AK Parti Merkez Karar Yürütme Kurulu toplantısının ardından gazetecilerin karşısına çıkan Sözcü Ömer Çelik, "MKYK'nın verdiği yetkiyle seçim dönemimiz başladı" ifadelerini kullandı.
Çelik yaptığı konuşmada "Cumhurbaşkanımız önümüzdeki günlerde yeni bir diplomasi atağı tekrar başlatacaktır. İnşallah Türkiye'ni ortaya koyduğu ateşkes ve iki devletli çözümün sağlanmasına dönük garantörlük çalışmaları sürdürülmektedir." ifadelerini kullandı.
Ömer Çelik bir ara, ''Arkadaşlar ara vermemiz'' lazım diyerek yayını yarıda kesti. Çelik bir süre sonra yeniden kameralar karşısına geçerek açıklamalarına devam etti.
Ömer Çelik'in açıklamalarından satır başları şu şekilde;
İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına tepki gösteren Çelik, "Gazze'de gelinen noktada görülmüştür ki, Netanyahu'nun eylemleri savaş suçu ve soykırımı kapsamına giren yaklaşımdır. Gazze Şeridi'ni yoğun bombardıman altında tutuyorlar, Hamas'la mücadele ettiklerini söylerken kadınları, çocukları hedef alarak katliam siyasetini yürütüyorlar. Maalesef katledilen Gazzeli kardeşlerimizin sayısı 10 bine yükselmiştir. Böyle bir acıyı, trajediyi rakamlarla anmak zorunda kalmak ayrı bir acı fakat ortaya konulan katliamın boyutlarını göstermesi bakımından kaybettiğimiz 10 binin 7 bini sivil, çocuk ve kadınlardan oluştuğunu ifade etmek gerekir." ifadelerini kullandı.
"Doğrudan sivillerin tedavi gördüğü 16 hastane, 32 sağlık ocağı ve 105 sağlık merkezi doğrudan İsrail ordusu tarafından hedef alınmış, 40 bin konut tamamen yıkılmıştır. Tüm bunlar savaş suçu niteliğinde gelişmelerdir. Gazze halkına dönük olarak Netanyahu hükümetinin ortaya koyduğu katliam siyaseti soykırımdan başka bir şeyle ifade edilemez hale gelmiştir. BM Genel Sekreteri bunu 'dehşet' duygusuyla ifade ediyor. Tüm bu ifadelerine rağmen BM hiçbir şekilde sürecin gidişatına müdahil değil. 121 ülke İsrail'e ateşkes çağrısı yaptı. Bu tablo içerisinde BM İnsan Hakları Komiseri gidişattaki vahşeti görerek istifa etmiştir.
"Netanyahu kendi vahşetine dini duyguları alet etmeye çalışıyor"
Bütün uluslararası toplumu Cumhurbaşkanımızın bu girişimine destek vermeye davet ediyoruz. İnsan hakları ihlalleri karşısında suçluların gerekli cezayı alması için gerekli desteği vermelidir. Netanyahu Tevrat'tan alıntılar yaparak kendi vahşetine dini duyguları alet etmeye çalışıyor. Kim ki yaptıkları katliamları meşrulaştırmak için Tevrat ve İncil'den referans getiriyorsa Tevrat ve İncil'e inananlara saygısızlık yapıyor ve Tevrat ve İncil'i hedef alıyor demektir.
"Bilinsin ki İsrail sebepsiz yere sivil halka saldırmıştır"
Dünyanın her tarafında bu sesi yükselten bütüninsanlara, sivil toplum örgütlerine şükranlarımızı sunuyoruz. Şükranların en büyüğü Türkiye'deki sivil toplum örgütleridir. Aynı şekilde 1,5 milyonun üstünde İstanbul'da il teşkilatımızla gerçekleşen mitinge katılan, destek veren sivil toplum örgütlerine teşekkürlerimizi arz etmek istiyoruz. Medya ve siyasetçiler tarafından hain bir dil kullanılıyor. 'İsrail'in kendini savunma hakkı var' diyenler, 'İsrail'e kırmızı çizgi önermiyoruz' dediler. 'Bu istediğin kadar insan öldürebilirsin' anlamına gelmektedir. 'İsrail ile Filistinli gruplar arasında çatışma çıktı' deniyorsa bilin ki İsrail sebepsiz yere sivil halka saldırmıştır. Şu cümleyi duyduğunuzda daha da dikkatli olun 'taraflara itidal tavsiye ediyoruz' deniliyorsa, bilinmek gerekir ki İsrail bir yere saldırmıştır buna karşılık verilmemesi için çağrı yapılıyor demektir. Bir cümlede çatışmada 'Filistinli kadın ve çocuklar hayatını kaybetti' okuyorsanız İsrail kadın ve çocukları hedef gözeterek saldırmıştır. Herhangi bir yerde şu cümleyi sık okursunuz "Filistinliler bir İsraillinin arabasını taşladı". İsrailli insanların üzerine sürmüştür, bunu da 'taşladı' diye haberleştirirler. 'Kudüs'te kaynağı belli olmayan patlama duyuldu' derler. Bu şu demektir, İsrail askerleri Mescid-i Aksa'ya ses bombalarıyla saldırmıştır. Böylesine ikiyüzlü bir dil.
"Cumhurbaşkanımız güçlü bir şekilde diplomasisini yürütüyor"
İsrail'e müzahir bazı yazarların, yayın organları 'Küdüs İsrail'in bölünmez başkenti' diyorsa bilin ki, bunlar Filistin'i topyekün ortadan kaldırmak ve Filistinleri oradan tamamen uzaklaştırmak için siyaset peşinde koşmaktır. Maalesef bu ikiyüzlü dilin halen kullanıldığını görüyoruz. Tıpkı işgalciye yerleşimci denilmesi gibi şu anda aynı literatür devam ediyor. Sayın Cumhurbaşkanımız güçlü bir şekilde diplomasisini yürütüyor. Dünya halklarının umut verici bu dayanışması, aynı şekilde 121 ülkenin konuyu kınayan karar tasarısına imza atması daha çok çalışılması gerektiğini göstermektedir.
"Avrupalılar, Amerikalılar meseleyi uzaktan seyretmekle çözebileceğini zannediyorlar"
Bu siyasetin arkasında Netanyahu hükümetinin Filistin davasını kriminalize etme çabasını görmek lazım. Bütün Filistin davasını kriminalize etme peşinde koşuyor. Dini argümanlardan, kehanetten meseleyi din temelli savaşına dönüştürme gibi bir tutum izliyor. Avrupalılar, Amerikalılar meseleyi uzaktan seyretmekle meseleyi çözebileceğini zannediyorlar. Oraya savaş gemisi, nükleer denizaltı göndermenin hiç kimseye faydası olmayacaktır.
"Netanyahu hükümetinin yaptığı ile nazilerin yaptığı aynı şeydir"
Nazilerin yaptığını şu anda Netanyahu hükümeti yapıyor. Netanyahu hükümetinin yaptığı ile Nazilerin yaptığı aynı şeydir. Cumhurbaşkanımız önümüzdeki günlerde yeni bir diplomasi atağı tekrar başlatacaktır. İnşallah Türkiye'ni ortaya koyduğu ateşkes ve iki devletli çözümün sağlanmasına dönük garantörlük çalışmaları sürdürülmektedir. Dışişleri Bakanlığımız, MİT teşkilatımız muhataplarıyla görüşmeye devam ediyorlar.
Soruları cevapladı
Gazze'ye günlük en az 500 TIR'lık yardım girmesi gerekir. 32 günde toplam 450 TIR yardım girmiştir. Bir günde girmesi gereken yardım bile 32 günde girmemiştir. Türkiye insani yardımdan sağlık hizmetine kadar her türlü desteğe hazırdır fakat İsrail bunu engellemektedir. Gazze'nin boşaltılması gibi bir şeyi asla kabul edemeyiz. Gazze'nin boşaltılması demek Netanyahu hükümetinin ve bu zihniyettekilerin Filistin davasını ortadan kaldırması demektir."
Editor : Şerif SENCER