Türkiye’nin ÖZETİ| yer altı zenginliklerinin yer üstüne çıkarılıp ülke ekonomisine fayda sağlamaması için “doğa”, “ağaç”, “tabiat” gibi argümanlarla yürütülen provokasyonların sonuncusu Ege bölgesinde gerçekleştiriliyor. Akbelen, Yeniköy ve Kemerköy Termik Santralleri hakkında üretilen yalanlarla bölge halkı ve toplum kışkırtılmak istenirken, konuyla ilgili üretilen bütün yalanlar tek tek çürütüldü.
Bölgedeki kömür rezervinin yeterli olmadığı, susuzluk problemlerinin yaşanacağı, ağaç kesiminin hala devam ettiği, madenler nedeniyle köylerin boşaltıldığı, Ege’deki madencilik faaliyetlerinin standartlara uygun uymadığı, yeraltı madenciliği mümkünken açık madenciliğin tercih edildiği, dünya ülkelerinin kömür santrallerini terk ettiği, Türkiye’de ormanların yok edildiği gibi tezvirat yüklü iddiaların tamamı yalan çıktı.
İşte son dönemde kamuoyu gündemine taşınan Akbelen, Yeniköy ve Kemerköy Termik Santralleri ile ilgili 19 yalan ve 19 gerçek:
TÜRKİYE’NİN ENERJİ YÜKÜ SIRTLANIYOR
İDDİA: Ege Bölgesi’ndeki santrallerin toplam üretimi yıllık 67 GWh civarı iken söz konusu iki santralin üretimi 6,8 GWh yani toplamın ancak %10‘u. Bu santraller stratejik değere sahip değil, kapansalar dahi Türkiye ve Ege Bölgesi elektriksiz kalmaz.
GERÇEK: Cumhuriyet tarihinin en büyük enerji yatırımlarından olan ve 1987 yılından beri elektrik üretimi devam eden Yeniköy Kemerköy Santralleri, toplamda 1.095 MW kurulu gücü ile Türkiye’nin elektrik üretiminde yerli kaynak baz yükünün yüzde 15’ini, Türkiye’nin elektrik ihtiyacının ortalama yüzde 2,5’ini sağlıyor.
Türkiye için stratejik değere sahip olan bu santraller ülkemizin büyük turizm bölgelerinden Güney Ege’de kullanılan elektriğin ise yaklaşık yüzde 62’sini karşılayarak çok önemli bir kamu hizmeti veriliyor.
Ülke genelinde her 40 haneden 1’nin elektriği bu iki santralde üretiliyor. Ayrıca elektrik üretimi yerli linyit kaynaklarından sağladığı için yıllık 1,3 milyar metreküp doğal gaz ithalatı engellenmektedir. Bu sayede geçtiğimiz yıl 1 milyar dolarlık kaynağın yurt içinde kalması sağlandı.
PAYI 6’DA 1
İDDİA: Yeniköy ve Kemerköy Santralleri, elektrik üretiminde yerli kaynak baz yükünün yüzde 15’ini sağlamıyor.
GERÇEK: Genel kabul gören baz yük santral tanımı, yıl boyunca stabil şekilde elektrik üretimi yapan elektrik üretim tesisleri için kullanılıyor. Barajlı hidroelektrik santrallerin yıllık kapasite kullanım oranları yaklaşık yüzde 30 olduğu için (2022 yılı için yüzde 23), baz yük santral olarak değerlendirmesi doğru olmuyor. Bu sebeple hesaplamalara da dahil edilmiyor. Baz yük santraller içinde Yeniköy Kemerköy Enerji Santrallerinin payı yüzde 15 düzeyinde.
BACA FİLTRESİ YATIRIMI EKSİK Mİ?
İDDİA: Yeniköy Kemerköy Termik Santralleri çevre yatırımlarını tamamlamadı. Yeniköy ve Kemerköy Termik Santralleri her biri 210 MW gücünde toplam 5 üniteden oluşuyor. Söz konusu termik santrallerin mevzuat gereği tamamlaması gereken baca gazı arıtma (baca filtresi) yatırımları 5 üniteden sadece 2’sinde tamamlandı.
GERÇEK: Elektrik üretim ünitelerinin tamamında baca gazı arıtma sistemlerinin Avrupa Birliği standartlarında geliştirilmesi ve verimlilik artışı için Türkiye’deki ilk ve tek rehabilitasyon yatırımı toplam 280 milyon Euro bedelle hayata geçirilmiş durumda.
Bu yatırımın yaklaşık yüzde 60’ı tamamlanmış olup, yatırımlar etaplar halinde devam ediyor. Bütün ünitelerin devreden çıkarılması enerji arzında sorun yaratacağından çalışmalar etaplar halinde yürütülüyor. Rehabilitasyon işini yürüten General Electric uzmanlarının planlamalarına uygun olarak iki ünite tamamen yenilendi üçüncü ünitede sona yaklaşıldı. Yenilenen iki ünitenin her biri 232,6 MW güce yükseldi. 2024 sonu itibarıyla projenin tamamlanması hedefleniyor.
ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİNDE BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR
İDDİA: Güneş ve rüzgar bize yeter. Türkiye’nin 2030’a kadar kademeli olarak termik santralleri kapatması ile kömürü elektrik üretiminde sıfırlamasının mümkün ve karlı olduğunu ortaya koyan çalışmalar yapıldı.
GERÇEK: Burada üretilen enerjinin yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ikame edilebileceği iddiaları gerçeği yansıymıyor. Yeniköy Kemerköy Termik Santralleri’nde işçilerin ve hissedarların Türkiye’de yenilenebilir enerji alanında halihazırda çok önemli yatırımları bulunuyor. Yerli ve yenilenebilir enerji kaynağı olarak rüzgar ve güneş enerjisi Türkiye’nin arz güvenliği noktasında son derece kritik öneme sahiptir. Son yıllarda bu alanda yapılan yatırımlar artarken Paris Anlaşması’na taraf olan ülkeler arasında yer alan Türkiye’nin 2053 Net Sıfır Emisyon hedefleri doğrultusunda elektrik üretiminde bu kaynakların payı da hızla büyümektedir. Yeniköy Kemerköy Termik Santrallerinde de Türkiye'nin Paris anlaşması 2053 net sıfır hedefine uyumlu olacak şekilde santrallerin dönüşüm planı uygulamaya alınacaktır.
Ancak tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de güneş ve rüzgar santrallerinin en büyük sorunu emre amade olamamasıdır ve bu iki kaynak da elektrik iletim, dağıtım sistemi içinde baz yük oluşturamamaktadır.
Güneş santralleri güneş ışığının olduğu saatlerde üretim yaparken rüzgar da mevsimsel olarak santrallerin çalışabileceği hızda her daim esmemektedir. Güneş ve rüzgar enerjisinin sürdürülebilir bir elektrik arzı gerçekleştirebilmesi için depolanması, güneş ve rüzgarın enerji üretmediği saatlerde bu depolardan elektriği kullanılması gerekmektedir. Oysa küresel ölçekte depolama teknolojileri henüz bu gerekliliği sağlayacak kadar gelişmiş değildir. Bu yüzden bir ülkenin kesintisiz elektriğe ve elektrik arz güvenliğine sahip olabilmesi için sistemin kömürlü termik, doğal gaz termik ya da nükleer santral gibi emre amade santraller tarafında beslenmesi gerekmektedir. Bugünkü depolama teknolojisi henüz yetersiz olduğu için hiçbir ülke tek başına rüzgar ya da güneşten elektrik ihtiyacının tamamını karşılayamamaktadır.
DİĞER ÜLKELER KÖMÜRDEN ELEKTRİĞİ AZALTMIYOR ARTIRIYOR
İDDİA: Dünya kömürden çıkıyor, siz neden hala kömür kullanmakta ısrar ediyorsunuz.
GERÇEK: Hem dünyada hem de Türkiye’de enerji sektörü köklü bir değişim süreci yaşamaktadır. Paris İklim Anlaşması ile ilgili hedefler bir yanda dururken diğer yanda Ukrayna-Rusya savaşı nedeniyle başta Avrupa olmak üzere birçok ülkede enerjide arz güvenliği sorunu gündeme gelmiş, kömür kaynaklı elektrik üretiminde artışlar gözlenmiştir.
Uluslararası Enerji Ajansı'nın (IEA) yıllık yayımlanan "Kömür 2022" raporuna göre, 2022'de küresel kömür tüketimi önceki yıla göre yüzde 1,2 artarken, AB'deki artış yüzde 6,5'i buldu. Nitekim, Uluslararası Enerji Ajansı’nın verilerine göre dünyada kömür tüketimi 2020 yılından bu yana artmaktadır ve 2025 yılına kadar da tüketimin mevcut seviyesini koruması beklenmektedir.
Enerji krizine karşı çeşitli önlem arayışı içindeki bazı Avrupa ülkelerinde kömür ve madencilik faaliyetleri de yeniden hız kazanmıştır. Almanya, Fransa, İngiltere, Hollanda, İspanya, İtalya, Yunanistan, Macaristan ve Avusturya gibi ülkeler kömürle çalışan elektrik santrallerinin ömrünü uzatma, kapatılan santralleri yeniden devreye alma ve mevcut üretimleri artırma yönünde adımlar atılmıştır. Halen dünyada kömürden elektrik üretiminde Almanya yüzde 33, Japonya yüzde 27 ve ABD yüzde 20 oranında paya sahiptir.
IEA’nın raporlarına göre kömür, hala küresel elektrik üretiminin üçte birinden fazlasını sağlamaktadır. Geçtiğimiz günlerde bir çarpıcı açıklama da Tesla’nın CEO’su Elon Musk’tan geldi. Musk, ABD’nin iki yıl içinde elektrik sıkıntısı yaşayabileceğine işaret ederek, sektörü harekete çağırmış ve enerjide arz güvenliği sorununu dünya gündemine taşımıştır.
Hal böyleyken Türkiye’deki özellikle yerli kömür santralleri, çeşitli sorunlar nedeniyle üretim dışı kalma tehlikesi yaşamaktadır. Ancak enerji arz güvenliği noktasında yerli kömür santrallerinin önemi tartışılmaz bir gerçek…
160 MİLYON TON!
İDDİA: Yeraltındaki kömür rezervi yeterli değil.
GERÇEK: Yeniköy Kemerköy Termik Santrallerinin üretiminin devamı için gerekli olan yerli kömür rezervinin yeterli olmadığına yönelik iddialar gerçekleri yansıtmamaktadır. Halen maden ruhsatı bulunan sahada çıkarılmayı bekleyen yaklaşık 160 milyon ton kömür bulunduğu raporlarla tespit edilmiş bulunuyor. Tesisin kapasite kullanımına göre 2041 yılına kadar çıkarılacak bu kömürle çalışacak santraller, Türkiye’nin enerji ihtiyacına cevap vermeye devam etmesi bekleniyor. Tesislerde yerli kaynak olarak kullanılan linyit ile bu süreçte ithal enerjinin de önüne geçilmesi öngörülüyor.
DIŞA BAĞIMLILIK AZALIYOR
İDDİA: Yeniköy Kemerköy Termik Santrallerinin elektrik üretimi ve buna yönelik madencilik faaliyetleri dünya standartlarına uygun değil.
GERÇEK: Enerji, ülkelerin ekonomik kalkınması ve sosyal refah için çok önemli bir faktördür. Ülkemiz, enerjide büyük ölçüde dışa bağımlı olup tüketiminin büyük bölümünü dışarıdan ithal ederek karşılamaktadır. T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre, 2022 yılında bölgedeki elektrik üretiminin, yüzde 34,6'sı kömürden, yüzde 22,2'si doğal gazdan, yüzde 20,6'sı hidrolik enerjiden, yüzde 10,8’i rüzgardan, yüzde 4,7’si güneşten, yüzde 3,3'ü jeotermal enerjiden ve yüzde 3,7’si diğer kaynaklardan elde edilidi. Enerjide dışa bağımlılığın önlenmesinde yerli kömürün enerji sektöründe rolü büyüktür.
Maden sahalarımızda üretilmekte olunan yerli kömür, kurulu bulunan termik santrallerde enerjiye dönüşmektedir. Yerli kömür kaynaklarımızın üretilmesi ve enerjide kullanılmasıyla enerji ithalatında harcanan bütçenin azaltılması (Ülkemizin cari açık probleminin en önemli nedenlerinden biri enerji ithalatıdır) sağlanıyor.
2014 yılındaki özelleştirme sonrasında şirket tarafından yapılan ilk hamle santralin rehabilitasyon yatırım kararları olmuştur. Amerikan General Electric şirketi ile yapılan anlaşma çerçevesinde santrallerde toplam 280 milyon Euro’luk yenileme çalışması başlatıldı. Avrupa standartlarının da üzerinde yapılan yenileme çalışmalarının ilk önemli sonucu daha az kömürle aynı miktarda enerji üretilmesi oldu. Ayrıca kükürtdioksit (SO2) oranları 1000 mg/Nm3’den 400 mg/Nm3’ün altına indirildi, toz parçacıkları 100 mg/Nm3’den 50 mg/Nm3’nin altına çekildi. NOx emisyonunu ise 800 mg/Nm3’den 200 mg/Nm3’ün de altına düşürüldü. Tüm bu adımlar sonucunda Türkiye’nin örnek gösterilecek en modern santralleri hayata geçirilmiştir.
15 BİN KİŞİNİN DOĞRUDAN GEÇİM KAYNAĞI
İDDİA: Yeniköy Kemerköy Termik Santralleri halkın refahını artırmıyor. Kömür madeni genişletiyor, köylerin taşınmasına neden olup insanları göçe zorluyor.
GERÇEK: Köylerde yaşayanları göçe zorlamanın aksine, bölgede oluşturduğu istihdam ve ekonomik katkı ile köyden kente göçü önleyerek, insanların memleketlerinde kalmaları sağlanıyor. 3.100 çalışanı ve onların aileleri ile 15 bin kişinin doğrudan geçim kaynağı olan Yeniköy Kemerköy Termik Santralleri, ayrıca bölgeden yaptığı tedarikle aylık 150 milyon TL olmak üzere yıllık 1 milyar 800 milyon TL ekonomik katkı sunuyor.
Santral çevresinde yer alan köylerde zirai faaliyetlerin daha verimli yapılmasına yönelik olarak projeler geliştirmektedir. Bu bağlamda Dereköy’den Karacahisar Köyüne kadar Santral etrafında bulunan tüm köylerin hem içme hem de tarımsal sulama için kullandıkları su sağlanıyor. Bunun yanı sıra Dereköy köyünde kurulan kooperatifle zeytin verimliliğinin artırılması için malzeme, ekipman ve nakit desteği sağlamak amacıyla bir protokol imzalanması konusunda son aşamaya gelindi.
“MADEN DEĞİL ZEYTİN” ÇIKIŞLARI NE KADAR DOĞRU?
İDDİA: Madencilik olmazsa da bölgede istihdam sağlanabilir. Milas, tarımsal, kültürel ve doğal varlıkları ile ekonomik imkanları zengin bir ilçe ve tek seçeneği kömür madeni ve termik santral değil. Milas’ta zeytine dayalı sanayinin gelişmesi ve sadece zeytine dayalı imalat sanayinde 700 yeni, yeşil ve güvenceli işin yaratılması mümkün.
GERÇEK: Yeniköy Kemerköy Termik Santralleri bölgenin en büyük işvereni olarak bölgede yaşanabilecek olası göçün önüne geçmektedir. Çalışanlarının yüzde 75’i bölge insanıdır. Bu sebeple çalışanlar hem santralde çalışmakta hem de yine kendi topraklarında zeytin yetiştirebilmektedir. Bölgede coğrafi işaretli “memecik zeytini” üretilmektedir. Santral ile tarımın bir arada yürüdüğünün en önemli göstergesi de bu coğrafi özelliğe sahip olan memecik zeytinidir. Bölge, enerji üretimi devam ederken zeytincilik alanında da önemli projeler ile öne çıkmaktadır. Enerji üretimi zeytincilik faaliyetlerini engellemeyip birlikte kalkınma yönünde atılan önemli bir adımdır. Ayrıca Yeniköy Kemerköy, yılda 40 ton zeytin hasadı yapmakta ve 8 ton soğuk sıkım zeytinyağı elde ederek bunu çalışanları ve bölgedeki paydaşları ile paylaşarak bölgeye artı değer sağlanıyor.
Orman Genel Müdürlüğü ve Yeniköy Kemerköy Termik Santralleri arasında 2020 yılında imzalanan “Gönüllü Ağaçlandırma İş birliği” protokolüyle ülke genelinde 3 milyon fidan dikimi gerçekleştirilmiş ve söz konusu miktar 2.000 futbol sahası büyüklüğünde bir alana denk geliyor. Hedef bu sayıyı 2025 yılı sonuna kadar 5 milyon fidana çıkarmak…
AKBELEN’DE AĞAÇLANDIRMAYI ŞİRKET YAPACAK
İDDİA: Akbelen’in kesime tabi ekonomik fonksiyonlu plantasyon (ağaçlandırma) alanı olarak tanımlandığı doğru değil.
