Gündem

Aile dizisininin Yağmur’u Yüsra Geyik: Şanslı doğmamış

Aile dizisinde Devin’in kardeşi Yağmur’u oynayan Yüsra Geyik, izleyicinin artık olayları kendi karakterinin gözünden görmeye başlayacağını söylüyor.

Aile dizisininin Yağmur’u Yüsra Geyik: Şanslı doğmamış
02-04-2023 13:52

Ekranlara ÖZETİ| bomba gibi düşen Aile dizisinde öykünün oluşmasının nedeni olan Yağmur’a yaşam veren Yüsra Geyik, 15 yıl süren Arka Sokaklar macerasının ardından, şimdi bilinmez ufuklara gitmenin heyecanını, endişesini yaşıyor. Bu bilinmezlik, ona iyi gelmiş olmalı ki Devin’in (Serenay Sarıkaya) kardeşi rolünde her geçen bölüm biraz daha dikkat çekiyor. Yüsra Geyik’le Yağmur’u ve Yüsra’yı konuştuk.

- Dizi ilerledikçe Yağmur’u daha sık görmeye başlıyoruz ve içinden çıkılması zor durumlarda ve zor sahnelerde, yükselerek izleyiciyle daha çok bağ kurduğunu düşünüyorum. Karakteriniz nasıl gelişecek?

Yağmur hayatımıza, bir sorun çıkarttığı için girdi aslında. Öyle devam etmesinden çok korkuyordum. Yaşam biçimi başkalarına sorun olmaya devam edecek ama biz karakterin neden bu böyle yaşamayı tercih ettiğini ve başkalarıyla arasındaki mesafeyi neden uzak tuttuğunu anlamaya başlayacağız. En sevdiğim tarafı da, bir süre sonra olayları Yağmur’un gözünden görüyor olacağız. Beni heyecanlandıran tarafı, onun olaylara bakış açısını görüyor ve gösteriyor olmak. O zaman daha yüksek empati kurmaya başlayacağız seyirciyle.

- Siz başta nasıl yaklaştınız karakterinize? Bir empatiyle mi yoksa karşıdan bir bakışla mı?

Yapıma başlamadan ilk dört bölümü okuduk. O yüzden Yağmur’un olaylara bakış açısını görebileceğim bir bölüm vardı elimde. Baştan şöyle düşündüm, aslında bizim toplumumuzda çok kabul görmeyecek, ailelerin sokakta görüp ya da bir gece kulübü çıkışında görüp eleştireceği bir kadın. Neden böyle yaşamayı tercih ediyor? Zorunlu tercihlerle Yüsra ya da Yağmur oluyorsun. İkisinin de başına gelen olaylar da aileleriyle alakalı. İkisi de kadın olduğunu kabul etmekle alakalı ciddi sorunlar yaşıyor. İkisi de sadece sevilmek istiyor. Birisi sevilmediği için çok sinirli, birisi “Beni sevmeyenler de olabilir” diyerek kabul etmiş. Daha şanslı çünkü kabul edebileceği bir dünyada doğmuş ve yaşamış ama Yağmur ailesi açısından şanslı bir çocuk değil. Her şeyi tek başına keşfetmek zorunda kalmış. Sevgi dilenme yolu da intihar etmek. Yıllardır görmediği bir ablası var. Birbirlerini çok seviyorlar ama ablasının bile onu sevdiğini görebilmek için intihar etmek zorunda. Yağmur, karşıdan baktığımda görmekte zorlandığım bir kız değil.

- Ciddi ve aslında birçok kadında da var olabileceğini düşündüğümüz bir baba sorunu var. Ailede Yağmur’u da çok etkileyen bir sorun. Baba eksikliği konusunu deştiniz mi?

Sırf babası değil annesi de çok sorunlu. Annenin ciddi bir alkol problemi var. Babanın da hiç kimseyi kurtaracak, baba olmaya meyilli, insani tarafı yok. Bu da şu demek, hayatında sana temel eğitimleri verecek kimse yok. Hakan'ın (Bonomo) yazdığı alt metinlerde Yağmur’da da var, annede de, babada da... Onlar üzerinden çözümlüyoruz. Hepsinin ruhsal hastalıkları ciddi boyutta, Yağmur’un da. Bu durumlarla baş edemediği için başka maddelere ihtiyaç duyuyor.

- Anksiyetik ve bağımlı bir karakterin kriz anlarında nasıl davranışlar gösterdiğiyle ilgili çalışma yaptınız mı?

