3 ÖZETİ| Mart 1974’te gerçekleşen ve Türk Hava Yolları’nın en büyük kazalarından biri olan bu facia, aslında ihmalkarlığın nelere sebep olduğunu göstermek adına iyi bir örnek. Fakat bunca uçak kazasından sonra ders alınmış mı derseniz muamma!
Her kazada olduğu gibi bu uçak kazasında da “ihmal” en büyük sebep olarak görülüyor. En basit havacılık kuralını bile es geçmenin tam 346 insan canına mâl olduğunu unutmamak, unutturmamak adına…
En bilinen havayolu şirketlerinden Türk Hava Yolları’na ait 29 numaralı DC-10 tipi uçak, Paris ve Londra seferi için İstanbul’dan hareket etmişti.
3 Mart 1974’te havalanan ve kaza yapacak olan “Ankara” adlı uçak, 1972’de THY tarafından satın alınan üç yeni uçaktan biriydi. 1974'te gerçekleşen uçuşta İstanbul’dan kalkış yaparak Paris’e iniş yaptı. 50 yolcuyu indirdikten sonra Londra’ya devam edecekken uçağa son anda 218 yolcu daha bindi.
O gün, British Airways personelleri grevdeydi. Grevden dolayı Londra’ya gidemeyen 4 İngiliz manken, 17 İngiliz rugby oyuncusu ve 48 Japon bankacıdan oluşan yolcuların da eklenmesiyle yolcu sayısı 346’ya yükselmişti.
Tüm kontrolleri gerçekleşen uçağa son anda gelen yolcuların da bagajları kargo bölümüne yerleştirilecekti.
O gün, kargo görevlisi olan kişi Cezayirli Muhammed Mahmudi adında bir görevliydi. Mahmudi, işlemleri tamamladıktan sonra kargo kapısını kapattı kapatmasına ama atladığı bir şey vardı: İngilizce bilmediği için talimatları da tam olarak okuyamadı. Talimatlarda, uçağın kapısının güç kullanarak değil; iç kısımdaki kancalardan tutularak kapatılması gerektiği yazıyordu.
Orly Havaalanı’ndan (Paris) 12.32’de kalkan uçakta 12.40’ta patlama meydana geldi.
Teknik talimatlara göre kapanmayan kargo kapısı kopmuş, kabin basıncı düşmüştü. Mc Donnell Douglas DC-10 tipi uçakların kargo kapıları, dışa doğru açılacak şekilde tasarlanıyordu. Firma, özellikle bu teknik talimatlara bakılarak kapının kapatılması hakkında uyarılarda bulunuyordu.
Uçaklar, yüksek mesafeden uçarken iç ve dış basınç arasında büyük bir fark oluşur. Bundan dolayı uçak kabinlerinde basınçlandırma yapılır.
Bu basınçlandırma sistemi, uçağın içinde bulunan herkesin gerekli oksijeni alarak rahatça seyahat edebilmesini sağlar. Kabindeki yüksek basıncın aksine uçağın seyrettiği irtifalarda düşük bir basınç mevcuttur. Bunu uçağın içinden dışına doğru ittiren bir kuvvet olarak düşünebilirsiniz.
Kapının uçmasıyla birlikte uçağın da tüm dinamikleri altüst oldu.
Oluşan yüksek basınçla birlikte uçağın zemini sökülmeye başladı. Patlayan kapının yakınındaki koltuklarda oturan 6 kişi, kapıyla birlikte dışarı fırladı. Bu durumda kaptan pilotlar Nejat Berköz, Oral Ulusman ve Erhan Özer’in de yapabileceği bir şey kalmamıştı. İrtifa kaybederek dengesini kaybeden uçak, Paris’te bulunan Ermenonville bölgesine çakıldı.
Uçak 800 km hızla yere düştüğü için her şey de paramparça oldu. Yolcuların cansız bedenleri tespit edilemeyecek durumdaydı.
Kara kutuya ulaşıldığında ise oldukça garip bilgiler ortaya çıktı.
Kokpit ses kayıtlarının dinlenmesinin ardından kargo kapısı patladıktan sonra uçağın kontrol sistemlerinin devre dışı kaldığı anlaşıldı. Üstelik uçakla ilgili yapılan detaylı araştırmalar ise daha da dehşet vericiydi.
İnsanları bile bile ölüme sürüklemişler diyebileceğimiz cinsten bir olay. Bu model uçak, daha önce de aynı sorunu çıkarmış ve o uçuşta can kaybı yaşanmadan güvenli bir iniş sağlandığı için olay örtbas edilmiş. İşin özü Mc Donnell Douglas firmasının itibarının korunması, 346 kişinin ölümüne sebep oldu. Firma, kazadan sonra yüklü miktarda tazminat cezası aldı, şirketin yönetici ve sorumluları da ceza aldılar.
Kazadan sonra kapı tasarımlarını değiştiren firma, havayoluna pek de tutunamadı.
Uçakta bulunan hosteslerden Rona Altınay'ın mezarı. .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Kazanın ardından verilen cezalar ne yazık ki hiçbir şey ifade etmiyor. Bu kazanın ardından Sebahat Güzel’in “Paris Uçak Kazası” adlı plağı, durumu gözler önüne seriyor. Kazada ölenler arasında Ferhan Şensoy’un hostes kız arkadaşı da vardı. Şensoy’un, Gündeste ve Kalemimin Sapını Gülle Donattım kitaplarında “civciv” olarak seslendiği sevgilisine dair izler bulmak mümkün.
-“Kim biliyor o sıralar, Paris’e uçak diye düşerek şak diye ölecek civciv”
Görseller Airport Haber'e aittir.Kaynaklar: Kaza Raporu, 2005'te THY genel sekreterliği yapan Erhan İnanç'ın kayıtları
Editor : Şerif SENCER