Geçen ÖZETİ| ay, insanlığın icat ettiği en önemli astronomik cihaz olan James Webb Teleskobu’ndan milyarlarca yıl uzaklıktaki yıldızları izlerken siz de düşünmüşünüzdür: Evrende zerre kadar yer tutmayan güneş sistemimizden baktığımız şu en uzaktaki hâlâ parlayan ışıltılı yıldızlar... Ne kadar canlı, pırıl pırıl, ne kadar güzeller. Oysa biliyoruz ki sönmüşler. Hatta eğer Big Bang olmasaydı ne gecelerimizi aydınlatan bu şaşaalı sema, ne canım güneş, ne insanlık, ne de “zaman” var olacaktı... Zamanı ölçen ince ayar saatler yapıyoruz lakin zamanı anlamlandırmaya hiçbir saat yeterli gelmiyor.
“İki tür zaman vardır” diyor bize sergi. Biri ölçtüğümüz, hatta peşinden koştuğumuz “lineer, evrensel zaman”, diğeri kuantum zamanı. Deneyimlediğimiz, mekâna, duruma ve gözlemi yapan kişiye göre değişen, saati aynı hissi farklı olan. Hani sevgilinin yanında hiç yetmeyen, sıkıcı bir toplantıda bir türlü geçmeyen... Bazen esneyen, bazen büzülen. İşte bu ikilemi irdeleyen eserleri birlikte gezmeden önce gelin Cenevrelilerin zamanla olan ilişkisine kısaca değinelim.
SAAT
16. yüzyıl ortaları... Cenevre’de Protestan reformist Jean Calvin’in borusu ötüyor. Ortaçağa damgasını vuran Kalvinizmin kurucusu için dinin temeli; eğitim, çalışkanlık ve dürüstlük. Hatta bu görüşleriyle kapitalizmin fitilini de ateşler. Calvin’e göre çalışarak edinilen zenginlik ibadetin sembolü, o yüzden sevap. Lüks ve cafcaflı bir yaşantı ise günah. Bu yüzden Cenevre’de mücevher kullanımını yasaklar. Zanaatları ve gelir kapıları tıkanan kuyumcular da çareyi saat yapmakta bulurlar. O kadar kaliteli, ince ayarlı mekanizmalar yaparlar ki Cenevre bir süre sonra ileri kalite saat üretiminin (fine watchmaking) zengin ve dakik cenneti olur. Kalvinist şehrimizde bu yüzden vakit nakittir.
BİLİM
Bir yandan da vakit bilimdir. Zamanın başlangıcına gitmek için Big Bang’i tekrar yaratmayı kafaya koyacak kadar tutkuludur bilim. En azından Cenevre merkezli CERN‘de böyle. CERN’in Big Bang projesi - (Large Hadron Collider) yıllık masrafları hariç, yaklaşık 5 milyar dolara mal olmuş ve en önemli denemesini dört yıl önce yapmıştı. Daha deneme olmadan yer yerinden oynamıştı. “Allahım kıyamet kopacak” diye korkmuştuk. Ne de olsa tam altımızda Cenevre’den Fransa’ya uzanan 27 km’lik bir tünelde protonlar ışık hızıyla çarpışacak, patlayacak ve evrenin sırları aralanacaktı. Bu deneyden sağ salim çıktık. Bilim ve Cenevre kazandı. (Bu masraflı operasyonun birçok farklı ülkelerce finanse edildiğini belirteyim). Geçen haziran ayında birkaç senelik aradan sonra tünel tekrar açıldığında hiçbirimizin ruhu tınlamadı. Zamanla alıştık.
SANAT
Haydi şimdi 10 MİLYAR SENE’yi beraber turlayalım. Müzenin mermer sütunları arasında bir zaman tünelinden geçelim. Sağımız solumuz, farklı ebat, şekil ve teknolojide zaman ölçerlerle dolu olsun. Güneş sistemimiz altın işlemeli antik bir astronom saati olarak mekanik bir ritimle dönsün dursun. “Yerin nuru güneştir, insanın nuru bilim” diye düşündürsün. Sonra ışıklı elektronik saatlerimizin başlangıcına gidelim. 18. yüzyıldan kalma “Gün ve Gece” saatine bakalım. İçinde tüten cılız mum ışığı karanlıkta bize saati göstersin. Ama en çok da saatlerin arasına yerleştirilmiş kuantum enstalasyonlarını kaçırmayalım.
Mesela Philippe Mayaux’un Sinusoidon mekanizmasında hayallere dalalım: Kapkara, yuvarlak bir kum havuzu düşünün. Üstünde dev metal bir yelkovan olsun. Yelkovan, dairesel bir rotada kendinden emin bir telaşsızlıkla turlasın. Siyah kumlara kendiliğinden kaybolan motifler çizsin. Bir an olsun. Bir an yok olsun. İşte size sonsuzluk saati. Adeta Cowley’in “Geçmiş veya gelecek yoktur. Sonsuz bir ‘şimdi’ vardır” sözünün “saatçe”si..
Son olarak Brognon ve Rolin’in 24 Saat Sessizlik eseri ile kapanış yapalım. Karşımızda bir müzik kutusu. İçinde şarkı yok. 1440 dakikalık salt sessizlik var. Bantta saygı duruşundaki hareketsiz, suskun insan kalabalıklarının acı ve saygıyla yoğun, yorgun sessizliği çalıyor. Bize verdiği mesaj: Zaman geçip gitmez, “an”da asılı kalır.
Ben serginin hissini, konseptini, şehrimize uygunluğunu beğendim. Konu öyle büyük ki “daha görkemli olabilirdi” diye düşündüm. Ama burası Cenevre. Her zamanki gibi sessiz, sade, Kalvinist. Zaman geçse, Big Bang’ler patlasa, dünya yerinden oynasa da o kendi olmaktan vazgeçmiyor. 10 milyar yıl ömrü olsa da hep sonsuz bir “şimdi”de.
[email protected]
www.idrak34.comEditor : Şerif SENCER