Partisinin ÖZETİ| 26. kuruluş yıldönümü nedeniyle köşe yazarları ile buluşan EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, dünyada ve Türkiye’de sınıf siyasetinin kimlik siyasetinin önüne geçtiği bir döneme girildiğine dikkat çekti.
Akdeniz, “Kimliklerinden ötürü sorun yaşanan kesimleri yok saymak gibi bir indirgemeci yaklaşım içinde olmamakla beraber parti olarak sınıf mücadelesinin demokrasi mücadelesi ile iç içe geçtiği bir yönelime geçeceğiz. Yani hakir görülme dönemi biraz geride kalıyor. Siz demodesiniz, siz işçi partisisiniz gibi kavramlar geride kaldı. Bizim açımızdan da geride kaldı” diye konuştu.
Türkiye’de son dönemlerde yaşanan olaylara değinen Akdeniz, bir toplumsal linç kültürü ile birleşmiş faşist kültürün toplum kitleleri içerisine yerleştirilmeye çalışıldığını ve rutin hale geldiğini söyledi. Akdeniz “2015 Haziran ve kasım seçimleri arasında yaşanan sürece benzer bir sürecin tezgâhlandığını” öne sürdü. Önümüzdeki seçimlerde sol ittifak çalışmalarına ilişkin Akdeniz “Partimiz Erdoğan’ı sevindirecek bir tutum içinde olmayacaktır” dedi.
(Ercüment Akdeniz)EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, iktidarın önümüzdeki dönemde planlarına ilişkin şunları söyledi:
HALK KREDİ VERİR Mİ?
BURADA kanlı bir döneme yeniden imza atılacağı görülüyor. Bu halktan öyle ya da böyle bir kez daha kredi alırlarsa eğer bu seçim virajını geçerlerse bu faşist düzeni yeniden tahkim edecekler. Ama öncesinde bunun adımlarını atıyorlar. O zaman sorun şurada; “Aman sokağa çıkmayın, aman provokasyona gelmeyin, aman iktidar bunu kullanır” söylemlerinin özellikle muhalefet cephesinden gelen söylemlerin karşılığı ne? Biz bunun böyle olmadığını düşünüyoruz.CUMHUR İttifakı en karanlık güçlerin ittifakı olarak karşımızdadır. Bunun yegâne karşıt mücadele gücü, halkın örgütlü kesimlerinin birleşerek alanlara inmesi ile mümkün olabilir. “Seçimi bekle” tutumunun en sorunlu, en problemli tutum olduğunu ve açılması gerektiğini düşünüyoruz.
MİTİNGLERİ BİLE YASAKLARLAR
BUNUN bir adım sonrası terör bahanesiyle seçim mitinglerinin de yasaklanmasıdır. Muhalefetin bir bütün olarak susturulacağı bir dönem olacak. Bunu ya hep birlikte aşacağız ya hep birlikte altında kalacak Türkiye.EMEP’in kuruluşu küresel ölçekte ve Türkiye’de “Elveda proletarya” denen bir dönemin yaşandığı, işçi sınıfının tarihsel rolünü kaybettiği ve ideolojik kırılmaların yaşandığı bir döneme rastladı. 2023 yılında biz nereye geldik sorusuna yanıt vermemiz gerekirse, yeni bir çağ açılamadı. Yeni çağ denilen şey bir felaketler çağı oldu.(Ercüment Akdeniz)
‘DEVRİMLER ÇAĞI OLACAK’
EMPERYALİST savaşlar, pandemide insanların durumu, ekonomik krizler, derin ve mutlak yoksullaşma, zenginlerin de daha zenginleştiği bir dünya ve Türkiye manzarası.O YÜZDEN yeni bir dönemin eşiğinde olduğumuzu düşünüyoruz. Hem bütün dünyada enflasyonist ortam, özellikle Avrupa merkezli işçi hareketleri, grevler işçi sınıfının yeniden harekete geçtiği bir döneme giriyoruz.
ÖNÜMÜZDEKİ dönem ya felaketler çağı olacak ya devrimler çağı. Devrimler çağını bir niyet olarak söylemiyorum.
KENDİ iç diyalektiği olan bir gerçeklik olarak söylüyorum. Yeni yüzyıl tartışmalarında, gerek Türkiye’de gerek dünyada bu yüzyılın Sri Lanka’da olduğu gibi işçi ayaklanmaları, İran’da olduğu gibi halk isyanları ile birlikte devrimler çağı olacağını da öngörüyoruz. Hazırlıklarımızı da bu yönde yapıyoruz.
EN değerli, en donanımlı kadrolarını sanayi bölgelerinde görevlendirmesi nedeniyle Bolşevik çalışma tarzını uygulayan bir partidir. Bunların çoğu, 20. yüzyıla ait demode kavramlar olarak görülüyor ama biz bu pratiğin ne kadar güçlü bir sonuç elde edeceğini önümüzdeki dönemde göreceğiz.
BİR halk ittifakı, hem bu rejimin gitmesi hem de halk egemenliğine dayalı yeni bir rejimin oluşması için de işçi sınıfı çok büyük bir önem taşıyor. Bu ittifakın en geniş halk ittifakının motor gücü işçiler olamazsa eller şartele ulaşacak bir güce ulaşamazsa sendikal bürokrasiyi de parçalayacak bir güç elde edilemezse gerçekten tabloyu değiştirmek çok kolay görünmüyor.
SON dönemlerde kimlik siyasetinin yerine yeniden sınıf siyaseti öne geçmeye başladığı yönünde analizler dikkat çekiyor. İndirgemeci bir yaklaşım içinde değiliz. Bu doğru olmaz ama hakikaten sınıfsal taleplerin giderek öne çıktığı bir dönemi yaşıyoruz. Burada elbette biz Kürt sorunu gibi, Alevi sorunu gibi kadınlar, LBGTİ gibi sorunları için de “Ya bunlar kimlik sorunlarıdır önemli değildir” yaklaşımı içinde değiliz ama sınıf mücadelesinin demokrasi mücadelesi ile birlikte gerçekleştiği bir yönelime geçeceğiz. Yani hakir görülme dönemi biraz geride kalıyor. Yani “siz demodesiniz, siz işçi partisisiniz” gibi kavramlar geride kaldı. Bizim açımızdan da geride kaldı.
Editor : Şerif SENCER