İnsanlık ÖZETİ| tarihinin gördüğü en kanlı olayların yaşandığı İkinci Dünya Savaşı sona erdiği zaman dünya eskisi gibi değildi. Pek çok ülke yıkılmış, pek çok ülke ortaya çıkmıştı. Hem yıkımın hem de yeniden doğuşun yaşandığı ülke ise Almanya oldu. Almanya doğu ve batı olarak ikiye ayrıldıktan sonra Soğuk Savaş şartları gereği ABD ile SSCB arasında paylaşılmıştı.
İşte Berlin Buhranı olarak da bilinen Berlin Krizi tam da bu nedenle ortaya çıktı. Her iki güç de Berlin üzerinde hak iddia ediyor ve yönetimlerin kendi istedikleri gibi oluşmasını talep ediyorlardı. 1958 yılında ise fitil ateşlendi ve olaylar iyice kızıştı. 1961 yılında Berlin Duvarı’nın inşa edilmesi ile sona eren Berlin Buhranı boyunca Soğuk Savaş döneminin en gergin zamanları yaşandı.
Her şey Almanya’nın İkinci Dünya Savaşı’nı kaybetmesi ile başladı:
1939 - 1945 yılları arasında yaşanan İkinci Dünya Savaşı’nın eli kanlı diktatörü Adolf Hitler, bir sığınakta kendi canına kıydıktan sonra resmen Almanya savaşı kaybetmiş oldu. Almanya, savaşın galibi olan Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık, Fransa ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği tarafından dört parça olarak işgal edildi.
1948 yılında Sovyetler, Berlin şehrini abluka altına alınca işler kızıştı. Bu nedenle ABD, Birleşik Krallık ve Fransa ellerindeki toprakları birleştirerek 23 Mayıs 1949 tarihinde Federal Almanya Cumhuriyeti’ni kurdular. Sovyetler ise kendi işgal ettiği bölgede 7 Ekim 1949 tarihinde Demokratik Alman Cumhuriyeti’ni kurdu. ABD destekli taraf Batı Almanya, Sovyetler destekli olan taraf ise Doğu Almanya olarak anılır.
Berlin Buhranı’nı başlatan Kruşçev'in konuşması oldu:
Dönemin Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Başbakanı olan Nikita Kruşçev, 1958 yılının 10 Kasım günü bir konuşma yaptı ve ABD’ye kafa tuttu. Açık bir şekilde ABD’nin, Birleşik Krallık’ın ve Fransa’nın Berlin’i işgal projelerini sonlandırmasını istedi. Dahası, eğer bu istekleri kabul edilmezse İkinci Dünya Savaşı sonrası imzalanan anlaşmaya uymayacağını duyurdu.
Dönemin Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Dwight D. Eisenhower durur mu yapıştırmış cevabı; hayır. Berlin hakkında yapılan anlaşmaya uyduklarını söyleyen Eisenhower, Kruşçev’in tüm taleplerini reddetti. 27 Kasım günü SSCB, savaş sonrası Almanya ve Berlin hakkında yapılan tüm anlaşmaları reddettiklerini duyurdu.
Yeni bir dünya savaşının çıkmasından endişelenmiş olsa gerek Kruşçev asla askerî bir tehditte bulunmadı. Fakat Sovyetleri herkes biliyordu ve söylenmese bile olacaklar ortadaydı. Zaten Kruşçev Berlin’in bir Sovyet kenti olmasını değil, özgür bir şehir olmasını istiyordu.
Batı Almanya kapitalizmin simgesi haline gelmişti:
O dönemin şartlarını biraz daha detaylı açıklamakta yarar var. Batı Almanya, ABD başta olmak üzere dünyanın en büyük kapitalist güçleri tarafından desteklendiği için cıvıl cıvıldı. İnsanlar bol bol yemeğe ulaşıyor, özgürlüklerin tadını çıkarıyor, sanat eserleri üretiyor ve tıpkı bir ABD şehrinde gibi her istediklerine ulaşıyorlardı.
Doğu Almanya ise maalesef komünizmin nefesini ensesinde hissediyordu. Evet, kimse aç değildi ama ideolojik olarak sınırlandırılmış oldukça gri bir dünyada yaşıyorlardı. Bu nedenle batı tarafı ile kendi tarafları arasındaki keskin zıtlığı net bir şekilde görebiliyorlardı. Tabii bunun sonucu olarak akın akın batı tarafına göç yaşanıyordu ama bu göçler Sovyetler izin vermediği için kaçak yollarla yapılıyordu.
Gelin hele oturup konuşalım da bu uçak ne?
ABD tarafı Berlin’deki özgürlüğün korunması adına mutlaka kendi güçlerinin bölgede olması için ısrarcı davranıyordu. En sonunda Dwight D. Eisenhower ve Nikita Kruşçev, Camp David isimli bölgede 1959 yılının Eylül ayında bir araya geldiler. İlginç ama görüşme hiç de fena geçmedi ve taraflar uzlaşır gibi oldu.
1960 yılının Mayıs ayında taraflar Paris’te yeniden görüşeceklerdi. Fakat tekrar bir savaş çıkaracak kadar kritik bir olay yaşandı. SSCB, kendi toprakları üzerinde U-2 tipi bir ABD casus uçağı düşürdüğünü duyurdu. Yani başkanlar oturup çay içerken toprakları üzerine casus uçaklar geziyormuş. Tabii tarihe U-2 Krizi olarak geçen bu olay sonrası tüm ipler koptu.
Kennedy gelince işler iyice raydan çıktı:
1961 yılında John F. Kennedy, yeni ABD başkanı olarak göreve başladı. Yeni başkana da kafa tutan Kruşçev, 1961 yılında Nisan ayında yapılan Viyana Zirvesi’nde bu iş aralık ayına kadar çözülmezse Doğu Almanya ile ayrı bir anlaşma imzalayacaklarını duyurdu. Kennedy ise 150 bin yeni asker ile bir harekât planı duyurusu yaparak karşılık verdi.
Kennedy ile görüşen ve ondan destek alan Batı Berlin Belediye Başkanı da açıkça Kruşçev ile alay ediyordu. ABD tarafından yapılan açıklamalara göre o dönem her günden binden fazla kişi Doğu Almanya’dan Batı Almanya’ya kaçak yollarla giriş yapıyordu. Batı için bir sorun yoktu ancak böyle giderse yakında doğuda insan kalmayacaktı. Sovyetler bir önlem almak zorundaydı.
Berlin Buhranı, şehrin ortasına yapılan koca bir duvarla son buldu:
1961 yılının 13 Ağustos sabahı Berlin halkı şehri ikiye bölen dikenli tellerin kaldırıldığını gördü. Hayır bu bir birleşme değildi. Aynı gün dikenli tellerin olduğu alana metrelerce yükseklikte bir duvar inşa edilmeye başladı. Tabii ABD bu durumu hemen kınadı ama yine de duvar yapıldı.
Berlin Duvarı sonrası Doğu Almanya SSCB ve Doğu İttifakının, Batı Almanya ise ABD ve Batı İttifakının kalesi haline geldi. Duvarın yıkıldığı 9 Kasım 1989 tarihine kadar da işler böylece sürüp gitti.
Aslında duvarın yapılış amacı batılılara karşı bir savunma hattı kurmak değil, doğuluları bölgede tutmaktı. Yani bu açıdan bakacak olursak Sovyetler yönetimi, Doğu Almanya’da yaşayan vatandaşların Batı Almanya tarafına geçmelerini engellemek için bu duvarı örmüştü. Başarılı da oldu.
Soğuk Savaş döneminin en kritik olaylarından bir tanesi olan Berlin Buhranı nedir, sebepleri ve sonuçları nelerdir gibi merak edilen soruları yanıtladık. Artık medeniyet geliştiği Avrupa sınırlarına duvar örmüyor, gelenleri direkt olarak vurmayı tercih ediyor.
Editor : Şerif SENCER