Millî ÖZETİ| Savunma Bakanı Hulusi Akar; beraberinde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Musa Avsever, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Gülan ile Akşehir’e anlamlı bir ziyaret gerçekleştirdi.
Millî Mücadele döneminde Atatürk’ün Büyük Taarruz hazırlıklarını sürdürdüğü Batı Cephesi Karargâhı olan Akşehir’de “Onur Günü Törenleri”ne katıldı. İlçe merkezinde gün boyu gerçekleştirilen birçok etkinliğe katılan Akar, seyahatine eşlik eden bir grup gazeteciye önemli açıklamalarda bulundu.
Akar’ın mesajlarından öne çıkan başlıklar şöyle:
YUNANİSTAN'A TEPKİ: BİLMEMELERİNE İMKAN YOK
Bize 2 Temmuz’da Amerikalılardan bu konuda talep geldi. Amerikalılar; ‘bizim bir NATO görevimiz var, tatbikat yapacağım. Bize yardımcı olur musunuz, bizi korur musunuz?’ diyor. Biz de ‘Yardımcı oluruz’ diyoruz. ‘Bize 4 tane F-16 verin, 1 HİK verin ve bir de tanker uçağı verin’ diyor. Ne zaman oluyor bu 2 Temmuz’da. NATO’nun çalışma usulleri var. NATO’nun çalışma usulleri çerçevesinde; bu üye ülkelere bildiriliyor. Ülkedeki Hava Kuvvetleri’ne bildiriliyor. İspanya’da NATO Hava Harekat Merkezi var, oraya bildiriliyor. Faaliyet ne zaman oldu, 22 Ağustos’ta. Peki faaliyet sırasında Yunanlılar ne yaptılar, o zamana kadar belirlenmiş olan uçuş rotasını değiştirdiler. Biz diyoruz ki burası GASA dediğimiz “askersizlik statüsündeki adalar”. Rotayı mutlaka bu adaların üzerinden geçirmek istiyor. NATO’yu buraya sokmak istiyor yani Lozan’ı delmek istiyor. Bunun için son dakikada güzergahı değiştiriyorlar. Sonra da gelip uçaklarımıza 3 dakika veya 5 dakika süreyle radar kilidi atıyorlar. Neden bunu yaptın diye sorulduğunda da ‘Bunlar bize bu uçuşu bildirmediler. Kimliği belirsiz uçak olarak değerlendirdik’ diyorlar. Aynı çalışma kapsamında 22 Ağustos’ta biz Amerikan uçaklarına ****luk yaptık, önümüzdeki günlerde de Yunan uçakları aynı görevi yapacak. Dolayısıyla bizim uçaklarımızın gerçekleştirdiği o görevin bilinmemesi, duyulmaması, görülmemesi, oradaki 4 adet F-16’mızın ‘kimliği belirsiz uçak’ olmasının imkan ve ihtimali yok. Dolayısıyla; yalan, inkar, yalan, inkar…
"TACİZLERİ KARŞILIKSIZ BIRAKMIYORUZ"
24 Ağustos’ta da NATO’nun Nexus Ace eğitiminde görevli uçaklarımız vardı. Orada da gelip 5 dakika boyunca radar kilidi atmak suretiyle tacizde bulundular. Uçaklarımızın NATO görevinde olduğunun bilinmemesinin imkanı yok. NATO’da böyle bir şey olamaz. Uçuş görevleri aylar öncesinden yayımlanıyor, bir sürü kayıtlar tutuluyor, yazılar yazılıyor. Buna rağmen 22 Ağustos’ta ve 24 Ağustos’ta NATO görevi yapan uçaklarımıza radar kilidi atarak taciz yaptılar. 22 Ağustos’taki hadise olunca Mevlüt Bey ile görüştüm. ABD ve Yunan Büyükelçileri ile görüştüler. Biz kimseyi taciz etmiyoruz ama hiçbir tacizi de karşılıksız bırakmıyoruz. Bunu NATO’da da söyledik, her yerde de söylüyoruz. Eğer bir taciz varsa mutlaka cevap veriyoruz, ama biz taciz yapmıyoruz.
"BİZ HAKLIYIZ, GÜÇLÜYÜZ"
NATO Savunma Bakanları Toplantısı oluyor, her bakan sırayla söz alıyor. Biz burada kamuoyu önünde, basına verdiğimiz mülakatlarda söylediğimiz ne varsa bunları eksiksiz ve açık şekilde NATO toplantısında da söylüyoruz. Biz şuanda Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde; kişilikli ve kimlikli bir politika uyguluyoruz. Ve çok ciddiyiz, bunun şakası yok. Biz diyoruz ki 3 bin adanız var, buna rağmen burnumuzun dibine kadar geliyorsunuz. 10 kilometre karelik Meis adası için 40 bin kilometre karelik deniz yetki alanı istiyorsunuz, adaları silahlandırıyorsunuz, hiç olmadık şekilde 6 mil kara suyu olmasına rağmen 10 mil hava sahası iddiasında bulunuyorsunuz. Burnumuzun dibine kadar gelmişsiniz ve bize yayılmacı diyorsunuz, insaf! Biz hiçbir toplantıdan kaçmıyoruz, hiç kimseyle görüşmekten kaçmıyoruz. Çünkü biz haklıyız, güçlüyüz. Argümanlarımız var. Yunanlıların argümanları yok. Ne diyecek Yunanlılar, nasıl izah edecekler 6-10 mil olayını?
"TÜRKLERİ YOK SAYIYORLAR"
Yunanistan Batı Trakya’daki Türkler için ‘Türk varlığı yok’ diyor. Kardeşim bunların adı Türk, mezarı Türk, tarihi Türk, tapuları Türk, bütün akrabaları Türkiye’de yaşıyor. Türk yok diyor. Peki bunların ırkı yok mu? Oradan bir siyasetçi ‘Türk milletvekillerinin telefonunu da dinleyebiliriz’ diyor. Böyle çok sansasyonel gelişmeler oluyor. İstanbul Fener Patrikhanesi’ni hatırlayın. Binasıyla, çalışmasıyla her şeyiyle özgür. Atina’da ise bir tane cami var, onun da minaresi yok. Daha da vahimi caminin yönetimini Ortodokslar yapıyor. Yönetimde Türk yok, Müslüman yok. Şimdi AB müktesebatı var, BM var, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi var; peki nerede bu haklar, özgürlükler? Orada müftü seçemezsiniz, onu da kaldırdılar. Türklerin okul sayısı 250’den 90’a indi. Yakın zamanda 4 okulu daha kapattılar. Oradaki soydaşlarımız çok ciddi baskılarla karşı karşıyalar. Bizim buna seyirci kalmamamız lazım.
"KULLANILMIŞ SİLAHLARA PARA HARCIYORLAR"
Biz diyoruz ki, Yunanistan’da beyhude bir silahlanma başladı. Ekonomik ömrünü tamamlamış silah, araç-gereçlerle Yunan halkının parası boşa harcanıyor. Kullanılmış uçaklar, kullanılmış tank, kullanılmış top, her ne varsa Fransa Yunanistan’a satıyor, para kazanıyor. Bununla da bir yere varamazsınız. Bu yaptığınız çalışmalarla eğer Yunanistan’ı savunmaya çalışıyorsanız bu savunma için fazla. Savunmak için bu kadar silaha ihtiyacınız yok. Ama bu Türkiye’ye karşıysa az!
"GÖÇMENLERE ATEŞ AÇIYORLAR"
Bir de Ege Denizi’ndeki düzensiz göçmenlere yaptıkları insanlık dışı muamele var. Botun içinde kundakta bir çocuk var, o bota ateş edip botu deliyorlar. Göçmenlerin haklı olup olmadığını konuşmuyoruz, o andaki durumu konuşuyoruz. Göçmenler oraya kadar gelmiş, denizin ortasında botu deliyorlar. Dövüp bütün parasını, pulunu alıp işkence ediyorlar. Gerçekten büyük bir ahlaksızlık. AİHM bunları mahkum etti, hiçbir şekilde kararları dikkate almıyorlar.
"TERÖR KAMPINI İNKAR EDİYORLAR"
Yunanlı siyasiler utanmadan ‘Lavrion kampı yok’ diyorlar, inkar ediyorlar. Bu kamp FETÖ’nün hamisi, PKK/YPG’nin, DHKP-C’nin barınağı, sığınağı ama ‘biz de böyle bir şey yok’ diyorlar. Basına da yansıdı, oradaki teröristlerin verdikleri demeçler var, o kampın nasıl bir terör kampına dönüştüğü ortada. Biz diyoruz ki soydaşlarımızın ve mazlum insanların haklarının takipçisi olmaya devam edeceğiz. Biz ‘diyalog’ dediğimiz zaman bunu zafiyet olarak algılamayın, ‘hakkımız, hukukumuz’ dediğimizde de bunu tehdit olarak algılamayın. Fakat şunu bilin; biz dost olmak istiyoruz. 1988’de aklı başındaki Türk ve Yunanlılar bir araya gelip oturmuşlar; ‘mutabakat yapalım, 15 Haziran-15 Eylül arası turizm mevsimi ve bu arada tatbikat yapmayalım’ demişler. Şimdi ise Yunanistan o tarihlerde tatbikat yapıyor.
"GARANTÖRLÜK HAKKIMIZI SONUNA KADAR KULLANIRIZ"
Kıbrıs ile ilgili bizim hiçbir şekilde tutum değişikliğimiz yok. Kıbrıs bizim canımız, biz orada garantörüz. Bu bizim milli meselemiz. İngiltere, Yunanistan garantörlük konusunda ne yapar bilemeyiz ama biz yasal garantörlük haklarımızı sonuna kadar kullanmakta kararlıyız. Dolayısıyla bizim Kıbrıslı kardeşlerimizin hakkını, hukukunu koruma, kollama görevimiz devam ediyor. Ve şuna da dikkat çekmek gerekiyor ki Yunanlılar 1571’den buyana hiçbir zaman adanın tamamına sahip olmadılar. 1571’de biz 50 bin şehitle o adayı aldık. Biz adada işgalci değiliz, bilakis adaya sulhü, sükunu biz getirdik. 1974’te icra edilen Kıbrıs Barış Harekatı’ndan bu yana orada sulh ve sükun var.
"YUNANİSTAN TARİHTEN DERS ALMALI"
Biz Büyük Zaferin 100’üncü yıl dönümünü kutladığımız bu günlerde çok açık ve net şekilde diyoruz ki; 1 asır önce girişilen maceranın bedelinin ne kadar acı olduğunu gördünüz. Bu işgal girişiminin Yunan halkı tarafından kabul görmediğini de gördünüz. Hatta bu işgal girişiminden sonra Yunan halkı ve Yunan devleti 1919-1922 yılları arasındaki işgal girişimini benimsemedi ve 6 üst düzey görevliyi idam etti. İdam edilenlerin biri başbakan, dördü bakan, biri de genelkurmay başkanı. Dolayısıyla diyoruz ki tarihten ders almalı. Hüsranla sonuçlanacak yeni maceralardan kaçınmalarını şiddetle tavsiye ediyoruz.
ABDÜLHAMİD HAN SONDAJ GEMİSİNİN ÇALIŞMALARI: HERHANGİ BİR YANLIŞA MİSLİYLE KARŞILIK VERİRİZ
Biz şunu söylüyoruz; bir taraftan uluslararası hukuk diğer taraftan meşru hak ve hukukumuz çerçevesinde Ege Denizi’nin, Doğu Akdeniz’in iki ülke arasında bir ortak çalışma alanı olması konusunda gerçekten çok samimiyiz ve bunu da hep talep ettik, ediyoruz. Maalesef bunların karşılığını görmüyoruz. Biz şunu da vurguluyoruz ve görüşme taleplerimiz bir zafiyet olarak algılanmamalı. Diğer taraftan da hakkımızı, hukukumuzu çiğnetmeyiz demek de herhangi bir tehdit değil. Biz normal işimizi yapıyoruz. Biz diyoruz ki Ege’de, Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs’ta ne kendimizin ne de Kıbrıslı kardeşlerimizin hakkını, hukukunu çiğnetmeyiz, buralarda bir oldubittiye meydan vermeyiz. Orada bunun hesabı, kitabı yapıldı ve şu anda bizim araştırma gemimiz çalışmalarını sürdürüyor. Yörükler-1 bölgesinde TCG GEDİZ fırkateynimiz refakat ediyor. Dileğimiz, temennimiz herhangi bir yanlış yapmamaları. Herhangi bir yanlışlık yaparlarsa misliyle karşılık vereceğimizi herkes biliyor ve herkesin bunu anlamış olması lazım. Bu şekliyle şu ana kadar oradaki faaliyetlerimiz devam etti ve devam etmesini temenni ediyoruz.