Bu tür hastalıklara sahip olan insanlar sokakta senin, benim gibi. Ancak kriz anlarında sorunları olduğunu anlıyoruz. Doktor, çalışırken bana şöyle demişti: “Diyelim ki çok büyük bir kavganın ortasındasın, çok normal durabilirsin. Sadece olayları izleyip neredeyse hiç tepki göstermeyebilirsin ama yolda giderken arkandan korna çalan birini de bıçaklayabilirsin.” Tabii ki de hormonların da rol oynadığı bir hastalık olduğu için ve bedene giren maddelerden dolayı, ne zaman yoksunluğa girileceği ve ne zaman şalterin atacağı belli olmuyor. Çok manipülatörler üstelik. Bence dizideki herkesin ortak noktası, manipülasyon. Herkes çok manipülatör..

- İkinci bölümdeydi sanırım, evde cam kırılıyor. Yağmur kırık camları toplarken, Devin geliyor ona kızıyor. Çok yüksek bir tepki görüyoruz ve intihara meyilli karakter olduğu için hiç öyle bir durum olmasa da o gerginliği veriyor bize.

Ablası ve Yağmur’un ilişkisi çok karışık. Belli ki önceden çok başka şeyler yaşamışlar. Aileni hem çok kolay yargılayabiliyorsun hem de çok kolay sahiplenebiliyorsun. Her türlü olumsuzluğu gerçekten insana aile yaşatıyor. Bütün algının, anlayış çerçevenin genişleyip azalması, çoğalması, tahammülün her şeyin ailene bağlı ve dizi bunu çok güzel gösteriyor.

GÖSTERME HİSSET

-İlk başta rolle ilgili bir çekinceniz oldu mu? Mutlaka özgüveniniz çok yüksektir o konuda ama “Bunun altından nasıl kalkarım” diye düşündüğünüz oldu mu?

Özgüvenim yüksek değil bu konuda. Yani çok ciddi mesleki anksiyete yaşıyorum. Hiç öyle “Ben bunu oynarım” gibi bir tepkim yok. Yağmur olaylar karşısında bir sürü çapraz hisse sahip olan bir kadın. Bir de üstüne kendi sağlığıyla ve bağımlılıklarıyla beraber sarsılmış olan kendi aklına güvensizliği de giriyor. Anlaşılması zor kısımları bunlar. Beni okurken çok heyecanlandırıyor. İlerleyen bölümde daha zorlandığım ama anlaşılacağım sahneler geliyor. Umarım anksiyeteme de iyi gelir.

ACEMİLİK VE HEYECAN

- Arka Sokaklar’da Zeliş olarak yer alırken “başka karakterleri oynamamanın, oyunculuk anlamında bir eksikliğini duyuyorum” demiştiniz ama çabuk üstünüzden attınız bu eksikliği.

Zeliha'nın milyon birinci duygusunu da otomatik olarak yaşayabilecek durumdaydım. Ama Yağmur’un ikinci duygusunda zorlanıyorum. Hemen öğrenmem gerekiyor ve evet tabii ki de acemiliğini yaşıyorum. İkincisi, set acemiliğini yaşıyorum. Yıllarca aynı setteydim. Yeni setler, yeni insanlar acemiliği de var ama hızlı da adapte olmaya çalışıyorum. Bu durumdan bir taraftan da çok zevk alıyorum. Çünkü benim için heyecanlı bir şey.

45 GÜNLÜK SESSİZLİK

- Zorlu dönemlerde mesleğe yönelik kendini rahatlatmak için yaptığınız bir takım pratikler var mı?

Çok inandığım, yarı bilimsel, batıl inançlarım var. Numeroloji ile bir ilişkim var. Numeroloji öyle bir şey değil. Ben kurdum o ilişkiyi. Belirli sayıları hayatımda belirli hallere getirdim. Sürekli onlarla bir rahatlama haline geçiyorum. Pandemide başlayan bir meditasyon sürecim vardı. 45 gün yediğime içtiğime dikkat ederek yaptım ve beni hayata tekrar bağladı. Sonra Arka Sokaklardan ayrıldım, hayatımda bir sürü şeyi bıraktım ve değiştirdim. Bakış açımı da temiz tuttuğum, ağzımdan çıkan her söze çok dikkat ettiğim, kendimi asla eleştirmediğim ya da övmediğim bir 45 gün geçirdiğim için müthiş hissettim. Ayaklarım yere değmiyormuş gibi geziyordum. Çok büyük bir istekle o 45 güne tekrar kavuşmayı bekliyorum.

- Böyle pratikleri aileye açıklamak zor oluyordur.

Konuşmuyorsun. Meditasyon bitince, 46 gün şöyle oldum, “artık böyle konuşmayı bırakın”, (gülüyor) “Anne bir daha gelecekle ilgili cümle kurmanı istemiyorum.” “Baba ne olur şu televizyonu kapat.” Yani evet o pek mümkün olmuyor. Çünkü her şey batmaya başlıyor ve o an anlıyorsun aslında ne kadar yanlış konuştuğunu ne kadar yanlış yaşadığını.


Editor : Şerif SENCER
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER