Adli ÖZETİ| Bilimler Uzmanı ve Ceza Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi (CEHAMER) Kriminoloji ve Şiddeti Araştırma Seksiyonu Başkanı Doç. Dr. Münevver Mertoğlu, disiplin cezasının etkilerinden bahsettiği ‘Şiddetin, Nörobiyolojik ve Kalıtımsal Nedenlerine Bağlı Suç Davranışlarında, Ceza Sorumluluğunun Değerlendirilmesi’ sempozyumunda “Disiplin cezası yüzünden okuldan uzaklaştırılan öğrenci kendisini psikolojik olarak kötü hissediyor. Dahası okul değiştirilince çocuk evinden daha uzak olabiliyor. Dolayısıyla maddi ve ekonomik yönden zorluk çekebiliyor, etiketleniyor. Arkadaşlarıyla ilişkilerinde zorlanıyor.” açıklamasında bulundu.
Doç. Dr. Münevver Mertoğlu, disiplin cezalarının zararında değinerek “Bu çocukların akademik başarılarının daha kötüye gittiğini görüyoruz. Bu cezalar çocuklara fayda yerine zarar veriyor. Bu durum aslında Türk Ceza Hukuku’ndaki 12 yaş altındaki çocuklara ceza verilmemesi durumuyla çelişiyor. Bizim amacımız cezadan çok, çocukları eğitim sisteminden uzaklaştırmadan onlara destek olmak. Bu konuda okulun rehberlik servisleri çok önemli bir rol oynuyor” ifadelerini kullandı.
DİSİPLİN CEZASI ÇÖZÜM DEĞİL
Düzenlenen uluslararası sempozyumda konuşmacı olan Doç. Dr. Münevver Mertoğlu, “Ergenlerin, çocukların hatta yetişkinlerin şiddet davranışlarının, daha çok psikolojik ev sosyal boyutu tartışıldı. Tıp, nöroloji ve teknoloji alanındaki gelişmeler neredeyse tüm davranışlarımızdan beynimizin sorumlu olduğunu ortaya koymuş.” sözlerine yer verdi.
Türk Ceza Hukuku’nda 12 yaşın altındaki çocukların ceza sorumluluğu bulunmadığına değinen Doç. Dr. Mertoğlu, disiplin ve ceza hukukunu karşılaştırdığımızda bu durumun çeliştiğine değinerek “12 yaşından küçük olan çocuklar adli yönden adam öldürseler dahi ceza sorumluluğu olmadığı için haklarında danışmanlık ve güvenlik tedbirleri uygulanıyor. Fakat diyelim bir ortaokul öğrencisi bu fiillerden birini işlediği zaman okuldan uzaklaştırılıyor. Okuldan uzaklaştırılma cezası aslında öğrencilere çok şey katmıyor. Disiplin cezası yüzünden okuldan uzaklaştırılan öğrenci kendisini psikolojik olarak kötü hissediyor.” cümlelerini kullandı.
Okul değiştirilmesi durumunda çocuğun evinden daha uzak olabildiğini dile getiren Mertoğlu, “Dolayısıyla maddi ve ekonomik yönden zorluk çekebiliyor, etiketleniyor. Arkadaşlarıyla ilişkilerinde zorlanıyor. Bu çocukların akademik başarılarının daha kötüye gittiğini görüyoruz. Bu cezalar çocuklara fayda yerine zarar veriyor. Bu durum aslında Türk Ceza Hukuku’ndaki 12 yaş altındaki çocuklara ceza verilmemesi durumuyla çelişiyor. Umarım bu konuya ilgili bir değişiklik yapılabilir. Çünkü çocukların topluma kazandırılması ve çocuğun yüksek yararı esas olan” ifadelerini kullandı.
RİSKLİ DAVRANIŞLAR SONRADAN DA ÖĞRENİLEBİLİYOR
Çocukların riskli davranışlarda bulunabildiğini ifade eden Doç. Dr. Mertoğlu, “Yapılan çalışmalarda çocukların nörolojik gelişimleriyle düşük korku düzeyi arasında bir ilişki görülmüş. Bu da riskli davranışları arttırıyor. Ayrıca bu riskli davranışlar, diğer öğrencilerden tarafından da görülüp, öğrenilebiliyor.” açıklamasını yaptı.
Çocukları sisteme kazandıracak, onların eğitimlerini sürdürebilecek önlemlerin alınması gerektiğini aktaran Mertoğlu, yetişkinlerdeki ceza sorumluluğunun da konuşulacağını belirterek “Şiddet ve suç içeren davranışların nörobiyolojik ve genetik nedenlerine bağlı durumlarda ceza sorumluluğu nasıl değerlendirilecek? Benim çalışmam çocuk ve ergenlerle ilgili. Dileğimiz çocukların ve ergenlerin, ergenliği bitimine kadar ve beyindeki gelişim sürecinin tamamlanmasına kadar onlara destek olabilmek ve topluma kazandırmak. Okuldaki riskli davranışlara karşı önlemler almak.” sözlerini kullandı.
Konuşmasında kuralların öğrencilerle paylaşılması gerekliliğine değinen Mertoğlu, sadece öğrencilerle değil velilerle de kuralların paylaşılmasının önemini belirtti. Broşürler ile bilgilendirme yapılabileceğine işaret eden Mertoğlu, çocukların yaptıkları suçun ceza gerektirdiğini bilmeme durumunun olduğunu aktardı. 2007- 2012 yılları arasında liselerle ilgili işlenen disiplin suçlarıyla ilgili yaptığı araştırmaya atıfta bulunan Doç. Dr. Mertoğlu, “O dönemde okuldan uzaklaştırma, okul değiştirme, kınama cezaları oldukça fazlaydı. Bizim amacımız cezadan çok, çocukları eğitim sisteminden uzaklaştırmadan onlara destek olmak. Bu konuda okulun rehberlik servisleri çok önemli bir rol oynuyor. O dönemki araştırma sonuçları ile bugün durum nedir bir karşılaştırma yapılabilir” dedi.
ŞİDDET NÖROBİYOLOJİK SORUN İLE İLİŞKİLİ
Konuşmacılar arasında yer alan Psikiyatrist ve Almanya Bremen Eyaleti Bilirkişisi Dr. Ute Franz, çocuklarla ilgili araştırmalarda nörobiyolojik sorun olması durumuna dikkat çekerek “Çocuklarla ilgili araştırmalarda şiddet uygulayan ve uygulamayanlar ayrı olarak araştırılmalı. Çocuğun nörobiyolojik sorunu olması demek, otomatik olarak şiddete meyilli anlamına gelmiyor.” ifadelerini kullandı.
Ailelere tavsiyede bulun Franz, gençlerde şiddete yönelik bir belirti varsa sosyal danışma merkezlerine, doktorlara ve psikiyatristlere başvurulması gerektiğini belirterek “Veliler her zaman çocuklarındaki durumları fark etmeyebiliyor. Bazı durumlarda öğretmenleri fark ediyor; bu nedenle velilerin ve öğretmenlerin birlikte çalışmaları ve teşhisin erken konulması çok önemli” şeklinde konuştu.
İKÜ Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bahri Öztürk ise Milli Eğitim Bakanlığı'yla birlikte okulda şiddetin önlenmesine yönelik bilimsel çalışmaları başlatalı 10 yıl olduğunu belirterek “Şimdi de uluslararası akademinin kurulması ile konuya uluslararası bir boyut kazandırdık. Ben eminim ki şiddetin nedenlerinin kalıtsal mı olduğunu, sonradan mı öğrenildiği yoksa her ikisi birden mi olduğunun bilimsel izahını yapıyor olacağız.” sözlerini kullandı.
Yer ve popülasyon değiştikçe araştırma sonuçlarının değiştiğine dikkat çeken Öztürk, “Onun için biz yapacağımız araştırmalarda belli pilot bölgeler seçiyoruz. İnşallah bu konuyu ciddi bir noktaya getireceğiz, kararlıyız” açıklamasını yaptı.
Editor : Şerif SENCER