SURİYE İLE YENİ DÖNEM VE OLASI OPERASYON
Biz yaptığımız operasyonlarla ülkemizin güneyinde oluşturulmak istenen terör koridorunu engelledik. Buna kesinlikle müsade etmedik, etmeyeceğiz. Diğer yandan herkese YPG’nin PKK’dan farkı olmadığını, bunların aynı örgüt olduğunu anlatıyoruz. Buna rağmen bazı müttefiklerimizin YPG’nin PKK olmadığını söylemesi ve onlara çeşitli yardımlarda bulunmaları gerçekten son derece esef verici, son derece kabul edilemez bir durumdur. Bunu her seferinde her toplantıda söyledik, söylemeye devam ediyoruz. Bizim bildiğiniz gibi terörle mücadele kapsamında, Suriye’nin kuzeyinde hem ABD ile hem Rusya ile 2019’da yaptığımız mutabakatlar var. Bu mutabakatlar çerçevesinde bölgenin teröristlerden arındırılması gerekiyor. Bununla alakalı bize düşen ne varsa bunların hepsini en etkin şekilde yapmak için gayret gösterdik, gösteriyoruz. Muhataplarımızın da bu sorumluluklarını, taahhütlerini yerine getirmelerini de acilen bekliyoruz.
"OPERASYONLARIMIZI SÜRDÜRECEĞİZ"
Özellikle şu son dönemde Tel Rıfat ve Münbiç bölgesi tamamen terör yuvasına, terör batağına döndü. Buradan gelen tacizler binleri aştı. Bunlara karşı biz hiçbir şekilde durmadık, durmayacağız. Yapılması gereken ne varsa bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da misliyle karşılık vereceğiz. Bölgemizde terörün, teröristlerin hiçbir geleceği yok. Bunun herkes tarafından anlaşılması lazım. Bunu tekrar tekrar her vesileyle açıkça, teferruatlı bir şekilde söyledik, söyleyeceğiz. Biz bu mücadelede hiçbir zaman kayıtsız, hareketsiz kalamayız, bu mümkün değil. Operasyonlarımızı sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. Her şeyin bir yeri, zamanı, taktiği, tekniği, matematiği var. Bu çerçevede biz olayları yakinen takip ediyoruz. Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımızın direktifleri, Millî Güvenlik Kurulumuzun aldığı kararlar, Bakanlıklarda yapılan çalışmalar var. Millî Savunma Bakanlığı olarak olayı yakından takip ediyoruz. Yerinde ve zamanında ülkemizin ve hudutlarımızın güvenliği için -bizim için önemli olan bu- uluslararası hukuk ve meşru müdafaa kapsamında yeri ve zamanı geldiğinde tereddütsüz her türlü müdahaleyi yaparız, yapacağız.
