Mimarlar ÖZETİ| Odası İzmir Şubesi, İzmir Ekonomi Üniversitesi ve IISBE (International Initiative for Sustainable Built Environment) iş birliğinde düzenlenen, “Dirençli Sürdürülebilir Kent Çalıştayı” başladı. Kahramanmaraş merkezli, 50 binden fazla kişinin hayatını kaybettiği depremin konuşulduğu çalıştayda, dirençli kent planlamasının önemine vurgu yapıldı. Mimarlar Odası Hatay Şube Başkanı Mustafa Özçelik, imar barışının öldürücü olduğunu ifade ederken, deprem felaketinin bir fırsata çevrilmesi gerektiği, şehirlerin doğru bir şekilde planlanarak yeniden inşa edilmesi gerektiği belirtildi.
Mimarlar Odası İzmir Şubesi ev sahipliğinde düzenlenen ve iki gün boyunca sürecek olan çalıştaya, Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay, Bayraklı Belediye Başkanı Serdar Sandal, İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener, İzmir Ekonomi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Aşkar, Kahramanmaraş, Hatay, Malatya ve İskenderun başta olmak üzere afet bölgesinden meslek odaları ve STK temsilcileri, yerel yönetimlerin ilgili daire başkanları, deprem uzmanları, İzmir’deki meslek odaları ve uluslararası alanda uzman isimler katıldı.
KAHRAMAN: YÖNETMELİKTE SORUN YOK
Çalıştayın açılış konuşmalarını gerçekleştiren Mimarlar Odası İzmir Şube Başkanı Dr. İlker Kahraman, dirençli kentlerin oluşturulabilmesi için gerekli planlamanın bir an önce yapılması gerektiğine dikkat çekerek, “Buradaki asıl konu kader mi yoksa önlemini alabilir miyiz? Deprem ise bizim için yeni bir şey değil. Depremle uğraşmamız gerektiğini biliyoruz. Ülkemiz deprem bölgesinde. Fay hatları üzerinde bolca yapılaşmamız var. Büyük İstanbul depreminin beklendiği bu yıllarda, Türkiye ekonomisinin bundan etkilenmemesi için taşınmaların yapılması gerektiğini söylemek mümkün. Sadece deprem bizde mi oluyor? Japonya’da 7.4’lük depremde kimse vefat etmiyor. Şili’de de 2015’te 8.3’lük depremde 7 kişinin öldüğünü öğrendik. Oysa bizde depremde çok büyük yıkımlarla karşılaştık demek bir hata yapıyoruz. Bu işe gönül vermiş meslek erbapları olarak bu hatanın nerede olduğunu bulup düzeltmeliyiz. Yönetmelikte birçok değişiklik yapsak da can kayıplarının önüne geçmeliyiz. Eski yönetmelikler depreme karşılık veriyor muydu diye baktığınızda İzmir depreminden sonra, daha önceki deprem yönetmeliklerinde İzmir depremini karşılandığını ve 6 Şubattaki depremleri de karşıladığını biliyoruz. Yönetmeliklerle ilgili sorun yok. Yönetmeliklerin uygun yapılması durumunda binaların yıkılmamasını sağlaması gerektiğini biliyoruz ancak 50 binden fazla can kaybının olduğunu görüyoruz. Planlamada artan merkezileşmenin aksine yerel yönetimlerin etkin kullanılması gerektiğini biliyoruz” diye konuştu.
AŞKAR: BÜTÜNCÜL BİR YAKLAŞIMA İHTİYAÇ VAR
İzmir Ekonomi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Aşkar, dirençli ve sürdürülebilir kentler için ekonomik, sosyal ve çevre etkilerini göz önüne alan bütüncül bir yaklaşım oluşturmaya ihtiyacımız olduğuna dikkat çekerek, “Bütün paydaşları, devlet, belediyeler, iş dünyası, toplum ve bireylerin katkılarını alabileceğimiz yapılar oluşturmalıyız. İlk aşamada kentlerimizi dirençli hale getirmemiz gerekiyor. Bu yaparken doğal afetlere ve iklim değişikliğine dayanıklı altyapılar için yatırım yapmalıyız. Buna paralel olarak, kriz anında birbirlerini destekleyecek biçimde sosyal etkileşimi arttırmalı ve güçlü toplum ağları oluşturmalıyız. İkinci aşamada sürdürülebilir kentlere yoğunlaşmalıyız. Bu kapsamda yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı teşvik edilmeli, atıkların azaltılması ve yönetilmesi sağlanmalı ve ulaşımda da sürdürülebilirlik ön plana alınmalıdır. Üçüncü aşamada kente yönelik olarak inovasyon ve öğrenme kültürü yaratmalıyız. Kentin karşılaşacağı sorunlara inovatif çözümler geliştirebilmek için araştırma ve geliştirmeye kaynak ayırmalıyız” ifadelerini kullandı.
ÖZGENER: GEÇMİŞİ KENTSEL DÖNÜŞÜMLE YENİLEYECEĞİZ
İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı ve İzmir Ekonomi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Mahmut Özgener ise, son dönemde kentlerin karşılaştığı streslerle birlikte demografik değişim ve nüfus artışının yönetimsel sorunları da beraberinde getirdiğini ifade etti. Özgener, “BM Raporuna göre 2050’ye kadar 3 kişiden 2’si şehirlerde yaşıyor olacak. Bu bağlamda ekonomik alt yapısı güçlü, planlaması kapsayıcı, alt yapısı temel ihtiyaçları karşılayabilen politikalar geliştirebilen sürdürülebilir kentler için radikal dönüşümler gerçekleştirilmeli. Bu dönüşümler, dünya gündeminin ilk sırasında yer alan iklim değişikliğine uyup, yeşil dönüşümü de kapsayacak şekilde planlanmalı diye düşünüyorum” dedi.
Hatay ve İskenderun’da konteyner işyerlerinin düzenleneceğini kaydeden Özgener, “Hatay’da, Malatya’da esnafların olduğu yerler yıkılmış yok olmuş. Evleri inşa etmeyi düşünürken aynı zamanda iş olanaklarını da devam ettirmelerini sağlamamız da çok önemli. Geçmişi kentsel dönüşümle yenileyeceğiz. Geleceğin binalarını bu acıları yaşamayacak şekilde tasarlayarak geleceği inşa edeceğiz. C- 20 beton, hurda demir kullanmayarak öncü olacağız. Bu kent umarım bir ders çıkarır diye umut ediyorum” diyerek sözlerine son verdi.
FİDANEL: 400 BİN KİŞİ EVLERİNDEN OLDU
Felaketin Malatya’da yarattığı yıkımın boyutuna dair bilgi veren Mimarlar Odası Malatya Şube Başkanı Yunus Emre Fidanel, yıkılan alanların yeniden tasarımı sürecinde meslek odalarının ve yerel yönetimlerin sürece dahil edilmediğini vurgulayarak, “Deprem ayrı, unutulmak ise ayrı bir travma yaşattı bize. Malatya nüfusu yaklaşık 850 bin, bundan 400 bin kişi evsiz kaldı. Nüfusun yarısı şu an barınma problemi ile karşı karşıya. 500 bin kişi çevre illere dağıldı. Malatya’nın üçte biri tamamen yok oldu. İlk depremde yaklaşık 18-20 bina yıkıldı, ikinci depremde ise 5 bin binamız yıkıldı. Şehrimiz tamamen yok olmuş durumda. Bu alanların tasarımında hem mimarlar odası hem yerel yöneticilerin dahil olmasını istiyorduk. Ama Ankara’da kapalı kapılar arkasında tasarlanıyor ne yazık ki. Sürece dahil olmaya çalışıyoruz ama çok başarılı olduğumuzu söyleyemeyiz. Muhtemelen önümüze hazır projeler gelecek ve ‘Alın bunu yapın’ diye dayatmalar olacak. Yönetmeliğin güncellenmesi gerekiyor. Uygulama sıkıntılarımız da var. Yeni ve eski yerleşim alanlarımız gitti, kültürel mirasımız da gitti. Sıcaklar başlayınca konteynerlerde kimse kalamayacak. Çadır çok ayıp bir şey, 3 ay geçmesine rağmen çadır bulamayan aileler var. Daha kullanışlı ve konforlu malzeme ile yapılmış geçici barınma üniteleri yapılması gerekiyor” diye konuştu.
KAÇAMAZ: TEK KURTULUŞ KENTSEL DÖNÜŞÜM
Mimarlar Odası Kahramanmaraş Şube Başkanı Yunus Emre Kaçamaz ise depremden ziyade alınmayan önlemlerin çok fazla can kaybına neden olduğunu söyleyerek, “Kahramanmaraş’ta her 10 aileden 3’ü evsiz kaldı. Yapı stoğunun yüzde 25’i kullanılamaz hale geldi. Yeni binalar bile ağır hasarlı duruma geldi. Bunlar temel nedeni zeminin çok kötü olması ve yüksek kat izni verilmesi. Bu afetten ders çıkarıp bir fırsata dönüştürmemiz gerekiyor. Şehrin tek kurtuluşu kentsel dönüşüm” dedi. Şehrin yeniden yapılandırılması noktasında bakanlık yetkilileri ile temasa geçtiklerini belirten Kaçamaz, “Bu planlama yapılırken bir bilim kurulu oluşturulması gerektiğini, planlama yapılırken bölgenin ekonomik ve sosyolojik olarak incelenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bir planlama ekibi kuruldu Maraş’ta. Şehri tamamen birbirinden koparmaya yönelik bir yaklaşım vardı, bunun yanlış olduğunu ilettik. Olumlu dönüşler gelmeye başladı” diye konuştu. Kaçamaz, 2 yıl önce olası Kahramanmaraş depremi ile ilgili mimarlar odası olarak çalıştay gerçekleştirdiklerini, çalıştayda yıkılmasını öngördükleri binaların hepsinin yıkıldığına vurgu yaparak, “Bir rapor hazırladık ve sunumunu gerçekleştirdik. Ne yazık ki raporda yazanların hepsini yaşadık” açıklamasını yaptı.
ÖZÇELİK: BARIŞ ÖLDÜRÜR MÜ? EVET İMAR BARIŞI ÖLDÜRÜR
Mimarlar Odası Hatay Şube Başkanı Mustafa Özçelik ise bölgede çok büyük acılar yaşandığının altını çizdi. Akla zarar ziyan birtakım yönetim anlayışıyla işlerin yürütüldüğünü dile getiren Özçelik, “Deprem sırasında hiçbir şey yoktu, deprem sonrasında da ‘yönetememezlik’ aynı mantıkla devam ediyor. Hatay’ın merkezinin yüzde 80’i yıkıldı. 95 bin yapıdan bahsediyoruz Hatay genelinde. 326 bin konuta tekabül ediyor. İmar barışı… Barış öldürür mü, evet öldürür. Silkinip kendimize gelmemiz lazım. Oturup bu kadar bedel ödemişken, boş bir sayfadan yeniden başlamamız gerekiyor. İnsana verdiğimiz değeri bir şekilde sorgulamak zorundayız. Bu anlayışla devam edersek daha çok ciddi bedeller ödeyeceğiz. Bu acıdan sonra ülke olarak hep beraber yeni bir sayfa açmaya, insan odaklı bir sistem kurmamız lazım” şeklinde konuştu.
Editor : Şerif SENCER