GERÇEK: 1964 ve 1972 yıllarında alınan hava haritalarında da görüleceği üzere, Akbelen mevkii Akdeniz’in doğal bitki örtüsü makilik olarak görünmektedir. Orman Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Sinan Güner’in (Bilirkişi sicil no:11106) hazırlamış olduğu raporda da belirttiği üzere Akbelen, bağlı bulunduğu Kayadere ve Karacahisar orman işletme şefliklerinin orman alanlarının yüzde 0.29’u kadardır. Bu alan bir ekosisteme bağlı değildir. Çam ağaçları dışında başkaca bir ağaç ve bu ağaçlara bağlı bir çalı örtüsü, kuş ve hayvan popülasyonu bulunmamaktadır. Akbelen, milli park, tabiat parkı, sit alanı, muhafaza ormanı, gen koruma ormanı vb. ekolojik veya sosyo kültürel fonksiyonlu orman gibi özel nitelikli alanlardan değildir ve özel nitelikli alanlara komşuluğu bulunmamaktadır.
Akbelen’deki alan Orman Genel Müdürlüğü tarafından yüzde 93’ü endüstriyel odun üretimi fonksiyonlu, yüzde 7’si ise odun dışı ürün olarak planlamış ve ülkemizin birçok bölgesinde de var olan kesime tabi ekonomik fonksiyonlu plantasyon (ağaçlandırma) alanı olarak tanımlanmıştır.
“Ağaç tarımı” olarak da nitelendirilen endüstriyel plantasyon, orman ürünlerinin ihtiyacının karşılanmasını sağlarken, doğal ormanların sürdürülebilirliğine de destek olmaktadır. Bu yöntemle dev bir orman sanayi oluşturan Finlandiya, dünya genelinde örnek alınan başarılı bir model olarak gösterilmektedir. Türkiye’de özellikle Ege, Akdeniz ve Marmara’da endüstriyel plantasyonlar oluşturularak bir yandan bu alandaki ithalatın önüne geçilmesi bir yandan da doğal ormanların korunması yönünde çalışmalar bulunmaktadır. Ayrıca belirtmek isteriz ki Orman Genel Müdürlüğü tarafından plantasyon alanı olarak tanımlanan Akbelen’de, tüm kesim çalışmaları mevzuata uygun olarak alınan izinler kapsamında Orman İşletme Şefliği tarafından yürütülmüştür. Kesim yapılan alan ruhsatlı maden sahasıdır ve her maden sahasında olduğu gibi madenin tükendiği alanlarda yapılan çevre düzenleme rehabilitasyon çalışmaları kurum tarafından gerçekleştirilecektir.
SUSUZLUK YAŞANMAYACAK
İDDİA: Santraller yüzünden Bodrum susuz kalacak.
GERÇEK: Bugüne kadar bağımsız kurumlara hazırlatılan hidrojeoloji raporları bu iddiaların doğru olmadığını ortaya koyuyor.
2012 yılında hazırlanan Hacettepe Teknokent Teknoloji Transferi Ar-Ge Danışmanlık Enerji Sağlık Çevre ve İletişim Sanayi Ticaret A.Ş., TKİ Işıkdere (Milas-Muğla) Linyit Sektörü Açık İşletme Şevlerinin Duraylılığının Ve Drenaj Koşullarının Araştırılmasını konu alan raporda, yeraltı suyu potansiyeli ve su kaynaklarının değerlendirilmesine ilişkin özetle şu tespitlere yer verilmiştir: “Proje alanında gerçekleştirilen hidrojeoloji amaçlı çalışmalar, işletme alanında yüksek bir yeraltı suyu potansiyeli oluşumunu sağlayabilecek bir hidrojeolojik yapının bulunmadığını ortaya koymuştur. Benzer şekilde, işletme alanındaki drenaj ağı gelişimi, alanda önemli bir yüzey suyu potansiyelinin de gelişemeyeceğini göstermiştir.”
2013 yılında hazırlanan TKİ-GELİ Akbelen-Karacahisar (Milas-Muğla) Linyit Sahaları Ve Yakın Dolayındaki Hidrojeolojik Koşulların Mevcut Verilere Dayanılarak Linyit Madenciliği ve Bodrum İçme suyu Kuyuları Açısından Değerlendirilmesi, Değerlendirme Sonuç Raporu Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TKİ) Güney Ege Linyit İşletmeleri (GELİ) başlıklı raporunda da, “Akbelen sahasında kazı faaliyetleri ile birlikte oluşabilecek yeraltı suyu boşalımı nedeniyle işletme alanı dışındaki bir alanda yeraltı suyuna bağımlı herhangi bir sistemin etkilenmesi beklenmemektedir” denilmektedir.
“10.2.2. İşletme etki alanında yeraltı suyu sorunları” bölümünde açıklanan konular şu şekilde alıntılanıyor:
• Akbelen sahasında kazı faaliyetleri ile birlikte oluşabilecek yeraltı suyu boşalımı nedeniyle işletme alanı dışındaki bir alanda yeraltı suyuna bağımlı herhangi bir sistemin etkilenmesi beklenmemektedir. Bunun başlıca nedeni, Akbelen sahasındaki hidrojeolojik sistemi oluşturan gölsel kireçtaşlarının parçalı olması ve böylece büyük oranda işletme alanı sınırları dışına yayılmamasıdır.
• Bodrum kuyularının bulunduğu fay zonu ile Karacahisar sahası arasında hidrojeolojik etkileşimin mümkün olduğu kabul edilse dahi Karacahisar sahasındaki akifer olan gölsel kireçtaşlarının taban kotu, Bodrum kuyularının suyunu çektiği ana akifer olan otokton karst akiferinin tavan kotunun üzerinde yer almaktadır.
• Akbelen mevkii orman alanı için müracaat safhasında çeşitli kurumların görüşlerine başvurulmuştur. Görüşüne başvurulan DSİ 21. Bölge Müdürlüğü de Profesör Mehmet Ekmekçi’ye ait hidrojeoloji raporunu (EK-6) referans almış, ayrıca teknik uzmanlarının sahadaki inceleme gözlem ve çalışmaları sonucu olumlu görüş beyan etmiştir.
920 DÖNÜM REHABİLİTE EDİLDİ
İDDİA: Maden sahalarının rehabilite edildiği bilgisi doğru değil. Maden sahası üzerine ağaç dikmek, sahanın rehabilitasyonu yani orman alanının yeniden tesisi anlamına gelmez.
GERÇEK: Maden sahalarının rehabilite edilmesi şirketlerin ve kurumların kararlarından bağımsız olup “yasal bir zorunluluktur.” Bu çerçevede bölgede rehabilitasyon çalışmalarına devam eden Yeniköy Kemerköy Termik Santralleri, ayrıca yasal zorunluluğun da üzerinde ağaç dikimi yapmıştır. Kuruluşundan bugüne kadar 415 bin ağaç dikilerek eski maden sahalarının orman statüsü kazanması sağlanmıştır.
Bugüne kadar rehabilite edilen maden sahaları 920 dönüm olup, rehabilite edilen maden ocak sahaları aşağıdaki haritada yeşil renkle vurgulanmıştır.
Henüz çalışılmayan bakir alanlardaki kömür zonu derindedir. Bir başka deyişle kömür zonu üzerindeki örtü miktarı çok fazladır. Yeni kömürlerin açılabilmesi ve kazı döküm balansının sağlanabilmesi ve böylelikle kömür üretiminin aksamadan sürdürülebilmesi için döküm bloğunun yükseltilmesi zorunludur. Bu nedenle de mevcut döküm alanlarında kot yükseltilmesi gerekmektedir. Kamulaştırma sürecindeki aksaklıklardan dolayı yeterli kazı ve döküm yapılamadığından ötürü döküm sahaları nihai kotlara ulaşmadığından ağaçlandırma/rehabilitasyon çalışmaları da gecikmektedir.
Öte yandan Orman Genel Müdürlüğü ile yaptığımız anlaşma kapsamında bugüne kadar 3 milyon ağaç dikilmiş, bu sayı iki yıl içinde 5 milyona çıkarılacaktır. Dikilecek ağaçların yeri, cinsi, dikimi ve bakımı Orman Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir. Bu uygulama OGM tarafından yapılacaktır.
ALAN TAMAMEN ORMAN DEĞİL
İDDİA: 780 bin dönüm orman alanı kesildi.
GERÇEK: Hava haritalarında da görüleceği üzere Akbelen Kayadere orman alanının kenarında bir adadır. 780 bin dönüm orman alanı olduğu iddiası gerçek dışı olup sadece 780 dönüm alanda bir çalışma söz konusudur. Orman niteliği bulunmayan bu bölge orman kenarında bir endüstriyel plantasyon alanıdır. Fotoğraflarda mavi ile kesim yapılan ve kesimi tamamlanan alan işaretlenmiştir.
İŞTE ‘ORMAN’ ORANLARI
İDDİA: Muğla’daki son ormanlar da kesildi mi?
GERÇEK: Akbelen mevkii Muğla’daki son ağaçlık alan değildir. Büyüklüğü 79,30 hektar olan sö konusu alanın Muğla’daki orman alanlarına oranı aşağıdaki gibidir;
• Muğla İli (831.319,00 hektar alan) orman alanlarının %0,001’i,
• Milas Orman İşletme Müdürlüğü (150.007,90 hektar alan) orman alanlarının %0,05’i,
• Kayadere (14.094,90 hektar alan ) ve Karacahisar (12.609,10 hektar alan) Orman İşletme Şefliklerinin toplam (26.704,00 hektar alan) orman alanlarının % 0,29’u büyüklüğündedir.
KORU ORMAN VARLIĞI %54’TEN %96’YA ÇIKTI
İDDİA: Türkiye’de ormanlar yok oluyor.
GERÇEK: Uygulanan doğru orman politikaları sayesinde Türkiye, orman alanlarındı dünyada artıran nadir ülkelerdendir. Özellikle belirtmek isteriz ki Yeniköy Kemerköy Santrallerindeki faaliyet orman miktarımızı azaltmamış arttırmış ve korumuştur. Ormanların kullanımı ile ilgili her şey devletimizin kontrolündedir. Ülkenin gelişmesi için ormanlarımız hem ekonomiye kazandırılmakta hem de orman alanlarımız nitelik ve nicelik olarak artmaktadır.
Tarım ve Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre bu iddiaların aksine Türkiye’nin orman varlığı her geçen gün artmaktadır. Orman Genel Müdürlüğü’nün açıkladığı istatistiklere göre 1973 yılında Türkiye’nin orman varlığı 20,2 milyon hektar iken, 2022 sonunda bu rakam 23,2 milyon hektara ulaşmıştır. 1973 yılında koru ormanlarının toplam orman varlığı içinde yüzde 54 olan payı, 2022 sonunda yüzde 96’lara ulaşmıştır.
AĞAÇLAR KESİLMİYOR
İDDİA: Ağaç kesimi devam ediyor.
GERÇEK: 30 Temmuz 2023 tarihinde Muğla Valiliği tarafından resmi olarak açıklandığı gibi ağaç kesimi tamamlanmış ve ağaç kesimi sonrası sahadan kesilen ağaçların kaldırılması çalışması OGM tarafından yapılmaktadır. Kesilen ağaçlar endüstriyel odun olarak kullanılmak üzere sahada tomruk haline getirilmekte ve tasnif edilmektedir.
JANDARMA ‘KESİM’ İÇİN Mİ NÖBETTE?
İDDİA: Kesim olacağı için jandarma alanda bekliyor.
GERÇEK: Jandarmanın bölgede bulunmasının Yeniköy Kemerköy Termik Santralleri ile ilgili bir ilişkisi yok. Eylemcilerin izinsiz olarak maden sahasına ve kesim işlemi tamamlanan alanlara giriş yapmaları endişesi nedeniyle iş güvenliği açısından sıkıntı yaşanmaması için kesilen ağaçların tomruk haline getirilmesi tamamlanıncaya ve tüm çalışmalar bitinceye kadar jandarma şahısların sağlık ve güvenliğini koruma görevini devam ettirmektedir.
NEDEN YERALTI MADENCİLİĞİ?
İDDİA: Yeraltı madenciliği mümkün iken açık madencilik tercih edilmektedir.
GERÇEK: Milas linyit havzasındaki kalan bakir çalışma alanları olan Akbelen ve Karacahisar sektörlerine göz atıldığında, kömür damarının fiziksel yapısının (kalınlık, doğrultu, yatım, taban şartları) yer altı çalışma koşulları değerlendirildiğinde, bu sektörlerin yer altı çalışma koşulları için çok da uygun olmadığı görülecektir. Şöyle ki; damar kalınlığı oldukça kalın (20 metre) olup ramble sisteminde uygulamanın çok zor ve riskli olduğu açıktır. Damar eğimi bilhassa havza kenarlarına yakın alanlarda çok kısa mesafede değişkenlik gösterdiğinden damar içi oluşturulan boşlukların tahkimatını teçhiz etmek imkânsız olacaktır. Bununla birlikte, ortalama 20 metrelik damarda ara kesmeler mevcuttur. Yeraltı galeri yönteminde ara kesme kazısının yapılamayacak olması üretilen kömürün kalite değerlerini hızla bozacağından açık ocaktan üretilecek kömür parametrelerine göre tasarlanan santrallere istenilen kalite parametrelerinde kömür temin edilemeyecektir. Yatağan Termik AŞ uygulamasında olduğu gibi anılan metotla santrallerin ihtiyacı olan miktarda (10 milyon ton/yıl) kömür üretimi de imkansızdır.
Milas Yeniköy Linyit İşletmesi (sicil 86541 ruhsat sahası) bir kamu yatırımıdır. MAPEG kayıtlarında devir öncesinden beri onaylanmış bir uygulama projesi (açık işletme) mevcuttur. Bu proje, ülkemizdeki kömür madenciliğinin lokomotifi TKİ Kurumunun uzun yıllar boyunca oluşturduğu engin deneyime sahip teknik kadrolarınca üretilmiş ve geliştirilmiş olup, devir öncesinden kamu döneminden beri uygulanmaktadır. Devir sonrasında da değiştirilmemiş sadece teknolojik gelişmeler göz önüne alınarak geliştirilmiştir. Dolayısıyla Akbelen sektörü ve devamındaki kömürlerin en efektif biçimde üretilerek yerli kaynak santrallerimizin yakıt ihtiyacını karşılamasını yolu bu sahaların açık işletme yöntemiyle çalışılmasına dayalıdır. Yeniköy Kemerköy Enerji Linyit işletmeleri Proje Grubu, yine de Karacahisar sektöründe damar koşullarının göreceli olarak düzeldiği alanlarda yeraltı metodu ile kömür üretimi yapılıp yapılamayacağı konusunda alternatif çalışmalarını sürdürmektedir.
BÜTÜN İZİNLERİ TAMAM
İDDİA: Akbelen’deki kesimin önünde hukuki engel var. 2021 Aralık ayında şirketin orman kesim izni süresi doldu ve yenilenmedi yani Akbelen’deki orman kıyımı izinsiz, yasa dışı.
GERÇEK: Akbelen’de kesimin önünde yargısal ya da idari bir engel yoktur. Yasal tüm adımlar atılmış ve resmi makamlar tarafından alınan kararlar doğrultusunda çalışmalar yürütülüyor. Kaldı ki Ankara 11. idare mahkemesinde şirketimiz tarafından işletilen santralin kapatılması için açılan davada da benzer iddialardan bahsedilmiş ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının varlığı ileri sürülmüştür ancak idare mahkemesi davacının bu asılsız iddialarını kabul etmemiş ve davayı reddetti. Yerel mahkemenin bu kararı Ankara Bölge İdare Mahkemesi tarafından onandı.
Bugüne kadar yargının verdiği bütün kararlar maden sahası lehine olup, hukuki bir engel söz konusu değildir. Bu süreçte 3 kez bilirkişi raporu alınırken, 3 keşif yapılmış, ağaç kesiminin önünde bir engel olmadığına dair teknik rapor açıklanmıştır.
Bu raporlar uyarınca da Muğla 1. İdare Mahkemesi maden faaliyetinin devamının gerektiği yönünde karar vermiştir. Son olarak İzmir Bölge İdare Mahkemesi 7. Dava Dairesi iki kez yapılan itirazı reddedip Muğla İdare Mahkemesi’nin kararının doğru olduğunu tescil etmiştir. Bunlara ek olarak, Orman Genel Müdürlüğü’nden gerekli izinler alındı. Hukuki bir engel olduğuna dair iddialar tamamen gerçek dışı…
Editor : Şerif SENCER