İstanbul'da ÖZETİ| bir otelde düzenlenen Uluslararası Demokratlar Birliği (UID) MKYK Bölge Başkanları Strateji Çalıştayı'nda konuşan Altun, bu çağın "krizler çağı", "küreselleşme çağı" ve "dijital çağ" gibi isimlendirildiğini, tüm bu isimlendirmelerde ortak gerçekliğin "hız" olduğunu belirtti.
Her alanda hızın değer olduğu bir dönemde yaşadıklarından bahseden Altun, hızın bu çağda hem güç hem de kontrol aracı olduğunu dile getirdi.
Altun, iletişim teknolojilerinde yaşanan dönüşümle, hızlı değişimlerle zamana ve mekana dair algıların da değiştiğine işaret ederek, bundan 500 yıl önce yaşayan insanların zamana ve mekana dair algılarının bugünkünden çok daha farklı olduğunu söyledi.
Hızlanmanın birçok imkanı ve riski beraberinde getirdiğine işaret eden Altun, risklerin çok ciddi anlamda tehdit oluşturduğunu, hızlanmayla beraber teknolojik kazaların, ekolojik felaketlerin karşılarına çıktığını, savaşların çok daha ağır, tahripkar olduğunu ifade etti.
Altun, bugün bir bütün olarak bakıldığında dünyanın ciddi meydan okumalarla karşı karşıya olduğunu belirterek, zor çağda, çetin coğrafyada yaşadıklarını aktardı.
Zor çağda, çetin coğrafyada bir ülke, devlet, millet olarak ayakta kalmanın başlı başına bir kıymet olduğunu vurgulayan Altun, "İstikrarlı şekilde varlık göstermek, başlı başına bir değer. Hele ki büyümek, güçlenmek, daha müreffeh hale gelebilmek, iç cepheyi daha da güçlendirmek çok daha büyük güç." dedi.
Altun, bu çağda her şey gibi siyasetin de dönüştüğüne işaret ederek, hem ülke siyasetlerinin hem de uluslararası ilişkilerin dönüştüğünü söyledi.
Dünya tarihine 19. yüzyıl itibarıyla giriş yapan batı hegemonyasının bugün itibarıyla ciddi meydan okumalar, riskler ve krizlerle karşı karşıya olduğunu dile getiren Altun, Batı'nın 1990'lardan sonra çok daha farklı sınamalarla karşı karşıya kaldığını kaydetti.
Fahrettin Altun, bugün dünyada adalet sorunu olduğunu vurgulayarak, bu sorunun arkasında 19. yüzyıldan itibaren tarih sahnesine çıkan batı hegemonyasının olduğunu dile getirdi.
Batı hegemonyasının 200 yıllık sürecinde küresel alanda adaletsizlik oluşturduğuna dikkati çeken Altun, zira hegemonyanın merkezinde batı dışı toplumların sömürü siyaseti olduğunu, batının, batı dışı kaynakları, zenginleri sömürmesiyle ortaya çıkan bir üstünlüğün oluştuğunu ve bunun farklı şekillerde kurumsallaştığını belirtti.
"TÜRKİYE'DE DE CİDDİ DÖNÜŞÜM SÜRECİ BAŞLADI"
Altun, süreç içerisinde tek kutuplu dünya söyleminin, Amerikan hegemonyasının karşı karşıya kaldığı meydan okumalarla gücünü yitirmeye başladığını ifade etti.
11 Eylül saldırılarının kritik dönüm noktası olduğuna işaret eden Altun, ayrıca bölgenin küresel siyasetin kalbinin attığı başlıca coğrafyalardan birine döndüğünü belirtti.
Altun, kırılmanın yaşandığı dönemde Türkiye'de de ciddi dönüşüm sürecinin başladığını, Türkiye'nin kırılmaların yaşandığı 2000 sonrasında adeta bağımlılık zincirini kırmaya, özgür, tam bağımsız varlık ortaya koymaya yönelik ciddi kabiliyet geliştirdiğini aktardı.
Türkiye'nin 2000 sonrasında dünya istikrarsızlaşırken istikrar adasına döndüğünü, bölgesine istikrar taşıyan aktöre dönüştüğü süreci yaşadıklarını dile getiren Altun, bunun yansımalarını küresel siyasette gördüklerini, görmeye devam ettiklerini söyledi.
"TÜRKİYE'NİN ADALET MÜCADELESİ KÜRESEL ALANDA DEVAM EDİYOR"
Fahrettin Altun, Türkiye'nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde verdiği adalet mücadelesinin küresel alanda devam ettiğini belirterek, "Şu an itibarıyla Türkiye, dünyadaki bu küresel adalet sorununa kaynaklık eden aktörlere açık ve net şekilde adalet çağrısı yapıyor ve bu adalet çağrısını sadece çağrı olarak değil, aynı zamanda bütün unsurlarla, sert güç, yumuşak güç, stratejik güç, bütün güç unsurlarıyla bunu temin etmeye ve realize etmeye çalışıyor." diye konuştu.
Avrupa'nın son 200 yıla bakıldığında küresel siyaset sahnesinde etkisini yitirmeye başladığını gördüklerini belirten Altun, dünyadaki iktidar mücadelesindeki etkisini günden güne kaybeden bir hal içerisinde olduğunu ifade etti.
Altun, Avrupa merkezciliği ideolojik yaklaşım olarak varlığını devam ettirse de Avrupa'nın "stratejik aktör, oyun kurucu" olarak varlık gösteremediğini, bunun da birçok örneği olduğunu belirtti.
Gazze'de İsrail'in uyguladığı soykırımda 45 binin üzerinde insanın katledildiğini, bunların pek çoğunun kadın ve çocuklardan müteşekkil olduğunu söyleyen Altun, bu soykırım karşısında Avrupa'nın, genel olarak batı dünyasının hiçbir surette sürece dahil olamadıklarını, olmadıklarını gördüklerini dile getirdi.
Altun, İsrail'in zulümlerinin sadece Orta Doğu ya da İslam dünyası için maliyet üretmediğini, aynı zamanda bütün dünya için maliyet ürettiğini, bunu engellemek için gücü olanların gayret sarf etmesi gerektiğini fakat Avrupa'nın bu bağlamda bir faaliyet içerisinde olamadığını gördüklerini belirterek, Suriye'nin de bütün dünyanın gözü önünde cereyan eden büyük trajedi olduğunu vurguladı.
"TEK MESELELERİ 'SURİYE KRİZİ BİZE GÖÇMEN MALİYETİ ÜRETME' OLDU"
Altun, Suriye'de 13 yıl iç savaş yaşandığını, milyonlarca insanın yerinden, yurdundan edildiğini, binlerce, on binlerce insanın hayatını kaybettiğini ve büyük zulümler yaşandığını belirterek, şunları söyledi:
"Bu büyük zulümler sürecinde ne yazık ki Avrupa'nın, Avrupa ülkelerinin gerçek anlamda bir aktör, küresel bir aktör olarak varlık gösterdiğini göremedik. Sadece ve sadece Avrupa'nın sürece, Suriye konusuna yaklaşımı, oradan kaynaklı göçmen sorununu yönetmekle ilgili oldu. 'Suriye krizi bize göçmen maliyeti üretmesin.' dediler. Tek meseleleri bu oldu. Nitekim bunu engellemek için de ne yazık ki insanlık tarihine gerçekten kara birer leke olarak geçecek şekilde, o zulümden kaçan masum insanların botlara binerek Ege'de, Akdeniz'de kendilerini yuva arayan o masum insanların yolculuğunu engellemek için yaptıkları zulümler kayda geçti. Botların şişlenmesi kayda geçti ve bütün bunlara baktığımızda gerçekten sadece karşı karşıya kalınan bu büyük meselelerde, büyük sorunlarda ancak ve ancak atıl, pasif şekilde süreci izleyen ve yönetemeyen bir unsur olarak gördük Avrupa'yı." diye konuştu.
Bu süreçlerin her birinde Türkiye'nin aktör olarak varlık gösterdiğini vurgulayan Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Rusya-Ukrayna Savaşı'nda varlık gösterdi. Savaşın başlamasından 1,5 ay sonra İstanbul'da iki tarafı bir araya getirip barış görüşmeleri başlattı. Ondan birkaç ay sonra Tahıl Koridoru Anlaşması yine İstanbul'da imzalandı ve Rusya-Ukrayna Savaşı'nın başından itibaren en tutarlı, en doğru politikayı Türkiye sürdürdü. Bir taraftan Ukrayna'nın toprak bütünlüğüne sahip çıkarken, savunurken, diğer taraftan da Rusya'yla diyaloğu devam ettirdi ve bu bağlamda bir barış ikliminin oluşması için çaba sarf etti ve hala bunun için çaba sarf ediyor. Cumhurbaşkanımız hala bu çerçevede uluslararası alanda yoğun diplomatik faaliyetler yürütüyor ve bunu yürütebilme kabiliyetine haiz tek lider konumunda Sayın Cumhurbaşkanımız.
