Literatürde ÖZETİ| yer alan “Neural correlates of long-term intense romantic love” (Uzun vadeli yoğun romantik aşkın sinirsel bağıntıları) isimli makale evlilik ve aşk ile ilgili oldukça önemli sonuçlar ortaya koydu.
Uzun süreli yoğun romantik aşkın sinirsel ilişkilerini inceleyen bu çalışma, uzun süredir evli olan ve eşlerine karşı yoğun aşk hisleri taşıyan bireylerin beyin aktivitelerini inceleyerek romantik aşkın beyin aktivitesi açısından erken dönem romantik aşka benzer olup olmadığını tespit etmeyi amaçlıyor.
Metodolojisinden de bahsedelim. Çalışma kapsamında 10 kadın 7 erkek katılımcı inceleniyor.
Yaşları 39-67 arasında olan katılımcıların 7’sinin ilk evliliği,10’unun ise ikinci evliliği olduğu biliniyor. Evlilik sürelerininse 10 ile 29 yıl arasında olduğu belirtiliyor.
Çalışma kapsamında tutkulu aşk, romantik aşk, yakınlık, arkadaşlık temelli aşk, cinsel sıklık gibi değişkenler ele alınıyor.
Buna ek olarak, katılımcıların beyinlerinin çeşitli bölgelerindeki fonksiyonların aktiviteler fMRI taraması ile tespit ediliyor.
Bulgulara göre, uzun dönem aşk ile erken dönem aşk yaşayanların beyinlerinde görülen aktivasyon benzer!
Araştırmacılar, uzun süreli romantik aşk yaşayan bireylerin beyinlerinde dopamin açısından zengin ödül sistemlerinde görülen aktivasyonun ve bu aşkın erken dönem romantik aşka benzer şekilde sürdürülebileceğini gösteriyor.
Başka bir deyişle, bu durum romantik aşkın zamanla azalacağına dair geleneksel görüşe meydan okuyarak uzun süreli ilişkinin aşkı öldürmediğini gösteriyor.
Ek olarak, romantik aşk ve bağlanma arasında ortak biyolojik altyapıların olabileceğini ve romantik aşkın, ebeveyn-çocuk bağlanması gibi derin sosyal bağlanma mekanizmalarıyla desteklendiği görülüyor.
Ayrıca, uzun süreli romantik aşkın yoğun ve derin duygusal bağlar içerdiğini, ancak bu aşkın erken dönem aşkta görülen obsesif düşüncelerle ilişkili olmadığını göstermektedir.
Başka bir deyişle, obsesyon ile ilişkili beyin aktivitelerinin farklı bölgelerde yoğunlaşması, uzun süreli aşkta obsesif unsurların azaldığını işaret etmektedir.
Sonuçlar romantik aşkın sürdürülebilirliğinde cinsel ilişkinin rol oynayabileceğini gösteriyor.
Araştırmaya göre hipokampus ve hipotalamus gibi bölgelerde görülen aktivasyonun cinsel sıklık ile pozitif ilişkisi uzun süreli romantik ilişkilerde cinselliğin önemini vurguluyor.
Ek olarak evlilik süresinin artmasının ve partnerle olan yakınlığın beynin bu konuyla ilişkili bölgelerindeki aktivasyonu arttırdığı görülüyor.
Araştırmacılar bu durumu, uzun süreli partnerlere duyulan romantik aşkın ödül ve motivasyon sistemleri ile sürekli olarak desteklendiğini göstermektedir.
Başka bir deyişle bu durum uzun süreli romantik ilişkilerin beyin düzeyinde de dinamik ve ödüllendirici olduğunu işaret etmektedir.
Özetle bu araştırma, romantik aşkın zamanla azalmayabileceğini, doğru koşullar altında sürdürülebilir olduğunu ve hem ödül hem de bağlanma sistemleri tarafından desteklendiğini kanıtlamaktadır.
Tabii her araştırmada olduğu gibi bu araştırmanın da bazı kısıtları olabileceğini ve kendi örneklemi kapsamında genelleştirilebileceğini belirterek içeriğimizi noktalayalım.
Kaynak: Oxford University PressBilimsel makalelerin ışığında kaleme aldığımız ilginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz:
Editor : Şerif SENCER