Gündem

Belıy: Rusya’da zekânın edebi dansı! Sabri Gürses’in yazısı...

Andrey Belıy’ın (26 Ekim 1880 / 8 Ocak 1934) Ulysses’ten önce yazdığı ve 1905 devrimine hazırlanan Rusya’yı anlatan Petersburg romanı, yapay zekanın aşamayacağı insani zekânın üstünlüğünün bir ispatı hâlâ.

Belıy: Rusya’da zekânın edebi dansı! Sabri Gürses’in yazısı...
07-01-2023 00:39
ÖZETİ|

1980’lerde yazdığı bir yazıda, Andrey Belıy’ın babası, dönemin ünlü matematikçisi profesör Nikolay Bugayev’in 1890’lardaki bir toplantıda zekânın ne olduğunu kimsenin bilmediğini söylediğini hatırlatan Yuri Lotman, yapay zekanın yaratılmasının zorluğundan bahsediyordu.

Onun Sovyet çöküşünden önce yazdığı bu yazıda 40 yıl kadar sonra evlerimizde Chat GPT adlı bir yapay zekayla sohbete başladık ve verilen örneklere bakılırsa, insanlar ondan genellikle onun yeteneklerini kendi zekalarıyla birleştirecek yollar arıyorlar.

Rivayete göre, çok çirkin biri olan Bugayev de oğlunun güzelliğini annesinden, aklını kendisinden almasını istemiş - demek ki insan hep aklın paylaşılıp birleştirilebileceğine inanıyor.

Andrey Belıy’ın yaratıcılığını annesinden mi, babasından mı aldığını söylemek zor, ama 1880’de doğan bu şair ve yazarın zekasının Rusya’yı etkileyen akıllardan biri olduğu kesin.

Babasının izinden giden Belıy onun dekanı olduğu Moskova Üniversitesi Fizik-Matematik Fakültesi'ni bitirdi, ardından 1904'te üniversitenin Tarih-Filoloji Fakültesi'ne girdi - doğa bilimlerinden dilbilime dek çok geniş bir bilgi alanında kendini yetiştirdi.

Dostoyevski ve 19. yüzyıl simgecilerinin etkisi, Sergey Solovyev’in felsefesine bağlanmasıyla güçlendi, kalıcı bir okült ve mistisizm ilgisi haline geldi. Fakat bu ülkede toplumsal hareketliliğin yanı sıra bohem ve gizemci grupların da yükseldiği bir dönemdi ve mistisizm gerici olduğu ölçüde devrimci bir içerik de taşıyordu.

Belıy sesini önce şair olarak şiirleri ve Senfoniler (Çev. Kayhan Yükseler / YKY) adıyla derlenen düzyazı şiirleriyle duyurdu. 1909’da yayınlanan Gümüş Güvercin (Çev. Kayhan Yükseler / YKY) adlı ilk romanıysa Rusya’daki tarikatların hikayesini Rusya’nın Hlistkov bölgesindeki ünlü bir mistik mezhebe, Rasputin’in de içinde yer aldığı sanılan bir mezhebe katılan birinin gözünden anlatıyordu.

Bu ilk roman Belıy’ın yaratıcılığının, dilsel arayışlarının kendine şiir dışında yeni bir yol aramasının ürünüydü; klasik roman tarzında olan eserde asıl şaheseri olan Petersburg’da doruk noktasına varacak biçimsel denemeler daha belli belirsiz görülüyordu.

Belıy, 1911 yılı sonunda Petersburg (Çev. Sabri Gürses) romanı üzerinde çalışmaya başladı ve romanı 1913 yılı sonunda tamamladı. Bu sırada Avrupa seyahati sırasında dönemin birçok sanatçısını etkilemiş olan düşünür Rudolf Steiner’in etkisine girmişti, bu ikinci romanda onun etkisinin de görüldüğünü söylemek mümkün. Ama bundan daha karmaşık bir etkiler bütünü vardır romanda.

Rusya’da büyük bir beğeniyle karşılanan romanı, filozof Nikolay Berdyaev “kübist bir roman, bir astral roman” diye selamladı. Kalabalık bir kadrosu olan roman büyük bir konuyu, 1905 devriminin eşiğindeki Rus imparatorluğunu anlatıyordu:

Petersburg’un adalarında yaşayan yoksul işçiler, sürgünden kaçıp gelen devrimciler, Rus Yahudileri, İran’dan kaçmış bir şarkıcı, Paris’ten gelen bir örgüt üyesi, Rus-Japon Savaşı’ndan sonra Petersburg’a gelen Japonlar, provokatörler, ajanlar, bir subay, subayın Japon tablolarına meraklı eşi, İtalyan bir ressamla İspanya'ya giden anne, önemli bir devlet kurumunun başında bulunan tutucu baba, onu öldürmek üzere bir terör örgütüyle anlaşan oğul.. ve baş karakter: roman boyunca tik-tak tik-tak sesleriyle patlamaya hazırlanan bir bomba.

Burada otobiyografik öğeler olduğu da açıktı; Belıy şair Aleksandr Blok’la sağlam bir arkadaşlık kurmuş, fakat tam da romanda anlatıldığı gibi çözümsüz bir aşk üçgeninin içinde kalmıştı, Belıy’ın aşk üçgeni simgeci şair Bryusov’un 1907 tarihli Ateş Meleği romanına da esin kaynağı olmuştu, ama Petersburg romanında Belıy’ın gözünden anlatımı, kendi acizliğini dile getiriş tarzı bambaşkadır.

Aslında tuhaf bir şekilde, bu aşk üçgeninde Joyce’un Ulysses’indeki Molly’nin rolünü önceden yankılayan bir şeyler vardır. Belıy’ın ilk şiirlerinden beri gelen müzikal ve biçimsel arayışlarının roman alanına eşsiz bir yansıması olan Petersburg ilk modernist şehir romanıdır ve bu açıdan Joyce'un Ulysses'iyle birlikte anılır.

Zamyatin bu yüzden Belıy’ı “Rus Joyce” olarak anar, ama Petersburg, Ulysses’ten (1914-1922) daha önce yazılmıştır, aslında Joyce’a “İngiliz Belıy” demek gerekir. Romanda 19. yüzyıl Rus edebiyatının klasiklerine, Tolstoy, Dostoyevski, Turgenyev, Gogol’ün eserlerine çok çeşitli göndermeler yapılması romana postmodern bir parodi özelliğini de verir.

Belıy’ın yurt dışı seyahatleri sırasında, 1917 devriminin arifesinde yazdığı Glossolalia (Çev. Sabri Gürses / YKY) adlı ses şiiri sesin kökeni ve dillerin çokluğundaki anlamı üzerine bir dilbilimsel soyutlama niteliğini taşır. Rimbaud’nun Sesliler adlı şiirine çağdaş bir Rus yanıtıdır bu.

Bu çalışmayı Almanya’da Steiner’in Goetheanum adlı merkezinde tamamlamıştı Belıy. Ardından Rusya’ya döndü ve Blok gibi o da devrimi coşkuyla karşılayan, Sovyet kültürünün çalışmalarını destekleyenler arasında yer aldı.

Petersburg bir kehanet kitabı gibi olmuştu. Sonraki yıllarda çalışmalarından dini, gizemci motifler sonraki yıllarda da eksik olmadı. Puşkin’in, özellikle Gogol’ün dilinin yapısı, ritim özellikleri üzerine ayrıntılı bilimsel incelemeler kaleme aldı. Rus edebiyatının yirminci yüzyıl dehaları arasında Belıy özel bir yere sahiptir. Doğa bilimleriyle sosyal bilimleri kaynaştırdığı şiirsel edebiyatı, bütün diğer edebiyatçılar arasında özel bir yer açtı ona. Fakat zekâsı ve yeteneğiyle katkıda bulunduğu Sovyet döneminde adının, ülkeyi terk etmediği halde, Gorki gibi öne çıkmamış olması şaşırtıcıdır.

Biraz uzak bir metafor gibi gelebilir bazılarına, ama içinde yaşadığımız bilimkurgusal günlerin bir metaforu var burada. Sovyet sonrasında Rusya yapay zekâ çalışmalarında dünyaya çok açık değil, devlet merkezli çalışmalar ve veri toplama süreci daha çok Yandex (artık Dzen) aracılığıyla görünüyor kamuya.

Ama dünyanın dört bir yanında yaratıcılar Chat GPT tipi şirket yapay zekâlarını tanımaya, yaratıcılığını onlarla geliştirmeye, tamamlamaya çalışıyor, insan zekâsını makine zekasıyla kaynaştırıp insan refahını artırmayı umut ediyor.

Bu Belıy, Mayakovski, Yesenin gibi yaratıcıların Sovyet devrimine destek olma çabası gibi, sonucu belirsiz bir şey. Bugün bir makine Belıy’ın Petersburg’u gibi bir roman yazabilir mi diye soruyoruz, tıpkı parti idaresinde böyle bir roman yazılabilir mi, yoksa güdümlü edebiyat mı ortaya çıkar diye sorduğumuz gibi.


Editor : Şerif SENCER
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER