Bildiğiniz ÖZETİ| üzere pandemi başladıktan sonra dünya çapında evlere kapanma durumu yaşandı. Bunun üzerine Fransız araştırmacı Christian Clot, insanların sosyal izolasyona uyum sağlama sınırlarının ne olduğunu merak etti ve bir deney başlattı.
Ardından yaşları 27 ila 50 arasında olan, 8 erkekten ve 7 kadından oluşan 15 katılımcı, 40 gün boyunca mağarada telefon, saat ve gün ışığı olmadan yaşayacakları bir serüvenin içine girdi. Peki bu deneyin sonucunda ne oldu?
Deneyde amaç, insanların zaman ve mekan algılarını kaybettiklerindeki tepkilerini gözlemlemekti.
Gerçek görüntüler .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Bu nedenle araştırma bittikten sonra karşılaştırma yapılabilsin diye katılımcılar henüz mağaraya girmeden beyin aktiviteleri ve zihinsel işlevleri analiz edildi. Clot, ilk başta katılımcıların mağaraya uyum sorunu yaşadıklarını hatta birkaç gün bu yüzden uykusuz kaldıklarını dile getirdi. Katılımcılar mağaranın içinde çadırlarda uyuyordu ve birbirlerini uyandırmaları kesinlikle yasaktı.
Christian Clot .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Ki zaten Clot, katılımcılara istedikleri zaman uyuyuyabileceklerini ve yemek yiyebileceklerini söylediği için herkes bu konuda serbestti. Bundan dolayı kimse ne kadar uyuduğunu kesinlikle bilmiyordu. Yani ekip lideri, insanları tamamen kendi hallerine bırakıp onlardan, günleri sezgilerine göre planlamalarını istedi diyebiliriz.
Zaman geçtikçe baÅŸlangıçta uyuyamayan insanların grupla uyumlu olarak uyuyup uyandıkları görüldü. Bu da aslında bir nevi 'insan her ÅŸeye zamanla uyum saÄŸlayabiliyor' dedirten bir sonuç oldu.Â
Bisikletle elektrik üretimini gösteren resim .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Ayrıca gönüllüler, kendi elektriklerini üretmek ve yiyeceklerini doğal yollarla pişirmek zorundaydı. Mağara elektriği jeneratöre bağlı bir bisikletten geliyordu. Gönüllüler pedallarını çevirdikçe bisiklet ortama elektrik sağlıyordu.
Mesela bir de mağaranın her yeri aydınlatılmıyordu, sadece bir bölümüne elektrik tahsis ediliyordu. Bu da zor olan yaşam koşullarını daha da zorlaştırıyordu elbet.
Hatta insanlar, yemek pişirebilmek ve su ihtiyaçlarını karşılayabilmek için yerin 45 metre altındaki bir kuyudan su bile çekti. Araştırmacının anlatımına göre, duş olayı maalesef biraz sıkıntılıydı. Çünkü mağara zaten çok soğuk ve nemli olduğu için duş için ortam pek uygun değildi.
Deneyde oldukça şaşırtıcı bir şey keşfedildi: Gönüllülerin bir günlük zaman döngüleri 24 saatten fazlaydı.
Katılımcılar günlerini genelde mağarada keşif yapmak, böcekleri incelemek, bitki/sebze yetiştirmek gibi aktivitelerle geçiriyordu. Deneyin sonunda fark edilen enteresan detaylardan biri de çoğu katılımcı için günlerin 30 saatten daha uzun olmasıydı. Hatta bir kadın katılımcı için bir günün 40 saat olduğu tespit edildi; 40 gün boyunca sadece 23 kez uyumuştu.
Bu ilginç bulgu, ''bir gün gerçekten 24 saat değil mi? Zaman, tamamen bizim algılama biçimimize mi bağlı?'' gibi sorgulamalara yol açmıyor değil. Tabii bunlar biraz işin esprisi. Çünkü bu mağarada deney yapan insanların gece ve gündüz kavramları yok. Dolayısıyla zaman algılarının değişmemesi zaten mümkün değil.
Tüm bunlar yaşanırken, mağaranın içine bisikletle sağlanan elektrik sayesinde katılımcılar üzerinde bazı bilimsel ölçümler yapılıyordu. Mesela gönüllülere vücut sıcaklıkları ölçülebilsin diye 3-4 gün vücutta kalan bir ilaç verildi.
Bu ilaç, sindirim sisteminde gezindiÄŸinde vücut sıcaklığının derecesi anlaşılabiliyordu. Ekip liderine göre, vücut ısısı günün her saati deÄŸiÅŸtiÄŸi için bu ölçümü yapmak, deneyin beden üzerindeki etkisini anlamaya yardımcı olan önemli bir detaydı.Â
Uyku düzeni ölçümü için de gönüllerin vücutlarına cihazlar yerleştirildi. Bunun haricinde kan örnekleri alındı ve beyin kimyasalları izlendi. Tüm bunlar yapılırken bir de kameralarla izleniyorlardı.
Clot, ellerinde bir sürü veri olduÄŸunu ve bu verilerin dünya çapındaki 12 laboratuvar tarafından iÅŸlendiÄŸini ifade etti. Yaklaşık bir aylık sürede yürütülen bir araÅŸtırma olması açısından, küçük gibi görünen ancak oldukça geniÅŸ kapsamlı bir araÅŸtırma olduÄŸunu söyleyebiliriz. Â
Deney bittikten sonra herkesi ÅŸoke eden ÅŸey neydi biliyor musunuz?
Gönüllülere mağarada kaç gün geçirmiş olabilecekleri sorulduğunda, çoğu ''30 gün civarı falandır herhalde'' gibi tahminler yaptı. Onlara göre daha deneyin bitmesine epey zaman vardı, yani zaman algılarında bir 10 gün kadar oynama oldu gördüğünüz gibi.
Clot, onlara ''deney bitti, hadi gidiyoruz'' dediğinde, mağaradan ayrılmak istemedi çoğu ve mental olarak oradan ayrılmakta da zorlandı. Deneyin en ilginç bulgusu da bu oldu diyebiliriz.
Hatta işin komik yanı bazı katılımcılar, deney bittikten sonra mağaraya geri dönmek bile istedi. Clot, araştırmaya katılan 3 gönüllünün, yine bu tarz deneylere ısrarla katılmak istediğini de belirtti.
Ayrıca uzman, bir ekip toplayıp tekrardan zor yaÅŸam koÅŸullarını test etmek üzere Brezilya yaÄŸmur ormanlarına ve Sibirya'ya gideceÄŸini ifade etti. Peki siz böylesi zor koÅŸulların olduÄŸu bir ortamda yaÅŸanması gereken bir deneye katılır mıydınız? Düşüncelerinizi yorumlarda bizimle paylaÅŸabilirsiniz.Â
Kaynaklar:Â BBC, Business Insider
Editor : Åžerif SENCER