Mağazaya ÖZETİ| gidiyoruz çünkü ürünü satın almadan önce tüm ayrıntılarıyla deneyimlemek istiyoruz. Apple, elbette bu ziyaretlerden oldukça memnun ancak bizler üzerinde yaratmaya çalıştığı bambaşka etkiler var.
Peki, Apple mağazalarındaki dizüstü bilgisayarların bu açıda durmasının sırrı aslında ne ve bizi ne şekilde etkiliyor?
Özellikle sabah saatlerinde bir Apple mağazasına gittiğinizde, tüm MacBook'ların tam olarak aynı açıda konumlandığını fark etmiş olabilirsiniz.
Eğer bu duruma dikkat etmediyseniz, bir Apple mağazasını ziyaret ederek bunu teyit edebilirsiniz. Mağazayı açan çalışanlar, tüm ekranları tamamen aynı seviyede eğimli hale getirebilmek için çalışır ve bunun için bir iPhone uygulaması kullanır.
Simply Angle isimli uygulama, telefonun hangi açıda tutulduğunu tespit edebilmek için iletki şeklinde otomatik bir açı ölçer görevi görür ve bu sayede tüm MacBook’ların açısı ayarlanır.
Simply Angle’ı şu an ilk defa duyuyor olabilirsiniz. Sebebi ise artık App Store’da mevcut olmaması. Pazarlama stratejisi adına bu denli önemli bir uygulamanın neden artık kullanımda olmadığı ise cevabı bulunamayan sorulardan.
Apple çalışanlarına daha önceleri, tüm dizüstü bilgisayar ekranlarının tam olarak 70 derece açıyla durması konusunda talimat verilmişti.
Fakat bir süre sonra bu talimat değişti ve bu eğimin 76 derece olmasında karar kılındı. Bu 6 derecelik değişimin sebebi ise eskisiyle aynı. MacBook’a bakan müşterilerin, ekranları kendilerinin ayarlaması teşvik ediliyor.
Yani müşteriler, ideal görüş açısını kendisi ayarlıyor. Bu da haliyle müşterilerin cihazla temasını gerektiriyor. Bir diğer yandan Apple Store’daki tüm bilgisayarların ve iPad’lerin yazılım ve uygulamalarla yüklü ve internete bağlı olmasının esas sebebi de bu.
Apple, ürünlerinin performansını deneyimlememiz için uygulamalar ve web siteleri ile denemeler yapmamızı istiyor. Şunu da eklemek gerekir ki Apple Store’daki müşteriler, cihazlarla dilediği kadar vakit geçirebilir ve interneti kullanabilir. Hiçbir çalışanın artık ürünü yerine bırakmanız için baskı yaptığını görmek mümkün değildir.
Aslında Apple’ın, bu pazarlama stratejisini “Endowment Effect (Sahiplenme Etkisi) ile bağdaştırmak mümkün. Peki nasıl?
Sahiplenme etkisi, bireylerin ilgili oldukları veya sahip olmadıkları şeylere, sahip olduklarına kıyasla çok daha fazla değer verme eğiliminde oldukları psikolojik bir olgudur. Bu sahiplik duygusu, günlük yaşamımızda çok yönlü bir şekilde karşımıza çıkar ve farkında olmadan bizi etkisi altına alır.
Örneğin kişiselleştirilmiş ürünler bu noktada oldukça işe yarar. Bir müşterinin adını veya adının baş harflerini ürünün herhangi bir yerine eklemek, alıcının ürüne sahip olma duygusunu ve ürüne bağlılığını artırır. Bu doğrultuda müşteri, ürününe çok daha fazla değer verecek, eğer ona henüz sahip değilse de onu satın alıp kişiselleştirmek için can atar hale gelecektir.
Markaların bu etkiden yararlarlandığı bir başka örnek daha: Sınırlı sayıda üretilen ürünler.
Markalar kullanıcılarına sınırlı sayıda üretilen ürünler sunarak, adeta bir kıtlık duygusu yaratır ve müşterilerinin bu ürünü elde ettiklerinde değerli ve benzersiz bir şeye sahip olacaklarmış gibi hissetmelerine katkı sağlar. Böylelikle o ürüne ilgi duyan müşteri, onu satın almak için daha aceleci davranacaktır.
Ayrıca Apple’dan başka bir pazarlama stratejisi daha: iCloud.
Apple, iCloud ile kullanıcılarının tüm bilgilerini depolama imkanı sunar ve bu işlemi gerçekleştirdikten sonra artık tüm dosyalarınız güvendedir. Ancak yalnızca başka bir Apple ürününde kullanabilmek üzere. Bu durum, iPhone’a karşı içten içe bir bağlılık duygusu yaratır ve müşterinin başka bir cihaza veya markaya geçmesini bir hayli zorlaştırır.
Görünen o ki, markaların pazarlama stratejileri ile psikoloji arasındaki ilişkiyi görmezden gelmek mümkün değil ve aslında bizim için oldukça sıradan gelen bazı küçük ayrıntıların altında dâhiyane planlar yatıyor.
Kaynaklar: Forbes, Insider, Cult of Mac, Medium
Editor : Şerif SENCER