Diğer taraftan Filistin'de, Gazze'de sürdürülen zulmü sonlandırmak için bütün dünyanın gözleri önünde en cesur mücadeleyi veren yine Türkiye'dir, yine Sayın Cumhurbaşkanımızdır. Bu mücadeleyi verirken Sayın Cumhurbaşkanımız gerçekten birçok ülkenin, birçok batılı ülkenin engellemesine rağmen bu çabayı sürdürmektedir. Ne olursa olsun hakkın, adaletin yerini bulması için de bu mücadele verilmek zorundadır ve Sayın Cumhurbaşkanımız, 'Her ne suretle olursa olsun bu mücadeleyi en güçlü şekilde vermek boynumuzun borcudur.' demektedir. Bu çerçevede bütün çalışmalarımızı sürdürüyoruz."
Altun, Suriye konusunda Türkiye'nin tezlerinin ne denli haklı olduğunun, duruşunun ne denli asil duruş olduğunun, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ne denli güçlü küresel liderlik sergilediğinin açığa çıktığını belirterek, "Bugün itibarıyla yaşanan gelişmelere dönüp baktığımızda, Türkiye'nin gerçek anlamda doğru politikayla bölgeye yaklaştığını ve insani perspektifle süreç yönettiğini herkes görebilmektedir. Bunun sonucu olarak batılı aktörler de bugün Suriye'de süreçlerin nasıl anlamlandırılması gerektiğine ilişkin olarak dahi yine Cumhurbaşkanımızın perspektifini sormakta ve sürece dair yaklaşımlarını dinlemektedir." ifadelerini kullandı.
OYUN KURUCU TÜRKİYE DÖNEMİ
Küresel siyasetteki tüm krizlerle birlikte Türkiye'nin konumunun değiştiğini söyleyen Altun, şunları kaydetti:
"Türkiye'nin konumu değiştiği gibi Avrupa'daki konumu da yine algısı da değişti, dönüştü. Burada gerçek algıdan bahsediyorum. Birilerinin suni şekilde dezenformatik içerikler üzerinden, Türkiye karşıtlarının pompalamaya çalıştıkları içeriklerden, algıdan, yanıltılmış algılardan bahsetmiyorum. Gerçek itibardan bahsediyorum. Evet, Türkiye'nin gerçek anlamda batı dünyasında da itibarı arttı. Türkiye'nin oyun kurucu olma özelliği takdir edilmeye başlandı. Bölgesel oyunculuğu, bölgesel aktörlüğü tescil edilmeye başlandı ve küresel meselelerde Türkiye'nin yine oyun kurma kabiliyeti esas alınmaya başlandı."
Altun, dijital medyaya da değinerek, bunun yarattığı bilgi kirliliğinin bu çağda siyaset yapmanın en önemli zorluğu olduğunu söyledi.
Bu çağda gerçekle yalanı, doğruyla yanlışı ayırt etmenin kolay olmadığını dile getiren Altun, dezenformasyonun, içinde yaşanan bu çağın en önemli unsurlarından birine dönüştüğüne işaret etti.
Altun, dezenformasyonun enformasyon akışının önüne geçtiğini, bu nedenle siyaset yapmanın zorlaştığını çünkü dezenformasyonun bir demokrasi krizi yarattığını dile getirdi.
Yaşanan çağda dezenformasyon bombardımanının demokrasileri de zora soktuğunu ifade eden Altun, kişisel haklara zarar verdiğini anlattı.
Altun, dijital medya çağıyla ilgili de riskleri yönetmek ve imkanları kullanmak mecburiyetinde olduklarını belirtti.
- "TÜRKİYE'NİN SON DÖNEMDE GELDİĞİ YERİN ÇOK ÖNEMLİ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM"
Sosyal medya üzerinden açıktan konuşmak yerine doğrudan konuşmanın esas olduğunu mutlaka bilmek durumunda olduklarını aktaran Altun, sosyal medyanın bölüştürücü, ayrıştırıcı unsur olarak değil, birleştirici unsur olarak kalması, gerçek, otantik iletişim kanalları üzerinden iletişim süreçlerinin devam ettirilmesi gerektiğini vurguladı.
Altun, gelinen noktada tarihin diğer dönemlerinden farklı olarak çok daha özgüvenli, güçlü noktada olduklarını belirterek, "Bu özgüvenin ortaya çıkmasında gerçekten Türkiye'nin son dönemde geldiği yerin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinin bu sürecin temel yapı taşı olduğunu düşünüyorum." dedi.
Fahrettin Altun, Türkiye'nin bugün büyük özgüvenle kendisini hem Avrupa hem de İslam dünyasının öncü ülkelerinden biri olarak konumlandırdığını sözlerine ekledi.
Editor : Şerif SENCER