II. ÖZETİ| Dünya Savaşı; üzerine sayısız kitabın yazıldığı, yüzlerce filmin çekildiği ve üzerinden uzun yıllar geçmesine rağmen hala etkilerini görebildiğimiz insanlık tarihinin en kanlı savaşıydı. 30'dan fazla ülkeye ait 100 milyondan fazla personelin doğrudan katıldığı bu savaş, 1 Eylül 1939'da başlayıp tam 6 yıl 1 gün sonra 2 Eylül 1945'de sona erdi.
Savaşta pek çok ülke bulunsa da en çetin mücadeleler Müttefik devletlerden İngiltere, ABD, Sovyetler Birliği ve Fransa ile Mihver devletlerden Almanya ve Japonya arasında gerçekleşti. Milyonlarca insanın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan ve tüm dünyayı her anlamda krize sokan bu savaş dönemi, askeri teknolojiye yapılan yatırımlar sonucunda dünyanın sonraki yıllarında yakından tanıdığımız pek çok teknolojinin oluşmasını da sağladı. Bugün; 2. Dünya Savaşı'nda askeri ve lojistik gücünü güçlendirmek isteyen devletlerin ilk kez çıkardığı veya daha önce bulunsa da üzerine çok fazla şey eklenerek geliştirilen teknolojik çalışmalardan bahsedeceğiz. Hazırsanız, 2. Dünya Savaşı'ndan günümüze kadar gelen birbirinden başarılı teknolojilere yakından bakalım.
II. Dünya Savaşı'nın kaderini değiştiren teknolojiler
Jet motorlu uçaklarRoket teknolojisi ile balistik füzelerden Ay'a ulaşan uzay çağıUçak gemileriNükleer fisyonManhattan ProjesiAlmanların efsane şifreleme makinesi: EnigmaModern bilgisayarın kavramsal terimi atıldıSavaşın seyrini değiştiren makine: BombeElektrikle çalışan ve elektronik veri işleme kapasitesine sahip ilk bilgisayar: ENIACRadar teknolojisiDünya Savaşı'ndan mutfaklarımıza: Mikrodalga fırınlarSonar teknolojisiSavaş, cerrahi müdahaleler başta olmak üzere tıp dünyasını gerçek anlamda geliştirdiJet motorlu uçaklar
Askeri gücün öngörülemez bir hızda yükseldiği dönemler olan savaş yılları, bu savaşın en kilit faktörlerinden olan uçaklar için de inanılmaz geliştirmelere sahip oldu. 1. Dünya Savaşı'nda pervaneli uçaklar bulunurken 2. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla birlikte üstünlük kazanmak isteyen ülkeler uçaklarında jet motorları kullanmaya başladı. Aslında ilk olarak 1910 yılında Romanyalı mühendis Henri Coandă tarafından üretilen jet uçağı, daha sonraları hem Birleşik Krallık hem de Almanya tarafından 1930'ların sonlarına doğru ayrı ayrı olacak şekilde geliştirildi.
Bağımsız olarak tasarlanan bu jet motorlarından kabul gören ilk motor Birleşik Krallık'ta yaşayan Frank Whittle tarafından geliştirildi, ancak buna rağmen jet motoru tasarlayıp jet uçağına güç sağlayan ilk kişi Alman mucit Hans von Ohain oldu. Almanya, 1937'de Hans von Ohain tarafından geliştirilen HES 3B jet motorunu kullanan Heinkel He 178 uçağı ile bir deneme uçuşu yaptı, ancak jet motoruna ait ilk başarılı uygulama İngilizler tarafından 1941 yılında geliştirilen Power Jet W.1 jet motorlu Gloster G.49 ile oldu.
Jet motorlu uçaklar, günümüz askeri teknolojisinde artık bir standart halini aldı. Savaş sonrasındaki yıllarda ses hızını rahatlıkla aşabilen bu uçak motorları daha uzun süreler geliştirilmeye devam edilecek gibi duruyor.
Roket teknolojisi ile balistik füzelerden Ay'a ulaşan uzay çağı
İnsanlığın teknolojik anlamda gelişiminin son noktalarından olan roket teknolojisi, günümüzde sayısız varyasyonuyla dikkat çekiyor. Dünyanın ilk modern füze örnekleri 2. Dünya Savaşı'nda Nazi Almanyası tarafından geliştirilen V-1 ve V-2 roketlerine dayanıyor. Günümüzdeki modern roket sisteminin arkasındaki isim olan Wernher Von Braun tarafından geliştirilen bu roketler, hem askeri teknoloji hem de bilim çağında Dünya'nın ötesine gitme anlamında insanlığın önünü açmış oldu.
Almanya'nın savaşı kaybetmesinin ardından ABD'ye teslim olan Von Braun, Ay'a giden ilk insan da dahil olmak üzere insanlı uçuşlar için üretilen ve günümüzde bile dünyanın en büyük roketleri arasında olan Saturn V roketini geliştirdi. Bu süreçte Almanya'yı işgal eden Sovyetler de ele geçirdikleri Alman bilim insanları ve Von Braun'un geliştirdiği V-2 roketlerine tersine mühendislik uygulayarak uzay çağında her zaman söz sahibi olmuştur. Hatta ABD'nin Ay'a ilk insan gönderme sürecine kadar uzay sektöründe ilkleri yapan devlet Sovyetler Birliği oldu.
Günümüzde ise Braun'un 2. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası için geliştirdiği teknoloji, dev kıtalararası balistik füzelerden SpaceX'in Mars'a ulaşmak için geliştirdiği roketlere kadar her alanda kullanılmaya devam ediyor.
Uçak gemileri
Uçak gemileri, savaş arenasına ilk olarak 1. Dünya Savaşı'nda çıkmışlardı, ancak bu dönemlerde daha önce üretilmiş gemilere sonradan entegre ediliyordu. Her biri birer filo olan bu gemiler, asıl atılımını ise 2. Dünya Savaşı'nda gerçekleştirdi. Hatta 1941 yılında Japonya'nın ABD'ye düzenlediği Pearl Harbor saldırısı de bir uçak gemisinden kalkan 380 uçağın saldırısıyla mümkün oldu. Belki de eğer bu dönemde Japonya'nın elinde uçak gemisi olmasaydı ABD'ye saldırmayı göze alamayacak, bu sebeple de ABD hiçbir zaman savaşa girmediği için savaşın galibi Nazi Almanyası olacaktı. (Kendi kendime yaptığım bir düşünce deneyidir.)
Nükleer Fisyon
Nükleerin gücü 2. Dünya Savaşı'ndan önce de çok tartışılan bir konuydu, ancak savaşın ortaya çıkmasıyla birlikte bu çalışmalar hız kazandı ve savaşın sonunu getirecek bir silaha dönüştü. Alman kimyacı Otto Hahn ve asistanı, 1938 yılında Berlin'de yürütülen deneylerde uranyum nötron bombardımanına tutulunca uranyumun neredeyse yarı ağırlığına sahip olan baryum gibi hafif elementleri açığa çıkardığını keşfettiler.
Bu adımla nükleer fisyon geliştirmeyi başaran Hahn'ın ekibinden Lise Meitner ve Niels Bohr'la birlikte çalışan Otto Frisch, 1939 yılında uranyum çekirdeğinin nötron yutarak bölünme reaksiyonu sonucunda 200 mega elektron volt kadar enerji açığa çıktığını buldu. Danimarkalı fizikçi Niels Bohr ise fisyonun Uranyum 238'den çok Uranyum 235'le oluştuğunu kanıtladı ve ilgili makaleyi 2. Dünya Savaşı'ndan 2 gün önce yayımladı. Bu adımlar günümüzde de yaygın bir şekilde kullanılan nükleer enerji reaktörlerinin temel prensibini oluşturuyor.
Bu sürece kadar nükleer fisyon teknolojisi Almanya üzerinden yürütülüyordu. Ama bildiğiniz gibi bu gücü kullanarak savaşı sonlandıran ülke bambaşka bir ülke oldu. Ayrıca şu anda pek çok ülke bu gücü enerji üretmek için kullanıyor.
Manhattan Projesi
Nükleer enerjinin gücü Alman bilim insanları tarafından yavaş yavaş keşfedildiği sıralarda ABD'de de bu gücün savaşta nasıl kullanılabileceği yönünde çalışmalar yapılıyordu. İşte bu çalışmalar sonucunda ortaya çıkan şey insanlığın elinden çıkan en güçlü şeylerden biri oldu. Bir şehri yok etme potansiyeline sahip olan nükleer bomba, günümüzde bile en caydırıcı güçler arasında geliyor. Hiroşima ve Nagasaki'ye atılan atom bombaları, Manhattan Projesi adı altında geliştirildi.
