Büyüleyici ÖZETİ| kokusu ile adından söz ettiren bu yiyecek, elbette yalnızca film izlerken değil başka aktiviteler esnasında da tüketilebilir. Ancak ağırlıklı olarak film ve dizilerin vazgeçilmezidir.
Peki mısırı bu kadar özel kılan nedir?
1800’lerde patlamış mısır; fuarlarda, sirklerde ve sokaklarda satılan popüler bir atıştırmalıktı.
Ancak o zamanlar patlamış mısırın satılmadığı bir yer vardı: sinemalar. Aslında 1800’lerde henüz sinema diye bir şey yoktu. 1900’lerin başında, giderek yaygınlaşmaya başladığında bile patlamış mısır, hâlâ sinema salonlarına girmemişti.
Beyaz perdenin ilk zamanlarında sinema salonları, geleneksel tiyatro lüksünü yeniden yaratmak için ellerinden geleni yaptı. Geleneksel bir tiyatro gibi lüks koltukları ve halıları olan bu eski sinema salonlarında, yemek yemeye izin verilmiyordu.
Sinema ortaya çıktığı ilk zamanlarda, iyi eğitimli ve varlıklı insanlara hitap eden bir sanattı.
Sessiz filmler, önemli gelişmeleri ve hikâyenin arka planını sunmak için metin ekranlarına bel bağlıyordu. Bu da yalnızca okur yazar insanların bundan keyif alabileceği anlamına geliyordu.
Sinemayı kitlelere ulaştırmaya başlayan şey, 1927’de sesli filmlerin ortaya çıkışıydı. İnsanlar da atıştırmalıklarını sinemaya getirmek istediler. Sokak satıcıları ise bu fırsatı fark etti ve patlamış mısırlarını sinemaların önünde satmaya başladı.
Devamında da sinema sahipleri, bunu bir para kazanma fırsatı olarak gördüler ve patlamış mısırları kendileri satmaya başladılar.
Sinema salonlarında patlamış mısır satmak, sinema sahipleri için oldukça külfetsizdi.
Çünkü mısırı patlatmanın maliyeti düşüktü ve bunun için özel bir beceriye ihtiyaç yoktu. Ayrıca patlamış mısırın yoğun ve iştah açan kokusu, müşterileri çekmek için iyi bir fırsattı.
Yine izleyiciler için de patlamış mısır yemek idealdi. Ellerle yemek mümkündü ve film izlemekten alıkoymazdı. İşte tüm bu sebeplerle sinemalarda patlamış mısır yemek, bir gelenek hâline geldi.
Kaynaklar: TED-Edİlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz:
Editor : Şerif SENCER