Politika

Bakan Fidan: Filistin meselesinde Batı'nın dünyaya söylediği bir yalan var

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, "Filistin meselesinde Batı'nın hem kendine hem dünyaya söylediği bir yalan var. O yalan üzerine de ciddi bir sistem kurulamaz. Giderek kan kaybı da oluyor. Bunu da görüyoruz" açıklamasında bulundu.

Bakan Fidan: Filistin meselesinde Batı'nın dünyaya söylediği bir yalan var
20-10-2023 23:08
Dışişleri ÖZETİ| Bakanı Hakan Fidan, "Filistin meselesinde Batı'nın hem kendine hem dünyaya söylediği bir yalan var. O yalan üzerine de ciddi bir sistem kurulamaz. Giderek kan kaybı da oluyor. Bunu da görüyoruz" açıklamasında bulundu.Abone ol

Hamas'ın askeri kanadının 7 Ekim'de düzenledi Aksa Tufanı Operasyonu sonrası İsrail'in Gazze'ye bombardımanları devam ediyor. İsrail ve Hamas arasındaki gerilim devam ederken Orta Doğu'da da ipler gerildi. Diplomatik trafiğini sürdüren Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, katıldığı TRT Haber yayınında sorunun çözülmesine ilişkin açıklamalarda bulundu.

"Batı'nın hem kendine hem de dünyaya söylediği bir yalan var"

"Batı için üretilmiş gerçeklik algısı, Ukrayna'da bir hareketi desteklerken, Filistin'de başka bir hareketi destekliyor. Günün sonunda aslında aynı denklemin aşağı yukarı olduğu noktada iki tarafta. Eğer Ukrayna için bir argüman getiriyorsanız aynı argümanı Filistin içinde getirmeniz gerekiyor" diyen Bakan Fidan, "Filistin meselesinde Batı'nın hem kendine hem dünyaya söylediği bir yalan var. O yalan üzerine de ciddi bir sistem kurulamaz. Giderek kan kaybı da oluyor. Bunu da görüyoruz" diye konuştu.

Bakan Fidan'ın açıklamalarından satır başları:

Filistin meselesi bizim için önemli bir mesele. Çeşitli aşamalardan geçmiş bir konu ve 7 Ekim'de başlayan son kriz, son dram da bizi gerçekten endişelendirmekte. Daha önce de 2009'da, 2014'te Gazze kuşatmaları olmuştu. İsrail'in yine Gazze'ye yönelik çok ciddi operasyonları olmuştu. O dönemde de önce Cumhurbaşkanımızın Başbakan olduğu dönem ve sonra Cumhurbaşkanı olduğu dönemde de arabuluculuk görüşmeleri ve diğer ilgili konularda görevlendirdiği ekibin içindeydim.

Konunun tarihi ile beraber, yakından tanıklarından biriyim. 7 Ekim'deki kriz birçok ilgili çevrenin geleceğini gördüğü fakat üstünü örttüğü bir kriz. 7 Ekim'de başlayan Hamas saldırıları, aslında İsrail'in özellikle son 10 yıldır bölgede yürüttüğü politikanın yanlışlığının bir delili oldu. Kendisi için geliştirdiği ulusal güvenlik sisteminin zafiyetlerini ortaya koymakla beraber, esas itibariyle diplomasi yoluyla ortaya koymaya çalıştığı yapının, sistemin aslında bir başarısızlık projesi olduğunu da gösterdi.

"Yaşananlar kimseyi şaşırtmamalı"

Biz Türkiye olarak başından beri özellikle İsrail'in sadece kendi komşularıyla barış yapıp, Filistinlilerle iki devletli çözümü kabul etmemesini stratejik bir hata olarak görüyorduk. Ama gerek Amerikan merkezli konuyu anlatan mecralar gerek Avrupa'nın bunu satın alması, bölgede de bu konuyu destekleyen unsurlarla beraber; hikaye sanki doğrunun kendisiymiş gibi sunulmaya başladı. Ama biz biliyorduk ki bu kriz bir yerden patlak verecek. Çünkü her ne kadar İbrahim anlaşmalarıyla birtakım şeyler ilerliyor gibi gözükse de, esas itibariyle konunun muhatabı olan Filistinlilere yönelik baskının, zulmün daha sistematik, daha yaygın ve daha sık hale geldiğini gördük. Bunun bir yerde patlayacağı aşikardı. Bunun bu şekilde patlaması ve arkasından bu krizin doğması aslında kimse için şaşırtıcı olmamalı.

"Gazze'de insanlık dramı yaşanıyor"

Şu anda esas itibariyle bir insanlık dramı yaşanmakta. Bu insanlık dramı karşısında bir ne yapıyoruz? Devlet olarak, birey olarak, bölge ülkeleri olarak, Birleşmiş Milletler olarak. Bütün ulus devlet sistemi, bütün uluslararası sistem, bütün bölgesel ittifaklar bu konu karşısında ne yapıyorlar buna bakmak gerekiyor. Şimdi bu kriz bir önceki krizden farklı. Çünkü İsrail çok büyük bir intikam peşinde. 7 Ekim'de verdiği kayıplar, şu anda kadar verdiği en büyük kayıplar.

Abd'nin İsrail tutumuna eleştiri

Amerika ve bazı ülkeler stratejik bir akılla hareket etmiyorlar. Metafizik bir inanç haline dönüşen İsrail devletinin desteklenmesi meselesi Amerikan siyasetçilerinin çoğu zaman rasyonel bir politika izlemesinin önündeki en büyük engel. Belli baskı alanlarının da işe yaradığını görüyoruz. Bu Amerika açısından çok kan kaybettirici bir durum. Kendi moral üstünlüğünü son derece kaybettiren ve dünyaya söyleyecek söz bıraktırmayan bir konu. Bu hastane bombalanması meselesi büyük bir insanlık dramı. İsrail ordusu ilk anlarda çıktı "Biz uyarmıştık, sözümüzü dinlemediler" dediler. Bu aslında zımnen bunun kabulüydü. Fakat daha sonra buradan ortaya çıkan moral, pozisyon kaybının getireceği dezavantajı hesaba kaytan daha farklı kesimler, Biden'da o gün oraya gidiyordu. Hikayeyi değiştirip, başka bir boyuta taşıdılar. Şimdi tabii Biden'ın bu şartlarda oraya gelmesi ve Gazze'deki yıkıma bir bakıma onay verir durumda olması tarih tarafından not ediliyor. Bu birçok insan açısından sürpriz değil ama Amerika için çok daha farklı sonuçları doğurabilecek bir algı ortaya çıkarıyor.

Gazze'den tahliye talepleri

Tahliyeler konusunda talepler var. Şu anda 300 civarında vatandaşımız bunların bir kısmı çifte uyruklu, tahliye talebini gündemde tutuyor. Yani biz tahliye etmek istiyoruz. Bunun yanı sıra KKTC vatandaşlığı olan, başka ülke vatandaşlığı olan ama bizim tarafımızdan tahliye edilmek isteyenler var. Bunların sayısı toplamda şu an 700 civarında. Krizin ilk bir iki gününde vir miktar vatandaşımızı tahliye etmiştik. Sınır kapısı bombalanmadan önce. Geçişler şu an durmuş durumda.

Burada şöyle bir problem var İsrail, sınır kapısının açılıp sivillerin oradan çıkmasını istiyor. Mısırlılar ise insanların gelmesini değil, içeriye yardımların girmesini istiyor. Çünkü İsrail'in istediği Gazze'den çok daha fazla sivilin çıkması ve geri kalan yerde çok daha rahat askeri operasyon yapabilmek. Şimdi tabii bu Mısır tarafından kabul edilebilecek bir durum değil. Ben de Kahire'de olduğum dönemde Mısır'ın bu konuda yanında olduğumuzu söyledik. Çünkü bölgedeki Mısır, Ürdün ve Lübnan'ın Gazze sorunu ile birlikte istikrarsızlaştırma sorunu içerisinde olduğunu görmekteyiz. Biz Türkiye olarak bu ülkelerin istikrarsızlaştırılmasına karşı olduğumuzu ifade ediyoruz. Dolayısıyla sınır kapısının ne zaman ve hangi şartlarda açık olacağı şu anda bir tartışma konusu.

İnsanı koridor için Türkiye'nin çabası

Bu konuda çalışıyoruz. Bizim için önemli olan sorunun herkes için iyi olacak. şekilde çözülmesi meselesi. Bunun için çalışıyoruz. Tüm taraflarla kanallarımız açık. Katar'ın da bu konuda çabaları var. An itibariyle özellikle bakanlık ve istihbarat teşkilatımız üzerinden yürüyen temaslarımız var.Arabulucuk rolü oynayarak zulmün kanın durması için atabileceğimiz bir adım varsa atıyoruz. Önemli olan kim yaparsa yapsın önceliğimiz kanın ve barışın tesisi.


Editor : Şerif SENCER
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER