Çocukluğumuzda ÖZETİ| izlediğimiz, özellikle de Tom ve Jerry gibi çizgi filmlerde elektrik çarpması gibi durumların komedi unsuru olarak gösterildiğini ve sık sık yaşandığını hatırlarsınız. Diğer birçok çizgi filmde de karşılaştığımız bu durumda, genelde akıma maruz kalan karakterin iskeletinin, bedeninin içinden sürekli yanıp sönercesine parladığını görmüştük.
Buna ek olarak bazı durumlarda elektrik akımına maruz kalındığında karakterlerin ya metrelerce uzağa fırlaması ya da söz konusu akımın kaynağıyla teması kesemiyor olmaları dikkat çekiyordu. Peki bu iki durum hangi şartlarda birbirlerinden ayrılıyor?
Öncelikle bilmemiz gerekiyor ki elektrik akımı bedenimize yabancı değil.
Kolunuzu kaldırabilmeniz, konuşabilmeniz, düşünebilmeniz, yemek yiyebilmeniz ve diğer tüm fonksiyonlarınız, sinir sisteminizin elektrik hareketleriyle meydana geliyor.
Fakat elektrik çarpması olarak bildiğimiz durumlarda ortaya çıkan akım fazladan gelmiş oluyor ve bu sebeple de bedenimize temas ettiğinde kasları uyarabiliyor. Fakat bunun, derimizi geçip kaslarımıza ulaşabilecek güçte olması gerek.
Bu noktada bedenimiz, elektrik akımına karşı bir bariyer görevi görüyor.
Bu özelliğini de kuru ve kalın olmasına borçlu. Zira ıslandığımızda elektrik akımına karşı daha savunmasız oluyoruz. Bu önemli, çünkü akımdan ne derecede etkileneceğimizi, ortada duran değil, vücudumuza giren akım miktarı belirliyor. Yani voltaj burada büyük rol sahibi. Vücudun direncini kırmaya yetecek volt miktarının 500 ve üzeri olduğunu, ayrıca bu değerin kalbinizi durdurmaya yeteceği bilgisini de buraya sıkıştıralım.
Örneğin 50 miliamper akımın geçtiği bir kablo önünüzde duruyorsa, bedeniniz kuru olduğunda ortaya koyduğu direnç sayesinde direkt olarak bu akımı deneyimlemezsiniz. Bu, akımın zararsız olacağı anlamına gelmiyor fakat görünen ve deneyimlenen arasındaki farkı bilmek gerekiyor.
Vücudunuza giren elektrik akımı başka bir yerden çıkmak ister.
Bunun için de direncin düşük olduğu yolları izleyerek çıkış yolunu arar. Genelde çıkış noktası ayaklar olsa da bu gibi durumların tedavisinde asla ezber üzerine ilerlenmez.
Fakat düşük güçteki elektrik kaynaklarından gelen akımın vücuda girmeyeceğini, onun yerine deri üzerinde izler bırakacağını belirtelim. Zaten içeriğin konusu olan da bu tür akımlar.
Şimdi asıl konumuza geçelim. Bazı durumlarda elektrik kaynağını neden bırakamıyor olmamızla başlayalım.
Daha önce belirttiğimiz gibi kaslarımızı hareket ettirebilmemizi sağlayan şey, elektrik akımının ta kendisi. Şimdi bir elektrik kaynağını iki elinizle tuttuğunuzu düşünün. Bu kaynak, sizi 10mA seviyesinde bir akıma maruz bıraksın.
Parmaklarınızı içeri doğru bükmenizi mümkün kılan (fleksör) kaslarınıza temas eden bu seviyede bir akım, kaslarınızı kontrol etmenizi engelleyebilir ve bu sırada kesintisiz, sizin kontrolünüzde olmayan bir kasılmaya sebep olabilir. Bu sebeple de elektrik kaynağını bırakmak mümkün olmayabilir.
Yine aynı sebepten ötürü elektrik akımına daha çok maruz kalınmış olur ve kasların kontrolünü kaybetmenin dışında geri dönülmez hasarlar söz konusu olabilir.
Peki, elektrik akımı yüzünden fırlatılabilmek mümkün mü?
Çizgi filmlerde bu durum oldukça abartılsa da evet, mümkün. Fakat elektrik, burada sadece bir uyarıcı görevi görüyor. Asıl işi yine kendi kaslarımız yapıyor.
Az önce 10mA değerinde bir akımın eldeki fleksör kaslarda sebep olacağı durumu özetledik. Aynı durum farklı kas gruplarında oluştuğunda ise bu etki ters yönde kendini gösterebiliyor.
Yani kaslarınızın bu seviyede bir akıma maruz kalması, (normalde olabileceklerinden çok daha güçlü şekilde) kasılarak kişinin geriye doğru fırlamasına sebep olabiliyor. Burada hem kasların normalden güçlü olması hem de aynı anda kasılmaları bu sonucu ortaya çıkarıyor. Yani hangi kas grubunun daha çok uyarılarak diğerine göre üstün geldiği, hangisinin yaşanacağı konusunda belirleyici oluyor.
Miliamper değerlerinin etkilerini kafanızda canlandırabilmeniz adına sıralayalım:
1mA seviyesinde sadece fark edilir bir seviyede elektrik akımı hissedersiniz. Yine de bu tehlikeli olmayacağı anlamıına gelmez.5mA seviyesinde ise o elimizi aniden çektiğimiz ufak şok vardır. Fakat bu da sürekli temasta yaralara yol açabilir.6 ile 16mA arası, içerikte bahsettiğimiz, kas kontrolünün kaybolduğu alan olarak biliniyor.Buradan 100mA seviyesine kadar olan alanda artık ölüm tehlikesi başlıyor. Şiddetli kasılmalar ve yaralanmalar da mümkün.100 ile 2000mA arası ise artık alınan şokun kalp ritmine müdahale ettiği seviyelere denk geliyor. Oldukça ölümcül.2000 mA ve sonrası ise ciddi yanıkların, kalp durmasının ve organ hasarının görüldüğü seviye. Ölümcül olma seviyesinden bahsetmeye bile gerek yok.
Editor : Şerif SENCER