Motorsporlarının ÖZETİ| zirvesi olarak adlandırılan Formula 1’in bu şekilde adlandırılmasının aslında pek çok nedeni var ancak uzaktan bakıldığında pek çok önemli detay atlanmış oluyor. Sadece direksiyonunu anlamak bile ciddi çalışma isteyen bu otomobilleri bir de yapması var ki, normalde aklımıza bile gelmeyecek detaylar üzerinde önemli paralar harcanarak uzun mesailer harcanmasını gerektiriyor.
Formula 1 her şeyden çok boşlukların sporudur. Yarış öncesinde araçlar garajda dururken, hava kanallarından içeri dev fön makinesine benzeyen makinelerle sıcak hava verilir ki motor ısınsın. Zira aracın içinde motor hareket edemeyecek kadar sıkışık durumdadır, motor ısıtıldığında pistonlara hareket alanı açılmış olur. Bu kadar kompakt üretilen araçların hepsinde aynı sürücü koltuğunun olmaması normal.
Neredeyse yerde yatarak araç sürüyorlar.
Formula 1 yarışlarında sık sık gördüğümüz üzere pilotlar aracın içerisine yerleştiklerinde başları, aracın dışındaki bir kişinin beline kadar bile uzanmaz. Yuki Tsunoda’yı saymazsak bu pilotların hiçbiri kısa değil. Pilotların boy ortalaması 1.77 metre. Yere ne kadar yakın olduklarını buradan görebiliyoruz.
Pilotların yarış boyu G kuvvetine aşırı maruz kalmalarından dolayı, aracın içinde sağa sola savrulmamaları çok büyük önem taşıyor. Ayrıca takımlar için aerodinamik dengeler çok önemli. Bu yüzden de özel yapım koltuklar, pilotların özel bir pozisyonda aracın içerisine girebilmelerine olanak sağlıyor.
Bu çalışmaların temelinde ise Formula 1 araçlarının yere basma kuvvetini de hava sürtünmesini de engellemek yatıyor. Araç üzerinde yere basma kuvveti arttıkça otomobilin yol tutuşu artsa da tur zamanları yavaşlıyor ve lastik aşınması artıyor. Yüksek hızlarda da rüzgar direnci arttıkça araçların ısınma ve hız kaybı gibi sorunları ortaya çıkıyor.
Bu koltuklar da öyle sıradan değil.
Her yıl sezona fit şekilde başlayan pilotlar, sezon boyunca aynı kiloyu ve vücut yapısını korumaya çalışıyorlar. Kağıt üzerinde bu iş çok basit gibi gözükse de ortalama bir yarışta pilotlar ağırlıklarından 3-4 kilo kaybediyor. Mesela geçen seneki Singapur GP’te yağmur yağmasaydı pilotların ortalamada 5 kilogram kaybedecekleri tahmin ediliyordu.
Peki neden pilotlar yapılarını korumaya çalışıyor da araçlardaki koltuklar her hafta pilotlara uygun hale getirilmiyor? Aslında getiriliyor ama düşünüldüğü kadar çok değil. Örneğin bu sene başında araçların çok fazla yunuslanma yaşamasından dolayı boyun ve omuz kaslarını geliştiren pilotlar için koltuklar yenilendi ancak ana kalıp üzerindeki modifikiasyonlar ile bu değişim sağlandı. Sıfırdan kalıp almak her zaman mümkün olmuyor, sıfırdan üretim yapmak bir süreç gerektiriyor. Sonuçta burada Formula 1 araçlarından bahsediyoruz, Fiat Egea’dan değil.
Peki ana kalıp nasıl üretiliyor?
Sene başında pilotların polimerlerle alınan kalıpları, sonrasında 3 boyutlu tasarım programları ile son hallerine getirilip üretime gönderiliyor. Karbonfiberden üretilen pilot koltukları, boş şasi içerisine yerleştiriliyor. Sonrasında da etrafına elektronik ıvır zıvırlar, kablolar vs. döşeniyor. Yani aracın içerisinde aslında adım atacak yer kalmıyor. Çok şişerseniz koltuğa sığmıyorsunuz, yeterince şişmezseniz bütün yarış boyu her virajda koltuktan dayak yiyorsunuz. Kaldı ki koltuğu değiştirdiğiniz zaman yerine göre şaside bile bazı değişiklikler yapmanız gerekebiliyor. Aşağıdaki videoda 2021 yılında Bottas’ın koltuğunun yapılış sürecine konuk oluyoruz.
Koltuklar aslında arabaya sabitlenmiyor. Bunun nedeni ise bir kaza anında pilotun, kemer tokalarından tutularak araçtan çıkarılabilmesini sağlamak. Böylelikle olası bir omurga hasarı ya da iç kanama tehlikesi önemli şekilde azaltılmış oluyor. Koltuklar araca dört noktalı bir sistemle takılıp çıkartılabiliyor.
En azından sürücüler rahat ediyor. Ediyor, değil mi?
Sürücülerin bulunduğu kısımda rahatlıktan çok güvenliğe önem veriliyor. Ayrıca aracın tasarımında aerodinamik önemli yer tuttuğu için pilotların “birazcık rahatsız bir pozisyonda olması” takımlar açısından çok da büyük bir sorun değil.
Burada güvenlik kararlarının ne kadar faydalı olduğunu Romain Grosjean’ın kazasında görebiliyoruz. Arkanızda yakıt deponuz varken bariyerlere yüksek hızla çarptığınızda ve aracınız ateş topuna dönerek ikiye ayrıldığında sadece ellerinizde biraz yanıkla o arabadan normalde çıkamazdınız. Ya da 2021 sezonunda Max Verstappen 51G hızla bariyerlere çarptığında koltuk ve araç darbeyi sönümlemese, bugün geçmiş yıllardaki gibi kazada ölen pilotun adının verildiği bir Verstappen virajı vardı. Güvenlik önemli, Formula 1’in şakası yok.
Pilotların bu sürüş pozisyonunda dizleri de kıvrık oluyor. Bunun nedeni ise araçların özellikle fren pedallarını kullanabilmek için ciddi bir güç gerekmesidir. Bu güç farkı az buz değil, Formula 1 aracına alışkın olmayan biri hızlanamaz, hızlansa yavaşlayamaz. Dizlerin kıvrık pozisyonda olması, pilotların daha fazla güç uygulamak için daha fazla kas kullanabilmesini sağlayarak aracın kontrolünü mümkün kılar.
Oturma pozisyonunun bir başka etkisi: Pilotlar yalnızca önlerini görüyor.
Yarış yayınları esnasında zaman zaman araç üstü kameralardan pistleri görüyoruz. Bu kameralardan gelen görüntüler bize araçların geniş bir görüş alanı varmış gibi hissettiriyor ancak gerçek pek de öyle değil. Bunu iki video ile örneklendirelim hemen.
Bu, görmüş olduğunuz açı. 2022’de Leclerc'in Ferrari’sinin Abu Dhabi'deki araç üstü kamerasından:
Videoyu görüntüleyemiyorsanız bu bağlantıya tıklayın.
Bu da aynı pistte Charles Leclerc'in kask kamerasına yansıyan görüntüler:
Görüş alanı farkları dikkat çekiyor.
Koltukların pozisyonu da önemli.
Aracın aerodinamik yapısının bozulmamasının dışında, pilotların yere bu kadar yakın şekilde gitmesinin bir başka nedeni de ağırlık merkezini mümkün olduğunca zemine yaklaştırmak. Böylece aracın hızlanırken, yavaşlarken ya da viraj alırken daha dengeli olması amaçlanıyor. Ağırlık merkezi ne kadar destek noktalarının arasında kalır ve ne kadar yere yakın olursa denge o kadar artar.
Yani Formula 1 araçlarında her pilotun koltuğu kendisine özel olarak üretiliyor. Özel oturma pozisyonu ve şekli sayesinde koltuklar aracın daha dengeli ve aerodinamik olarak daha gelişmiş olmasını sağlıyor.
Editor : Şerif SENCER