Geçmişten ÖZETİ| günümüze birbirinden farklı konularda yapılmış ve hâlen yapılan sayısız deneyin, hangi çerçeveler içinde etik sayılıp sayılmayacağı tartışılıyor. Bu tartışmaların sebeplerine baktığımızda deneylerdeki hayvanlara ve insanlara etik dışı şekilde davranılıp davranılmadığı konusu dikkat çekiyor.
Oldukça hassas olan bu konuların göz ardı edildiği çok sayıda deney görmüştük. Fakat 1924 yılında Carney Landis tarafından yapılan, içeriğimizin odağındaki deney, bunlara tamamen farklı bir boyut kazandırıyor.
Kısaca neydi bu deney?
1897 doğumlu Psikolog Carney Landis, ‘Evrensel Yüz İfadeleri’ deneyinde her bir duygunun ortaya çıkardığı belli bir tepki, yani yüz ifadesi olup olmadığını öğrenmek istiyordu.
Eğer tüm denekler mutlu olduklarında aynı ortak yüz ifadesine sahip olsaydı, bu deney başarıya ulaşacaktı. Aynısı korku, şaşkınlık gibi farklı durumlar için de geçerli.
Deneyi yaptığı sırada Minnesota Üniversitesinde yüksek lisans yapan Landis, 25 kişiyi deneye dahil etti
Bunların 12’si erkek, 12’si kadın ve kalan 1 tanesi ise Minnesota üniversitesi psikoloji bölümünün gözetimi altında olan 13 yaşındaki bir çocuktu.
Kaotik bir hâl alacak olan deneyin ilk aşamasında katılımcıların yüzlerine çizgiler çizildi
Yüz ifadelerini oluşturan belirli kasların üstüne denk gelen bu çizgiler, verilecek tepkilerin daha kolay izlenmesini sağlayacaktı.
Ve deneyin ilk aşaması başladı
Bu aşamada katılımcılar, istenen duyguyu ortaya koyacak eylemler gerçekleştirdi. Amonyak koklamak buna bir örnek. Bunun dışında yalan söylemek gibi basit şeyler de var. Bunun gibi uyaranlar deneyin ilk aşamasında kullanıldı.
Bu eylemler gerçekleştirilirken de katılımcıların fotoğrafları çekildi ve tepkileri kayıt altına alınmış oldu.
Deney burada bitti demek isterdik, fakat sonuçlar Landis’i tatmin etmedi
Bu yüzden de deneyin ikinci aşamasına geçildi. Burada deneklere, ****grafik görüntüler gösterildi. Burada tat kaçıran kısım ise daha önce katılımcıların haberdar edilmemiş olması.
Bu da yetmeyince derilerinde problemler olan kişilerin fotoğrafları katılımcılara gösterildi. Herhangi bir sansür bulundurmayan ve büyük çoğunluğu rahatsız edecek olan bu görüntüler, işleri daha da kızıştırdı.
Zaten nereye düştüğünü anlamayan katılımcılar, Landis aynı odada silah patlatınca ayrı bir şoka uğradı:
Landis bu yaptığıyla da insanların, şoka uğradıklarında ortak bir yüz ifadesine sahip olup olmadıklarını görmeyi hedefledi.
Arka arkaya gelen bu olayların katılımcılar üzerinde bıraktığı etki, bu noktaya kadar çoktan kalıcı olmuştur bile. 20’nci yüzyılda psikolog olmanın büyük özgürlük getirdiği açık. Fakat denek olmak muhtemelen bu zamanlarda istenecek son şey.
Bitti mi dersiniz? Maalesef hayır
Bir başka aşamada Landis, katılımcıların gözlerini bağlıyor ve ellerini bir kovaya daldırmalarını istiyor. Bu kovanın içinde ise bir sürü canlı kurbağa bulunuyor.
Amaç ise kutunun içine saklanan şeyi bulmak. Bu arada elbette iğrenme durumunun oluşturduğu tepki gözlemleniyor.
Dur artık…
Kovanın içinde -kurbağalar dışında- kablolar bulan katılımcılar, bu kablolardan çok da şiddetli olmasa da kayda değer miktarda acı veren bir elektrik akımıyla karşı karşıya kaldı.
Geldik en karanlık bölüme
JENNIFER L. TORRANCE .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Sonuçlardan hâlâ memnun olmayan Landis, katılımcıların bir eline bıçak, diğer eline ise canlı bir fare verdi ve farenin kafasını kesmelerini istedi.
Bu noktada elbette sorgulamalar daha da alevlendi. Zaten bu noktaya kadar katılımcılardan sayısız küfür ve farklı tepki alan Landis, bunu yapmayacaklarını anladığında ellerinden bıçağı ve fareyi alıp kendisi yaptı.
Katılımcıların 3’te 2’si bu emri yerine getirmişti. Kalanı ise Landis’in bunu yapmasını izlemek zorunda kaldı.
Katılımcılarda mental sağlık bırakmayan bu deneyin ardından hangi sonuçlara vardı dersiniz?
The Brain & Behavior Research Foundation .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Belli duyguların ortaya çıkardığı sabit ve ortak yüz ifadelerinin olmadığı gerçeğine keşke bu şekilde ulaşılmasaydı diyoruz. Tersten bakıldığında da belli yüz ifadelerinin direkt duyguları temsil etmeyeceğinin de altı, bu deneyle birlikte çizildi.
Kurbağalara ilgili olan birisi, onlara temas etmeyi sevebilir. Aynı şekilde ****grafik görüntüler (aniden gösterilmeleri insanları şaşırtsa da) herkesi rahatsız edecek diye bir kural yok.
Yani katılımcıların çektiği onca eziyet, sadece ‘böyle değilmiş’ diyebilmek içindi
Ve hâlihazırda belirli psikolojik problemlerle karşı karşıya olan 13 yaşındaki çocuk da bu aşamalardan geçti.
Sonuç olarak hem kullanıcıların zihin sağlığı hiçe sayıldı hem de etik dışı şekilde hayvanlara muamele edilmiş oldu. Daha sonradan herhangi bir kemirgen içermeyen farklı ve önemli çalışmalarda ismi geçse de Landis, bu korkunç deneyiyle hatırlanıyor.
Deneyin dolaylı yoldan kanıtladığı önemli bir nokta var
Editor : Şerif SENCER