Haber7 ÖZETİ| - ÖZEL
Çocuk hastalarına uyuşturucu ilaç verip manipüle ederek ailelerini tecavüzle suçlattığı iddiasıyla gündeme gelen Prof. Dr. Süleyman Salih Zoroğlu’nun FETÖ’den tutuklanıp 15 ay hapis yattığının ortaya çıkması, rezalete farklı boyut kazandırdı.
“Doktor Kabus” ve FETÖ’nün gerçek yüzü!
İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Anabilim Dalı Başkanlığından FETÖ iltisakı nedeniyle atıldıktan sonra Bakırköy ilçesinde açtığı klinikte zehirli çalışmalarını sürdüren Süleyman Zoroğlu’nun; ilaçla hipnotize ettiği çocukları, birden fazla kişilikleri olduğuna ve aile fertlerinin cinsel istismarını bilinçaltına gömmekle suçlanıyor. Süleyman Salih Zoroğlu’nun sahte teşhis koyduğu çocukların tedavi edilmedikleri taktirde intihar edeceklerini söyleyerek aileler üzerinde baskı kurduğu öne sürüldü.
Baskı sonucu ailelerden koparılan çocukların, Zoroğlu tarafından “terapi/tedavi evi” olarak tanımlanan ve gayrı resmi klinik kanaati uyandıran bazı evlere götürülerek uyuşturucu ilaç verdiği belirtildi. Dava dosyasına yansıyan tüyler ürperten iddialarla tutuklanan Prof. Zoroğlu, FETÖ’nin toplum üzerindeki sinsi ve yıkıcı hamlelerini bir kez daha gündeme getirdi.
Haber7’ye konuşan yazar Nedim Şener ve Gaffar Yakınca, kamu kurumlarından ihraç edilen FETÖ’cülerin yol açtıkları büyük yıkım ve tahribata dikkat çekti..
ŞENER: FETÖ’NÜN PLANI ÇOCUKKEN DEVŞİRMEK!
Gazeteci Yazar Nedim Şener, şunları söyledi:
“FETÖ şu ana kadar TSK’dan ihraç eden 25 bin elemanını, Emniyet teşkilatından ihraç edilen 40 bin elemanını, yargıdan ihraç edilen 4 bin elemanını, Dışişlerinden ihraç edilen 600 elemanını, sağlık sektöründen ihraç edilen 3 bin elemanını yani 100 binden fazla elemanını 13-14 yaşlarındayken devşirdi.
Nerede devşirdi? Psikiyatri kliniğinde değil, ‘ışık’ isimli örgüt evlerinde. Bunları en geç ortaokul veya lise 2’de ders çalışma bahanesiyle örgüt evlerine aldılar, onları orada mankurtlaştırdılar. Daha sonra görev aldıkları okulları kazandıkları okullara giderken de, gittikleri şehirlerde yine örgüt evlerine yerleştirerek onlara bir kod adı verdiler. Annesinin babasının verdiği isimden farklı isimden farklı olarak bir kod adı verdiler. Ve Örgüt elemanı olan, örgüt yöneticisi olan abileriyle kod adı üzerinden hep irtibatlaştırdılar. Gizli buluştular. Ve dolayısıyla bunlar daha sonra üniversiteye veya askeri okullara veya polis okullarına girdiklerinde birer kod adı kullanarak hayata başladılar.
Dolayısıyla bu psikiyatrist kliniğinde Süleyman Zoroğlu’nun yaptığının bir benzerini yaptılar. Örgüt evlerinde, ışık evlerinde Fethullah Gülen kasetleriyle, onun telkinleriyle, onların eğitimleriyle mankurtlaştırdılar. Süleyman Zoroğlu ise bunu yasa dışı ilaç kullanımıyla yaptı. Yani arada çok büyük bir fark yok.”
FETÖ’NÜN EN BÜYÜK ÖZELLİĞİ, MİLİTANINI AİLESİNE HAİN YAPMAK
Nedim Şener, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sorun şu; Sağlık sektöründe ihraç edilen 2-3 bin civarında doktora özel hastanelerde veya klinik açma konusunda devlet izin verdi. Dedi ki ‘bunların eğitimi zor eğitim. Bunlar kazanılabilir.’ Ama hayır… Hatırlayacaksınız bundan kısa süre önce de Adalet ve Kalkınma Partisi Milletvekili İsmail Ok basit hastalıkla hastaneye başvurmıştu. Yoğun bakımda ölümden dönmüştü. Bir bakıyorsun arkasındaki adam FETÖ’cü çıkıyor. Özel hastanede çalışan bir FETÖ’cü hekim… Dolayısıyla bunlar bizi şaşırtmasın.
Hep söylüyorum. Devlet çok güçlü bir şekilde mücadele ediyor. Ama yeterli değil. İşte bu vakada 40-50 çocuk etkilendi değil mi? Aileleri de etkilendi. Şimdi bu aileler yine FETÖ’cü hesaplar tarafından baskı altına alınıyor. Süleyman Zoroğlu’nun ortaya attığı iddiaları gerçekmiş gibi kabul edip anneler ve babaları çocuklarını taciz ve tecavüz eden konuma getiriliyor FETÖ tarafından. Bakın sosyal medyada olayın bir de bu yönü var. Olayın kendisi açığa çıkmış. Bu kişinin FETÖ’den ihraç olduğu birçok suçu varken… O kadar sicili kabarık ki.
Akıl sağlığı yerinde olmayacak birisi, psikiyatrist kliniği kurmuş, çocuklara etkin ilaçlar vermiş. Onları yazı yazılabilecek bir kağıt haline getirmiş ve bir yazılım yüklemiş. Nasıl bir yazılım yüklemiş? Tıpkı Fethullahçı Terör Örgütü’nün ışık evlerinde olduğu gibi; vatanına, devletine, milletine ve ailesine düşman yetiştirmek üzere, Fethullahçı Terör Örgütü’nün en büyük özelliği budur. Fethullahçı Terör Örgütü dünyanın her yerinde; Özbekistan’da, Kazakistan'da, Azerbaycan'da, Türkiye'de, Almanya’da, Afrika ülkelerinde nerede olursa olsun, orada ele geçirdiği çocukları kendi ülkesine ve vatanını düşman yapar. Kendi milletine düşman yapar. Ailesine hain yapar.
Kime dost yapar? Onları kullanan Amerika Birleşik Devletleri’ne. O yüzden hemen oraya veya Avrupa ülkelerine kaçarlar..."
ZOROĞLU TEK DEĞİL!
"Bizim yaşadığımız ihanet de bu. Ama biz bunu bu şekilde değerlendiren bir devlet olmadık. Biz o yüzden bunlara müsamahalı davranıyoruz. Bakın tekrar ediyorum. Süleyman Zoroğlu tek tek örnek değil. Başka örnekler de var. Sağlık sektöründe binlerce FETÖ’cü var. Bunlar yarın sizin, benim veya işte herhangi birinin rahatlıkla tedavi veya işte muayenehanesine karşımıza çıkacak ve biz bunu bilmeyeceğiz. Size nasıl bir tedavi uygulayacağının garantisi yok. Sağlık sektöründe çok ciddi tehlike var. Bunlar çocukları zehirliyorlar. O yüzden Süleyman Zoroğlu tek başına değil.
Burada özellikle sağlık camiasında ihraç edilenlerin unvanlarıyla ilgili de bir müeyyide uygulanması gerekiyor. Ama öyle olmadı. Mesela bu kişi FETÖ’cülüğü bilinen birisi. Bank Asya hikayesi var, hakkında ifadeler var… Şimdi bu adam klinik açmış kardeşim. Şimdi bu aileler onun FETÖ’cü olduğunu biliyorlar mıydı? Hayır. Telkinle eğer bu işler oluyorsa, burada yetiştirilen bir çocuk yarın telkinle herhangi bir yerde birine zarar veremez mi? Verir. Düşünün. Anneyi, babayı öldürmesi konusunda çocuklara telkinde bulunulmuş. Yani böyle şeyler yazılıyor. Şimdi buna önlem alacak olan Sağlık Bakanlığı. Buna önlem alacak Türkiye Cumhuriyeti Devleti yargısı.”
YAKINCA: TABİPLER BİRLİĞİ ZANLIYI DEĞİL MESLEĞİ KORUMALI
Gazeteci Yazar Gaffar Yakınca ise konuya ilişkin yaptığı değerlendirmede Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) tutumunu eleştirdi. Yakınca şunları söyledi:
Bu şahsın terör örgütü ilişkisinden evvel burada tıp eteğiyle ilgili çok ciddi bir sorun var. TTB’nin buna çok sert tepki göstermesi gerekirdi. Çünkü kendi mesleklerine yapılan tecavüzden bahsediyoruz. Ama tam aksine, TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı canlı yayına çıkarak bu bu kişiyi savundu. Bu savunmanın sebebini şöyle anlıyoruz; Doktorluk etik açısından savunulacak bir tarafı olmadığına göre demek ki orada bazı siyasi bağlantılar, örgütsel bağlantılar var. Onlar nedeniyle bu insanı savunuyorlar. Bunu anlıyoruz. Çünkü normal koşullar altında bir tıp bu duruma çok şiddetli tepki göstermiş olmalıydı.
Kısa zaman önce, KHK'lı doktorların yeniden görev alabilmesi yönünde bir karar alınmıştı. Bu bir nevi kısmi af gibiydi. Aslında ilk bakışta olumlu da geliyordu. Biz de ilk baktığımızda bunu olumlu karşıladık. Çünkü insanlar işledikleri bir suç, yaptıkları bir hata nedeniyle terör örgütüne bulaşmış bile olsalar ve pişmanlarsa, o mesleği en azından devlette değilse de dışarıda icra edebilmeliler. Ama bu hadiseden biz anlıyoruz ki FETÖ ile iltisaklı, ilişkili ya da FETÖ üyesi olmuş olan bu doktorlar tekrar kliniklere döndüklerinde örgütle bağlantılarını koparmamış oluyorlar. Ve işte bu görünen örnek bizi tedirgin ediyor.
YEMİNİNE Mİ BAĞLILAR, FETÖ’NÜN 1 DOLARINA MI?
Şu anda sayısı yüzlerle, belki binlerle ifade edilen FETÖ iltisaklı doktor var. Mesleğini icra ediyorlar Türkiye’de. Acaba bu insanlar ettikleri Hipokrat yeminine mi bağlılar? Bu yemine bağlı olarak mı çalışıyorlar? Yoksa Amerika'daki terör elebaşının onlara gönderdiği o 1 dolara karşı ettikleri yemine bağlı olarak mı çalışıyorlar? Bu anlamda bugün toplum tedirgindir. Halkta ciddi bir tedirginlik var. Çünkü bu ciddi bir konu. Insanların çocuklarının sağlığı ve aile bütünlüğüyle ilgili bir konudan söz ediyoruz.
Burada ailelere iftiralar atarak kurulan bir oyun var. Bu bir aileyi kökünden sarsacak bir olay. Aileyi kökünden sarsacak, insanları çok derin travmalara sevk edecek, insanların bütün hayatının mahvolmasına yol açacak bir vakadan bahsediyoruz. Dolayısıyla bu büyük bir tedirginlik oluşturuyor. Belki de tıbbi yardıma ihtiyacı olan çocukların, gençlerin sırf bu tedirginlik, bu korku yüzünden sağlığa erişimi engellenecek. Aileler tedirgin oldukları için gittikleri doktorlardan şüphe duyacaklar. Oysa Türk doktorlarının büyük bir çoğunluğu yeminle bağlıdır. Namuslu insanlardır. İşlerini de düzgün yapmaktadırlar. Ama bu tip insanların şu anda varlığı hepimizi tedirgin ediyor. Dolayısıyla FETÖ soruşturmalarının daha titizlikle yapılması belki bu safhanın yeniden açılması, yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor.
Editor : Şerif SENCER