Bakan ÖZETİ| Özer, Yenimahalle-Türk Patent ve Marka Kurumu Konferans Salonu'nda düzenlenen "Patentle Türkiye-1. Ulusal Liseler Patent ve Faydalı Model Yarışması Ödül Töreni"ne katıldı.
Bakan Özer, buradaki konuşmasında, ülkelerin en güçlü sermayesinin beşeri sermayesi olduğunu belirtti.
Beşeri sermayenin niteliğini artırmada kullanılan en önemli enstrümanın eğitim olduğunu dile getiren Özer, ülkelerin eğitimdeki tüm kademelerde çağ nüfusunun yüzde 90'ının üzerindeki kitleyi mümkün olduğunca eğitim sistemine dahil etmek istediğini söyledi.
Özer, beşeri sermayenin niteliği arttığı zaman ülkelerin rekabet gücünün ve refah seviyesinin arttığını kaydetti.
Rekabet halinde olunan OECD ülkelerinin bu süreçleri 1950'li yıllarda tamamladığını, Türkiye'nin 70 yıllık gecikmeyle bu sürece dahil olabildiğini ifade eden Özer, 2000'li yıllarda eğitimin tüm kademelerinde okullaşma oranlarının düşük olduğunu, bugün ise bu oranların arttığını aktardı.
"TÜRKİYE, EĞİTİMİN ÖNÜNDEKİ TÜM ANTİDEMOKRATİK UYGULAMALARI ORTADAN KALDIRMIŞTIR"
Eğitime erişimle ilgili antidemokratik uygulamaların yürürlüğe sokulduğu döneme işaret eden Özer, Türkiye'de gençlerin eğitime erişiminin önünde başörtüsü engelinin olduğunu, yüksek öğretime erişemediği için yurt dışına giden kadınların bulunduğunu hatırlattı.
Özer, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün herkes beyin göçünü konuşuyor. O gün kadınlarımız yurt dışına yükseköğretime gittiği zaman hiç beyin göçünden konuşan yoktu. Bugün kadına şiddet ilgili konuşanlar dün kadınlarımız, gençlerimiz başörtüsü nedeniyle yüksek öğretime erişemediği zaman kadına şiddetle ilgili hiçbir şey konuşmadılar. Eğitime erişimle kadına şiddet arasında hiçbir ilişki bulmadılar. Daha ötesi bu ülkede din öğretiminin ve mesleki eğitimin ciddi travma yaşaması için ortaya konan katsayı uygulaması 10 yılın üzerinde bu ülkede yürürlükte kaldı. Ondan sonra gerek din öğretiminde gerek de mesleki eğitimde yıllardan beri yaşamış olduğumuz travmaları yaşadık.
Bunları ne için anlatıyorum? Birilerinin geçmişte beşeri sermayemizin maksimum seviyede kullanılmasıyla ilgili hiçbir tasalarının olmadığını özellikle vurgulamak için söylüyorum. Eğer öyle bir tasaları olmuş olsaydı, bugün eğitimde kaliteyle ilgili konuşanlar o gün iktidardayken bu ülkenin tüm çocuklarının eğitime erişimiyle ilgili endişeleri olsaydı, okullaşma oranları 2000'li yıllarda yüzde 50'nin altında olmazdı. Vatandaşının çocuğuna bu kadar manipülasyon yapılan eğitim politikaları yürürlüğe sokulmazdı."
Son 20 yılın ülkede beşeri sermayenin maksimum verimlilikte kullanıldığı bir döneme tekabül ettiğini ifade eden Özer, "Türkiye, eğitimin tüm kademelerinde okullaşma oranlarını OECD ülkelerinin seviyesine ulaştırdığı gibi eğitimin önündeki tüm antidemokratik uygulamaları ortadan kaldırmış, bununla kalmamış eğitim sistemini büyütürken kalite odaklı şekilde yürütmüştür." dedi.
"FİKRİ MÜLKİYET VE SINAİ HAKLARA ÖZEL EHEMMİYET GÖSTERİYORUZ"
Özer, 2000'li yıllarda öğretmen başına düşen öğrenci sayısının 150'lerin üzerinde olduğunu, bugün 20'li rakamlara düştüğünü belirterek, eğitim sisteminde 2000'li yıllarda 500 bin öğretmen, bugün ise 1,2 milyon öğretmen olduğunu dile getirdi.
Kaliteyi gerekçe göstererek bu ülkenin evlatlarının eğitime erişimine tahammül edemeyenlerin, eğitimle ilgili de söyleyecekleri hiçbir söz hakkının bulunmadığını kaydeden Özer, "Onlar oturup neden bu ülkenin çok daha önceden okullaşma oranlarını, eğitimde fırsat eşitliğini sağlamadıkları için tövbe etmeleri gerekir." dedi.
Özer, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a gençlere verdiği değer ve MEB'e sağladığı destekler için şükranlarını iletti.
Çocukların akademik olarak niteliklerini yükseltmek, aynı zamanda devletine, milletine saygılı nesiller yetiştirmek için büyük çaba sarf ettiklerini anlatan Özer, "Son yıllarda özellikle ülkelerin rekabet edilebilirliklerindeki en kritik alan olan fikri mülkiyet ve sınai haklara özel ehemmiyet gösteriyoruz." diye konuştu.
Mesleki eğitimi ayağa kaldırdıktan sonra fikri mülkiyet ve sınai haklardaki ilk açılımın meslek liselerinde yapıldığını dile getiren Özer, o dönemde MEB'in fikri mülkiyet kapsamında aldığı tescile ilişkin verinin bulunmadığını, sonrasında ise son 10 yılda MEB'e bağlı tüm okullarda 29 ürünün tescilinin alındığını öğrendiklerini söyledi.
Özer, gerekli çalışmaların ardından meslek liselerinde inovatif yaklaşımlarla fikri mülkiyet çalışmalarının yaygın şekilde devam ettiğini kaydetti.
MEB'e bağlı tüm birimlerde fikri mülkiyet sınai haklarla ve kültürün zenginleştirilmesiyle ilgili kapsamlı çalışma yapıldığını belirten Özer, "2022 yılına gelirken bizim hedefimiz 7 bin 500 ürünün tescilinin alınmasıydı. 2022 yılında MEB'e bağlı birimlerde Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından ürün tescili yapılan ürün sayısı 8 bin 269. Biz 7 bin 500 hedefimizi aştığımız gibi bir aşama daha gittik 74 tane bu tescili alınan ürünlerin de ticarileştirilmesini sağlamış olduk." bilgilerini paylaştı.
Konuşmalarının ardından Milli Eğitim Bakanı Özer ile Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, yarışmada dereceye giren öğrencilere ödüllerini verdi.