Almanların efsanevi şifreleme makinesi Enigma
Nazi Almanyası'nın 2. Dünya Savaşı'nda sürekli iletişim halinde olmasını sağlayan Enigma, gizli mesajların şifrelenmesini ve sonrasında bu şifrelerin çözülmesini sağlayan bir makineydi. Savaşın ilk başlarında oldukça işe yarar olarak kullanılan bu makinenin ürettiği şifreler daha sonrasında Birleşik Krallık gibi ülkelerin geliştirdiği teknolojiler sayesinde çözülerek Almanya'nın büyük kayıplar vermesine neden oldu.
Modern bilgisayarın kavramsal terimi atıldı
2. Dünya Savaşı sırasında Almanların şifreli mesajları için kullandığı Enigma'yı çözmeye çalışan pek çok bilim insanı bulunuyordu. Bu bilim insanları arasında en özel isimlerden biri ise İngiliz bilim insanı Alan Turing oldu. Alan Turing, Machester Üniversitesi'nde çalıştığı yıllarda Turing Makinesi olarak da anılan bir algoritma tanımı ile günümüzdeki bilgisayarların çalışma prensibini içeren kavramsal temelleri oturtmuştur. Alan Turing, günümüzde modern bilgisayarların atası olarak kabul ediliyor ve 2. Dünya Savaşı'nın da bu teknolojinin geliştirilmesinde önemli rol oynadığı düşünülüyor.
Savaşın seyrini değiştiren makine: Bombe
Alan Turing'in 2. Dünya Savaşı'nda kattığı en önemli şey Bombe isimli bir makineydi. Turing Welchman ortaklığında geliştirilen bu makine, Enigma'nın korumalı mesaj trafiğine saldırarak bu mesajların şifrelerini kırabiliyordu. Kriptanalitik bir makine olan Bombe, ilk kez 18 Mart 1940'ta kuruldu. Savaşın sonunda ise 200'den fazla Bombe makinesi vardı.
Elektrikle çalışan ilk bilgisayar: ENIAC
2. Dünya Savaşı, insanlık tarihinin en kanlı tarihi olarak arkamızda kaldı, ancak teknolojik anlamda gerçekleşen atılımlar açısından baktığımızda çok verimli yıllar olduğunu söyleyebiliriz. Bu verimli yıllar arasında dünyanın ilk elektrikle çalışan ve elektronik veri işleme kapasitesine sahip bilgisayarı ENIAC da bulunuyor. 2. Dünya Savaşı sırasında geliştirilen bu bilgisayar 167 m² alana sığıyordu ve ağırlığı 30 tondu.
Günümüzdeki bilgisayarlarla kıyaslandığında gücü neredeyse hiç yok diyebileceğimiz bu bilgisayar, ağırlıklı olarak hava tahminlerinde, atom enerjisi hesaplamaları gibi bilimsel çalışmalarda kullanıldı. Bilgisayar üretilirken asıl amaç uzun menzilli top ve füzelerin hesaplamalarında kullanılmasıydı, ancak 1941 yılında başlayan proje 1945 yılında ilk test çalışmalarını gerçekleştirebildi. Bilgisayarın gerçek anlamda çalışması ise 1947 yılını bulmuştu. 2. Dünya Savaşı, 1945 yılında bittiği için Eniac'ın savaşın seyrine bir etkisi olmadı, ancak tüm Dünya'yı eşi benzeri görülmemiş bir şekilde değiştirmiş oldu.
Radar teknolojisi
Radar teknolojisi; aslında 1930'lu yıllarda hem müttefik hem de mihver devletlerinde bulunuyordu, ancak savaşla birlikte bu teknolojinin aslında ne kadar büyük avantajları olduğu fark edildi. Düşük frekansta çalışan eski radar sistemler, İngiltere'nin atılımıyla 1940 yılında yerini kilovat aralığında mikrodalga üretebilen "Magnetron" teknolojisine bıraktılar.
Dünya Savaşı'ndan mutfaklarımıza: Mikrodalga fırınlar
Savaş alanında uçak ve gemilerin yerini göstermek için kullanılan bu teknoloji 2. Dünya Savaşı'nın bitmesinin ardından farklı alanlarda kullanılmaya başladı. 1947'te patenti alınan ilk mikrodalga fırın, 1,8 metre boyunda ve 340 kg ağırlığındaydı. Mikrodalgalar, elektromanyetik spektrumun radyo dalgaları ile kızıl ötesi ışınlar arasında kalarak yiyecekleri ısıtabiliyorlar. Bundan sonra evinizdeki yemeği mikrodalga fırında ısıtırken bu teknolojinin savaş uçağı gibi hızlı araçları kilometrelerce öteden tespit edilmek için geliştirildiğini hatırlayın.
Editor : Şerif SENCER