"AMACIMIZ SURİYE’DE İSTİKRARIN SAĞLANMASI"
Genel çerçeveden baktığımızda bildiğiniz gibi hem Türkiye’de hem Suriye’de toplam 9 milyon civarında Suriyeli kardeşimizin hayatını kolaylaştırmak için elimizden geldiğince destek sağlıyoruz. Kontrol ettiğimiz bölgelerin güvenli hâle gelmesiyle bir yandan Suriye’nin kuzeyinin bir cazibe merkezine dönüşmesi ve buradan herhangi bir göç olmaması diğer taraftan Türkiye’de yaşayan Suriyeli kardeşlerimizin bir an önce gönüllü, güvenli ve saygın bir şekilde evlerine, topraklarına dönmeleri için gayret gösteriyoruz. Nitekim şu ana kadar 500 bini İdlib’e olmak üzere 1 milyon Suriyeli kardeşimiz evlerine ve topraklarına döndü. Biz burada bir an önce insani trajedi son bulsun diyoruz. Burada çok ciddi sıkıntılar var, bunların bitmesini istiyoruz. Bugüne kadar her seviyede, hem dâhili hem harici imkânlarla her türlü gayreti gösterdik, gösteriyoruz. Birleşmiş Milletler (BM) ile koordineli şekilde insani yardım faaliyetlerimizi sürdürdük, sürdürmeye devam ediyoruz. Bu manada meseleye baktığımızda amacımız Suriye’de istikrarın sağlanması. Temennimiz istikrarlı bir Suriye’nin ortaya çıkması. Bunun bize getirisi sınır güvenliğimiz olacaktır. Bizim üzerinde durduğumuz en önemli konu; istikrarın sağlanması için her türlü katkıyı sağlamak. Bu şekilde faaliyetlerimizi sürdürüyoruz, inşallah bu istikamette olayların gerçekleşmesini bekliyoruz. Ve tabii ki önümüzdeki 1 dönemde acilen -mümkün olduğu kadar gecikmeksizin- bir anayasanın yapılması, bu anayasaya bağlı olarak bir seçimin ve seçime bağlı olarak meşru bir hükûmetin ortaya çıkmasıyla sınırlarımızın güvenliğinin sağlanması. Diğer taraftan da Sayın Cumhurbaşkanımız ve bakanlarımız da gerekli açıklamaları yaptı. Yakından takip ediyoruz. Görüşmeler şartlara ve duruma bağlı bir süreç. Biz de süreci bu esaslar dâhilinde yakından takip ediyoruz.
"MÜTTEFİKLERDEN BEKLENTİLERİMİZ VAR"
Biz, Suriye dâhil tüm komşularımızın bağımsızlığına, egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygılıyız. Amacımız, Suriye’de istikrarın gerçekleşmesi, sınırlarımızın ve halkımızın ve tabii ki Suriye halkının güvenliğinin sağlanması. Ne lazımsa bugüne kadar üzerimize düşeni yaptık. Hem bölgesel hem de uluslararası ortamda yapılan temas ve toplantılarda olduğu gibi bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz. Biz muhataplarımıza şunu söylüyoruz; kimin ne dediğine değil, bizim ne yaptığımıza bakın. Çünkü burada aktörler ve faktörler çok fazla. Irak’ın kuzeyinde de böyle Suriye’nin kuzeyinde de. Herkes bir şey söylüyor. Dolayısıyla ne yaptığımıza bakılmasında yarar var. Ülkemiz, milletimiz, hak alaka ve menfaatlerimizin korunması için ne müdahale gerekiyorsa -terör örgütlerinin önünde, arkasında kim olursa olsun- gerçekten bizi pek ilgilendirmiyor. Yeri ve zamanı geldiğinde yapılması gereken ne varsa bunları yapmakta kararlıyız, azimliyiz, buna da çok şükür muktediriz. Bizim için önemli olan halkımızın ve ülkemizin hak ve menfaatlerinin korunması; halkımızın, milletimizin, topraklarımızın, sınırlarımızın güvenliği. Dost ve müttefiklerimizden beklentilerimiz var. Terör örgütlerine verilen her türlü desteğin bir an önce kesilmesi ve terörle mücadelemize destek verilmesi. NATO dokümanlarında en önemli tehdit unsuru olarak gösterilen şey terörle mücadele. Biz de bunu fiilen yapmaktayız. Muhataplarımızdan beklentimiz bunu anlamaları -bunu anlamaları yetmez- buna göre davranmaları.
ABD İLE YÜRÜTÜLEN F-16 GÖRÜŞMELERİ
Türkiye’de savunma sanayiinde cin şişeden çıktı. İnşallah uçağımızı da tankımızı da yapacağız. Topumuzu, SİHA’mızı, İHA’mızı, TİHA’mızı yaptık. Sırasıyla uçaklarımızı da yapacağız. O dönem gelinceye kadar biz F-35 almayı planlamıştık ama aksaklık oldu. Bunun üzerine yaptığımız değerlendirmemiz de 40 adet F-16 Blok 70 Wiper tedariki ve diğer yandan 79 adet F-16 uçağımızın modernizasyonu oldu. Bunun resmî bir süreci, ABD ile çerçevesi çizilmiş bir çalışma şekli var. Bu manada 2021’de müracaatımızı yaptık ve süreç başladı. Şu ana kadar ABD üç kez Türkiye’ye heyet 2 gönderdi. Bunlar Aralık 2021’de başladı, Ocak-Mart 2022’de olmak üzere Türkiye’de üç toplantı oldu. Ağustos’ta da askerî heyetimiz ABD’ye gitti ve görüşme yaptı. Bu görüşmelerde muhatabımız olan ABD Savunma Bakanlığı askerî heyeti ile herhangi bir sorun yaşamıyoruz. Bunlar tamamen olayın gerçekleşmesi, yabancı askerî satışlar çerçevesinde programın tamamlanması için gayret gösterdiler, gösteriyorlar. Yaptığımız bu görüşmelerden elde ettiğimiz geri beslemeler sonucu Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla siyasi bir heyet ABD’ye gitti ve temaslarda bulundu. O temaslar beklenenden daha olumlu geçti. Dolayısıyla biz şu anda askerî heyetler arasında herhangi bir şekilde bu sürecin olumsuzluğunu değil, olumlu olacağını değerlendiriyor, sürecin devam ettiğini görüyor, teknik detayları tartışıyoruz. Yeni alacağımız uçaklardaki radarlardan, elektronik harp sistemlerinden, simülasyonlardan teknik olarak neler olabilir bunlar çalışılıyor.
"HİÇBİR ŞEKİLDE ŞART KABUL ETMİYORUZ"
Beklentimiz; kongre ve Beyaz Saray dâhil uçak tedarikinde sürecin tamamlanması. Bu konuyu ABD Savunma Bakanı ile görüştük. Cumhurbaşkanımızın önderliğinde uluslararası ilişkilerde özne hâline gelen ülkemizin kişilikli, kimlikli politikalarıyla konuyu sürdürüyoruz. Açık ve net, biz hiçbir şekilde şart kabul etmiyoruz. Siz, bize uçakları vereceksiniz ama şu şartla! Neymiş, Yunanistan böyle istemiş. Biz bunu kabul etmeyeceğimizi açık net söylüyoruz. Hem Beyaz Saray’da hem Senato’da yapılacak çalışmalarla bunun düzelebileceğini değerlendiriyoruz, bunu bekliyoruz. Çünkü Yunanistan enterasan bir duruma girdi. Ne teamüllerle ne iş ahlakıyla ne Sayın Cumhurbaşkanımıza Sayın Başbakan’ın verdiği sözlerle izah edilebilir. Bunlar kapı kapı dolaşıp, Amerikalılara gittiler uçak vermeyin diye, Almanlara gittiler denizaltı vermeyin diye. Bunlar ne yaparsa yapsın biz çalışmalarımızı büyük bir ciddiyetle, büyük bir iş birliği içerisinde içeride ve dışarıda sürdürmeye devam edeceğiz. Ve bu satışın; herhangi bir şekilde şarta bağlayarak, geciktirerek, birtakım mazeretlerle süreci uzatarak olumsuz sonuçlanması konusunda şu ana kadar herhangi bir işaret yok. ABD Savunma Bakanlığı, oradaki askerî heyet normal çalışmalarını sürdürüyor, biz de çalışmalarımızı sürdürüp süreci takip ediyor ve ABD’li muhataplarımıza kurumsal tavır sergilenmesini beklediğimizi söylüyoruz. Türkiye kimdir, nedir, ne yapabilir, nerededir; Türkiye’nin önemi nedir? Ukrayna-Rusya savaşı bunları açıkça gösterdi. Artık kör gözler de gördü, sağır kulaklar da duydu. NATO için de Avrupa için de Amerika için de Türkiye’nin bölgedeki istikrar ve güvenlik bakımından son derece önemli rolü olduğunu herkes gördü.
TAHIL KORİDORU ANLAŞMASI: SORUNSUZ ŞEKİLDE İŞLİYOR
Evet. Tahıl koridoru ile ilgili yapılan anlaşma bildiğiniz çerçevede sorunsuz şekilde işliyor. 25 milyon tondan fazla tahılın Ukrayna limanlarından taşınması söz konusu. Bunların güvenli, süratli ve emniyetli şekilde tahsis edilen koridordan çıkışı Ukrayna ve Rusya arasında bir sıkıntı yaşanmadan, anlaşmada da vardığımız mutabakatlar çerçevesinde yürüyor, bir sıkıntı yok. 800 bin tona yakın tahıl sevkiyatı gerçekleşti. Tabii sevkiyatı hava şartları ve deniz şartları da etkiliyor. Gayet güzel gittiğini uzmanlar söylüyor. Bugüne kadar limanlardan 36 gemi çıktı, 39 gemi de boş olarak Ukrayna limanlarına hareket etti. Hem Rusya hem Ukrayna tarafıyla sürekli temasımızı sürdürüyor ve süreci yakından takip ediyoruz. Müşterek Koordinasyon Merkezi gayet faal şekilde çalışıyor. Sayın Guterres de geldi ve Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Türkiye’ye tekrar tekrar teşekkür etti. Diğer yerlerdeki çalışmaları da gördüğü için bu çalışmanın diğerlerine nazaran çok ileride olduğunu da açıkça orada ifade etti ve Sayın Cumhurbaşkanımıza da saygılarını sunarak ayrıldı. Çalışmanın aksaksız şekilde yürütülmesi için gereken ne varsa hepsini yaptık, yapıyoruz ve inşallah çalışmalar kazasız belasız devam edecek.
"TAHIL ANLAŞMASI KRİZİN ÇÖZÜMÜNE VESİLE OLSUN"
Biz konuyu bir anlamda gözlemci olarak takip ediyoruz. Rusya ve Ukrayna ile Bakanlığımızın heyetleri görüşürken ve Rusya ile yaptığımız temaslar sırasında bu konu da gündeme geldi. BM ile çalışma mekanizması ortaya çıktı. Şu anda Ruslar ile BM’nin ilgili birimleri bu görüşmeyi sürdürüyorlar. Rus limanlarındaki tahıl-gıda maddesi ayrıca orada var olan kimyasallar ve gübrelerin nasıl, ne yapılacağı konusunda BM ile görüşülüyor, konuşuluyor. Muhataplarımız; enerji krizi, Rusya limanlarındaki tahıl ve diğer gıda maddeleri, barışa giden süreçte yapılan çalışmalar dâhil, Türkiye olarak her türlü katkıyı sağlayabileceğimizi gördüklerini söylediler. Biz de bize düşen ne varsa söyleyin elimizden gelen katkıyı sağlarız diye söyledik. Nitekim yaptığımız Ukrayna, Rusya, BM tahıl çalışması da enerji krizi de dâhil diğerlerine model olabilecek şekilde. Bunu da BM Genel Sekreteri’ne hatırlattık, takip ediyoruz.
FETÖ İLE MÜCADELE: HASSASİYETLE TAKİP EDİLİYOR
FETÖ ile mücadele konusunda da TSK, 17 Temmuz 2016’dan beri aynı şiddette, aynı tempoda kurumsal olarak yapılması gereken ne varsa yaptı, yapmaya devam ediyor. İstihbarat birimlerimiz, adli makamlarımız, mülki makamlarımız, askeri hiyerarşimiz var. Yeni bir bilgi belge geldiğinde bunların gereği yapılıyor. Bu ne bana bağlı, ne ona bağlı. Burası bir kurum. Otomatikman büyük bir hassasiyetle konu takip ediliyor. TSK, binlerce yıllık tarihinden süzülüp gelen milli, manevi, mesleki değerleriyle asil milletimizin sevgisinden, güveninden, duasından aldığı ilhamla, anayasa çerçevesinde, aklın ve bilimin ışığında, yasalar doğrultusunda, Sayın Cumhurbaşkanımızın ve sıralı amir ve komutanların emir ve komutasında milletinin emrinde, görevinin başında. Bunun dışındaki her şey işlem konusu."
www.idrak34.comEditor : Şerif SENCER