Gündem

Deniz Berktay ile Kuzeyden notlar: Dış politikada din unsuru

Rusya’nın geçen hafta onayladığı yeni “Dış Politika Konsepti”, ülkede Batıcı anlayışın son bulduğunu ve Rus Avrasyacılığı anlayışının resmi düzeyde galip geldiğini gösteriyor.

Deniz Berktay ile Kuzeyden notlar: Dış politikada din unsuru
04-04-2023 04:28

İlki ÖZETİ| 1993’de kabul edilen “Dış Politika Konsepti”, Rusya’nın Batı’ya entegrasyonunu temel öncelik olarak görürken şimdiki doktrin ise ayrı bir medeniyet olduğunu öne sürüyor. Batı’yla ilişkileri yeniden düzene sokma umudu ifade edilse de doktrin, Rusya’nın Avrupa’nın bir parçası olmadığını dile getiriyor. ABD’nin başlıca risk kaynağı olarak görüldüğü, Çin ve Hindistan’la ilişkilerin yoğunlaştırılmasının öneminin vurgulandığı belgede, Rus dış politikasının başlıca hedefleri arasında Rus Ortodoks Kilisesi’nin korunması sayılmış.

Avrasya’nın merkezi Rusya

Rusya’da 1990’ların ikinci yarısından, özellikle Yevgeni Primakov’un başbakan olduğu 1998’den itibaren, Rusya’nın Batı’nın değil, Avrasya’nın bir parçası (ve Avrasya’nın merkezi) olduğunu savunan anlayış güçlenmeye başlamıştı. Putin’in 2000’de iktidara gelmesinden sonra da bu anlayış, zaman zaman Batıcılık karşısında etkisini yitirmekle birlikte özellikle 2004 yılından itibaren yükseliş içinde olmuştu. Dış politikada Rusya’nın ABD’nin eski Sovyet coğrafyasında nüfuzunu arttırmasına karşı mücadeleyi savunan Avrasyacılık, kültürel alanda da Batı liberalizmine karşı, geleneksel değerleri ve kökü Batı’da bulunan dini akımlara karşı, Rusya’nın geleneksel dini olarak kabul edilen dini akımları savunuyor. Buna göre Rus Ortodoksluğunun yanı sıra, İslamiyet, Budizm ve Musevilik de Rusya’nın geleneksel dinleri arasında sayılıyor (yasalarda da bu dört din ayrıcalıklı statüye sahip. Fakat burada belli bir İslami akımın merkezinin Rusya’da bulunması Moskova yönetimi için özellikle önemli). Bu çerçevede, Rus Ortodoks Kilisesi de Batı’nın liberal değerlerine karşı Rus genelensel kültürünün ve toplum yapısının bir yapı taşı, bir koruyucusu olarak görülüyor.

Egemenlik aracı

Rus Ortodoks Kilisesi’ne özel önem verilmesinin bir nedeni daha var: 1991’de Sovyetler Birliği dağıldığında Rus Ortodoks Kilisesi, eski Sovyet ülkelerinin hemen tamamında teşkilatını korumuş olan tek yapı idi. O nedenle bu kilise, Moskova’nın buralardaki egemenliğini yeniden sağlayacak bir araç olarak da görülmekte.

İşte, Ukrayna yönetiminin Rus Ortodokslarının hac merkezi olarak gördüğü ve Rus Ortodoks Kilisesi’nin Ukrayna kolunun yönetimi altında bulunan Kiev Peçersk Manastırı’ndan bu kiliseye mensup rahipleri çıkarmak ve burasını ABD’nin desteklediği Fener Patrikhanesi’nin Ukrayna koluna devretmek istemesi, bu nedenle Rusya’nın tepkisini çekti. Rusya Dışişleri Bakanlığı, önceki gün yaptığı açıklamada Zelenski’nin din politikasını, ABD’nin etkisi altında hazırladığını iddia etti. Son haftalarda bu köşede değindiğimiz kilise konusu, bu nedenle önümüzdeki dönemde gündemin önemli maddelerinden biri olmaya devam edecek.


Editor : Şerif SENCER
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER