“Sürekli yetiştiriciler” grubundaki biz insanlar ise düzenli olarak yumurtlarız ve yumurta döllenmezse regl oluruz. Yani cinsel aktiviteye teşvik edilmek için fizyolojik süreçler gerekmez.
İnsanlardaki çiftleşme dönemiyle ilgili farklı görüşler bulunuyor.
Bazı bilim insanlarına göre; mevsimsel çiftleşme, insanlar için hâlâ devam ediyor. Kuzeybatı Kenya'daki göçebe Turkana'da, tüm doğumların yarısından fazlası, gıda bolluğunun fazla olduğu ilkbahar mevsiminde gerçekleşiyor.
Gıda bolluğuna ek olarak, çevresel ve sosyal faktörler de insanlar üzerinde etkili olabilir. Journal of Reproductive Rhythms'te yayımlanan bir araştırmaya göre, Güneş günde yaklaşık 12 saat parladığında, sıcaklık 10 ila 21 derece arasındayken kadınların yumurtlama olasılığı daha yüksek ve erkekler de daha fazla sperm üretiyor.
Araştırmalar, insanların belirli dönemelerde daha çok ürediğini kanıtladı.
Journal of Human Reproduction'da yayımlanan bulgular, Çekya'da 25 ila 34 yaşları arasındaki evli ve eğitimli kadınların ilkbaharda daha çok doğum yaptığını gösterdi.
İlkbahar dönemlerinde cinsel yolla bulaşan hastalıkların daha fazla teşhis edilmesi, daha fazla prezervatif satın alınması, Google aramalarında cinsel içerikli sorguların daha fazla olması ve kürtajın artması gibi faktörler belirli bir dönemde insanlardaki cinsel aktivitenin arttığına işaret ediyor.
Diğer bir görüşe göre ise çiftleşme alışkanlıklarımız zaman içinde köreldi.
Evrim nedeniyle, kullanılmayan uzuvların ve işlevlerin köreldiğini biliyoruz. Fizyolojik veya hormonal olarak ihtiyacımız olmayan şeyler, zamanla azalarak yok olabilir fakat bazı durumlarda onların bir parçasını hâlâ korumaya devam ederiz.
Yani belki de diğer canlılar gibi çiftleşme mevsimlerimiz vardı ancak zamanla çevresel ve biyolojik faktörlerimiz değiştikçe bu da zamanla köreldi.
Öteki canlılara göre karmaşık yaratıklarız.
Belirli bir ‘çiftleşme dönemi’ geçirmesek de karmaşık yaratıklar olduğumuz için; çevresel, sosyal, biyolojik ve psikolojik faktörler etkisini göstererek bize çiftleşme ve üreme eğilimi verebilir.
Yazar Dominique Clark ise bu konuda, "İnsanlar, birlikte olmak ve bağlantı kurmak isterler. Bu yüzden ilişki ararlar. Ancak bu, sert kışı atlatıp iyi bir havada yavrular üretmek için değil, sadece seks arzusu içindir.” diyor.
Kısacası, farklı görüşler olsa da dönemsel bir üreme artışı olduğunu inkâr edemeyiz.
Evimizdeki kedilerde olduğu gibi, belirli aylarda kızgınlığa girip bu dönem geçince sanki hayatımızda hiç cinsellik yokmuş gibi davranmasak da belirli dönemlerde daha fazla çiftleştiğimiz aşikâr.
Diğer türlere kıyasla daha duygusal bağlar geliştirmemizin de yıl içinde farklı farklı dönemlerde seks yapabilen canlılar olmamıza etkisi de bu konuda büyük rol oynuyor.
Kaynaklar: Science Focus, Big Think, How Stuff Works
Editor : Şerif SENCER