Ekonomi

'2025 sonuna kadar rahat yok' İşte bankacı gözüyle 2025'in röntgeni

Ekonomi - HaberTürk yazarı Abdurrahman Yıldırım, Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran'ın açıklamaları üzerinden 'Bankacı gözüyle 2025'in röntgeni' başlıklı köşe yazısında önümüzdeki süreç için Türkiye ekonomisini değerlendirdi.

'2025 sonuna kadar rahat yok' İşte bankacı gözüyle 2025'in röntgeni
24-07-2024 12:38

Merkez ÖZETİ| Bankası'nın faiz oranlarını sabit tutma kararı, ekonomide ihtiyatlı bir duruşun sinyallerini verirken, Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran’ın açıklamaları, geleceğe dair önemli tahminler ve uyarılar içeriyor. Aran, ekonomide temmuz ayından itibaren bir soğuma başladığını, kredi kartı harcamalarının düştüğünü belirtiyor ve yıl sonuna kadar enflasyonun %38-42 bandında olacağını öngörüyor. Ayrıca, şirketlerin doğru fiyatlama yapmadıkları takdirde zorlu bir dönemle karşılaşacaklarını vurguluyor. 

İşte Yıldırım'ın o yazısı;

Dün Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nda faizleri değiştirmedi. Yaptığı açıklamayla ihtiyatlı ve şahin bir duruş ortaya koyan Merkez Bankası eylül ayı için faiz indirim beklentilerine gem vurdu.

 Yine dün Ekonomi Gazetesi’nden Vahap Munyar’a konuşan Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran’ın açıklamaları Merkez Bankası’nın özet tek sayfalık resmi açıklamasını tamamlar, hatta geleceğin röntgenini çeker nitelikteydi.

Trend ve tahmin üzerine yazmaya çalışan birisi olarak Hakan Aran’ın sözlerini reel sektörü ve Türkiye’yi iyi kavrayan, 100 yılı bulan en büyük özel sektör bankasına yakışır içerikte buldum.

İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran’ın 2024’ün ikinci yarısı ve 2025 yılı için, enflasyon, faizler ve şirketler kesimi ile ilgili adeta yol haritası niteliğindeki açıklamaları özetle şöyle:

TEMMUZDAN İTİBAREN SOĞUMA BAŞLADI

 “Temmuz ayında ekonomideki soğumanın başladığını görüyoruz. 1-15 Temmuz arasındaki veriler bu trendi gösteriyor. Kredi kartı harcamaları bir önceki aya göre düştü.

Bunu öncü gösterge olarak adlandırabilirsiniz. Kredi kartı kullanımı Ocak ayının bile altına indi. Bunlar, Temmuz ayında vatandaşın frene bastığını gösteriyor.

 Kemer sıkmayı Haziran’a kadar hissetmemiştik. Kemerler şu anda sıkılıyor. Temmuz, ağustos, eylül ayı enflasyon rakamları muhtemelen bu durumu teyit edecek, baz etkisine ilave düşüş olacak.

Ben bu yılı yüzde 38-42 bandında bir enflasyonla tamamlayacağımızı düşünüyorum. Bu durumda politika faizinin ekim, kasım, aralık ayı toplantılarının birinde tek seferde veya parça parça yüzde 50’den 45’e indirileceğini tahmin ediyorum.

Ekonomideki soğumanın ve kemer sıkmanın reel sektörde, vatandaşta izdüşümü var. Ekonomi yönetimi tüm yönleriyle düşünülmesi gerektiği için, hedeflere zarar vermeyecek indirimler yapılır diye düşünüyorum.”

ŞİRKETLERE FİYATLAMA UYARISI

“Krediye erişimin hâlâ pahalı olduğu ve kredi kullanmanın tercih edilmediği bir ortam yaşanıyor. Bu ortamda doğru fiyatlamayı yapamayan, yanlış fiyatlamayla pazar dışında kalanların talep az olduğu için çabuk eleneceği, malını satamayacağı, o yüzden nakit akışını döndüremeyeceği bir Eylül-Aralık ayı yaşayacağımızı öngörüyorum.

Eylül-Aralık ayı, ‘Ticaret dönsün, eve ekmek girsin, ben işimi devam ettireyim’ anlayışıyla kanaatkâr fiyatlama yapanların işini döndüreceği ama ‘Enflasyon bu kadar, bu malı yerine koyma rakamım bu, malımın fiyatı budur’ diyenlerin oyun dışı kalacağı bir dönem olabilir.

‘Ben tüm maliyetlerimi bu fiyatlamadan çıkartacağım’ diyenlerin malına talep olmayacağından nakit akışı konusunda muhtemelen problem yaşayacakları bir son çeyrek göreceğiz.”

2025 SONUNA KADAR RAHAT YOK

Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran’ın 2025 yılına yönelik değerlendirmeleri de şu şekilde:

 “2025’te enflasyonun yüzde 42 olduğu ama Merkez Bankası’nın hedefinin yüzde 14- 21 bandında yer aldığı bir yıl başlayacak.

 Merkez Bankası, 42’yi 14-21’e nasıl getirecek? Ekonomiyi gevşetemez. Kredi büyümesinde yüzde 2 sınırını artıramaz.

 Yüzde 45 enflasyon varken yüzde 50 pahalı iken, yüzde 25 enflasyonda da yüzde 30 pahalı olacak. Yani kredide pahalılık devam edecek.

 2025 yıl boyunca rahatlama bekleyen, ‘Nasıl olsa biraz hafifler, ben de paraya erişirim’ diye düşünenler, nefesini 2025 sonuna kadar tutamayanlar muhtemelen çok zorluk yaşayacaklar.

KOBİ’lerden büyüklere tüm şirketler vardiya azaltmaya, sonrasında verimlilik artışı için robotlaşmaya ağırlık verecek. 2025 yılında işsizlik artacak, istihdam piyasası olumsuz etkilenecek. Bunun Merkez Bankasını, elini daha çabuk tutacağı ve artık sıkılaşmayı, istihdamı belli bir oranda gözeterek yapacağı noktaya getirecektir diye tahmin ediyorum.

Enflasyonun gelecek yılı yüzde 14-21 bandının üst kısmında, 20-21 bitirmesini bekliyorum. Bu durumda yüzde 45 olan politika faizinin 25’e kadar düşürülme imkanı olacağını düşünüyorum. 2025 izin verildiği kadar büyüyen krediye erişip akıllıca kullanan, iş yerinde verimliliği artırmaya yönlendirenin güçleneceği bir yıl olacak.”

UCUZ KREDİLER NEREYE GİTTİ?

İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran ihracat konusunda şu saptamayı yaptı:

 “Merkez Bankası döviz rezervlerini ‘kasa doldu’ denecek düzeyde artırana ve enflasyon yüzde 10’lu seviyelere gelene kadar bir denge noktası oluşmayacağı için ne ihracatçının ne üreticinin rahat yüzü göremeyeceği düşüncesindeyim.

 Onlar sıkıntı yaşamaya, kurdan şikayet etmeye, ‘Ben artık üretemiyorum, ihraç edemiyorum, maliyetim daha fazla’ deyip ‘Sattığımdan zarar ediyorum’ şikayetine maalesef bu söylediğim konjonktür boyunca devam edecek. Bu şikayetlerin önüne geçebilecek bir mekanizma yok.

 Eğer siz bir yanlış yaptıysanız, yanlışınızla yüzleşmeniz gerekiyor. Biz ekonomide yanlış politika izledik. Şu andaki sıkıntılarla yüzleşmeden düzelme olmaz.

Biz onu yaptık tamam geçmişte kaldı, şimdi çaresi yok mu? O yanlış yapılırken ihracatçı çok kazandı. Yanlış yapılırken yatırım yapaninsanı çok kazandı. Yani, çok ciddi miktarda ucuz TL ihracatçıya, üreticiye, yatırım yapana verildi. Uzun vadelerle verildi. Yüzde 8.5, 10, 12.5’ten verildi. Bu kaynakları alıp ne yaptılar?

Bu kaynaklarla daha verimli, daha rekabetçi olmaları için yatırım mı yaptılar? Yoksa zaten aslında her an rekabette, fiyatta sorun yaşayabilecekleri üretim bandını çoklayıp ‘5 üretirken 10 üretip 10 satacağım’ şeklinde mi hareket ettiler?

 Şu anda öyle bir tabloya gelindi ki, elde çok yüksek kapasite var ama kârlı değil. İşte en büyük problem bu.

Bu problemi her seferinde yaşamamak için Türkiye’nin toplam faktör verimliliğini artıracak olan projeler üzerinde kümelenmesi lazım. Bu da 5 yıllık bir planla olur. Ancak bu şekilde Türkiye rekabetçi bir yapıya gelebilir.”

MÜŞTERİSİ AÇ İKEN BANKA TOK YATAMAZ

Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, sağlıklı kredi kullandırılmaması halinde finans kesiminin de olumsuz tablodan nasibini alacağını belirterek sözlerine şöyle devam etti:

 “Hepimiz için düzlüğe çıkmanın tek koşulu, hatayı yaptığımız ilk noktaya geri dönmek. O yer de, kabul edilebilir bir enflasyon, hane halkının, çalışanın, ücretlinin enflasyona ezdirilmediği, o düzeydeki ücret artışının sanayiciyi yormayacak noktaya gelmesi.

 Sen fiyatını artıramayan ihracatçıyı, üreticiyi her sene yüzde 50 yüzde 70 ücret artışıyla yüz yüze getirirsen bu insan batar. O yüzden tekrar yüzde 10’lu seviyelere getirmemiz lazım ki bu kişiler rekabet gücünü koruyabilsin.

Reel sektörde sorun varken, ülkede kârlılık düşerken bankaların kârlılığının artması bence sorun olurdu. Eğer siz içinde bulunduğunuz bu koşullardan aynı şekilde etkilenmiyorsanız zaten yanlış bir şeyler yapıyorsunuz demektir.

Müşteriyle her zaman yüz yüze bakan bir kurum olarak müşterimiz açken biz tok yatan konumda olmak istemeyiz. Bizim de bu dönemde sıkıntı yaşamamız kadar doğal bir şey yok.”


Editor : Şerif SENCER
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER