Ekonomi

Ekonomi Profesörü Duran Bülbül Cumhuriyet TV'ye konuştu: 'AKP devraldığı borcu 35'e k

Ekonomist Prof. Dr. Duran Bülbül, ekonomi gündeminin öne çıkan başlıklarını Cumhuriyet TV'de değerlendirdi. AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana, Türkiye ekonomisinde yürütülen politikanın sonuçlarını madde madde anlatan Bülbül, Siyasi iktidarın devraldığı bor

Ekonomi Profesörü Duran Bülbül Cumhuriyet TV'ye konuştu: 'AKP devraldığı borcu 35'e k
30-03-2023 18:17

Mevcut ÖZETİ| Türkiye ekonomisine dair durum tespiti yapan Bülbül, "2002'den 2023'e kadar Türkiye nasıl bir ekonomiye sahipti, siyasi iktidar nasıl bir Türkiye devralmıştı, bunlara bakmak gerekir. İlk olarak borçlanmaya bakalım, borçlanma amacına uygun kulanılmadığında gelecek kuşaklara bütçe hakkı açısından önemli bir yük bırakılmış olur. Deprem felaketini de hesaba katınca borç yükünün daha da artacağını söyleyebiliriz" ifadelerini kullandı.

Duran Bülbül, AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana, ekonomik verilerde yaşanan değişiklikleri madde madde anlattı:

* İktidarın devraldığı enflasyon %30 idi, bugün %140'ın üzerinde.

* Siyasi iktidarın devraldığı borç 399 milyar TL iken güncel borç 14 trilyon, yaklaşık olarak 35 kat artmış.

* AKP iktidara geldiğinde gayrisafi yurtiçi hasılanın %1'i kadar olan cari açık buün yaklaşık %8.

* Bütçe açığı 10 kat artmıştır.

* Hane halkı borçları, 2002'de 6 milyar lira civarında iken bugün 900 milyar liraya yaklaşmıştır.

* 2002'de kriz olduğu halde 100 milyar dolar civarında rezervimiz vardı bugün ise -150 milyar dolar. 

* Bankalardaki mevduatın %90'ı bu ülkede yaşayan kişilerin sadece %1'ine ait. 

* Merkez Bankası son iki yılda 245 milyar TL karşılıksız para bastı.

Hane halkı borçlarının yükselişine dikkat çeken Bülbül, "Diyorlar ya 'Restoranlar, kafeler dolu' bunun sebebi, halkın borçla borcu finanse etmesi. Kredi kartlarının asgari tutarlarını ödeyerek hayatlarını idame ettiriyorlar. Sosyal devlet olgusu, 2002 sonrası, giderek jandarma devleti olgusuna dönüşmüştür. Türkiye'de bugün vergi cennetlerine kaçırılan para 140 milyar dolar, Türkiye'nin bu paradan yıllık kaybı 40 milyar dolar. Türkiye'nin şu anda 270 milyar dolar civarında kayıtdışı ekonomisi var. Bu kaynaklar vergilendirilmelidir. Yine kayıtdışı istihdama bakabiliriz, sadece kayıtdışı istihdamı ekonomi içine alabilirsek, EYT'lilerin finansman sorunu da, emeklilik sistemi sorunu da çözülür" şeklinde konuştu.

Bülbül, "Suç ekonomisi açısından dünyada 15. sıradayız. Kara para aklama konusunda 9. sıradayız. dünyada en çok karapara aklayan kaynağa sahip 20 ülkenin, Türkiye'de yıllık olarak yaklaşık 30 milyar TL karapara akladığını görüyoruz. Bu sadece resmi kayıtlardır. Öte yandan, kent rantları devletin bütçesine gitmiyor, yeraltı ekonomi gruplarına gidiyor, Türkiye'nin bu işten de kaybı yaklaşık 120 milyar TL'dir. Neredeyse, milli gelirimizle başa baş bir borç yüküyle karşı karşıyayız" dedi.

Ekonominin düzelebileceğini ancak halka gerçekçi sürelerle vaatler verilmesi gerektiğini telkin eden Bülbül, "Baktığımızda yaklaşık %90 oranında dışa bağımlı bir ülkeyiz, kalan %10 ise 'sızıntı ihracat' bu ne demektir? Diğer ülkelerin mallarını Türkiye'ye getiriyoruz, küçük rötuşlarla, ara mallarla tekrar yapıp ihraç ediyoruz. Halkın tabi ki beklentileri var. Ancak dünyanın hiçbir yerinde en acil iktisat önlemleri 6-9 ay süreden önce halka yansımaz. Tarımda, sanayide vs bu denli dışa bağımlı olmasaydık bu süreyi kısaltabilirdik. Enerjide ve doğalgazda %99 civarında dışa bağımlıyız. Bu yapısal sorunları çözmeden, bir gecede fiyatları aşağı çekemezsiniz" yorumunu yaptı.

Ekonominin normale dönmesinin en önemli yolunun siyasi ve ekonomik istikrarı sağlamak olduğuna vurgu yapan Bülbül, şu önerilerde bulundu.

"Siyasi istikrarın sağlanması için tüm toplum kesimlerinin adalet ve hukuk sistemlerine güven duyması gerekir. Öncelikle adalet ve hukuk sistemi iyi tahsis edilmeli. Adaletin var olup olmadığını görmek istiyorsanız bütçe hakkına bakmak gerekir, bütçe hakkını meclis değil tek adam kullanıyor. bütçe hakkını halkın temsilcisi olan milletvekilleri kullandığında yabancı yatırımcı ülkeye gelir ve güven duygusu olur. Üretime katkı sağlanmasıyla bilikte döviz girdisi başlar. İktidara kim gelirse gelsin bu sene 195 milyar dolar ödemek zorunda. Dünya bankasının verilerine göre depremin maliyeti 35 milyar dolar civarında, iktidar depremi ranta çevirmiş durumda. Depremin maliyetinin 100 milyar dolar civarında olduğu söyleniyor. Daha analizleri yapılmayan yerlere temeller atılıyor. Deprem bölgesi gayrısafi milli hasılanın %10'unu oluşturuyor, maliyetin 100 milyar dolar olduğu söyleniyor. Gayrısafi milli hasılanın %55'ini oluşturan daha önceki Gebze-İstanbul depreminin maliyeti 53 milyar dolardı. Enflasyon farkını da hesaplayınca, gelecekte yük oluşturulmaya çalışılıyor."

 

 

 


Editor : Şerif SENCER
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER